Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Doğarken yalnızdık ölürken de yalnız olacağız

Doğarken yalnızdık ölürken de yalnız olacağız
 

İnsan doğarken, yalnız doğar. Zaman içerisinde büyür, gelişir nihayetinde mutlak son olan ölüme yenik düşer.

Ölüm mutlak son!.. Ondan kaçış olamayacağına göre, demek ki her insan, daha doğrusu her canlı ölecek demektir.

İnsanlar yalnız doğarken, ilerleyen süreçle birlikte, ailede, sokakta, askerde çalıştığı işyerinde, evlenirken yalnızlığını gidermeye çalışır. Bu yalnızlığını da belirli kıstaslar içerisinde halleder.

Özellikle insan evlenirken geldiği aile ortamına, yaşadığı sosyal çevreye, ferdi olduğu toplum ve mensubu olduğu din, iman ve itikada göre, sahip olduğu çocuklarıyla bir aile oluştur.

Bu aile, anne, baba, çocuklardan oluşan (Modern) çekirdek aile olabileceği gibi; tıpkı Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile gelişmemiş toplumlarda sıkça görülen anne, baba, kızlar, damatlar, oğullar, gelinler ve torunların aynı çatı altında yaşadığı (geleneksel) geniş aile şeklinde olabilmektedir.

Bu gelenek, tarıma dayalı geleneksel yapısını koruyan birçok toplumda, bugün de sürmektedir. Bu tip aile günümüzde giderek azalmaktadır.

Sanayileşmiş çağdaş toplumlarda, özellikle kentlerde geniş aileler, yerini giderek küçük ailelere bırakmıştır.

Geniş ailelerde, evden bir şekilde ayrılan fertler, geri döndüklerinde; yine aynı kalabalık aile içerisinde yer alırlar. Belki yalnızlık çekmezler, ama birlikte kalabalık olarak yaşıyor olmanın verdiği birtakım sıkıntılar ve problemler ortaya çıkmaktadır.

Bu sıkıntılar çekirdek aile de ise daha farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır.

Evden ayrılan çocuklar, ya geriye dönüyorlar ya da dönmüyorlar. Bu da ebeveynlerin yalnız kalmalarına sebep olmaktadır. Yalnız kalan çocuklar, ister evlilik vesilesiyle olsun, ister daha başka sebeplerden dolayısıyla olsun, geriye döndüklerinde aynı havayı yakalayamamakta ve aynı ortamı bulamamaktadırlar.

Çekirdek ailedeki çocuklar, askere giderken, Üniversite de okurlarken, kızarak çekip giderlerken, evlenip giderlerken, geride anne ve babalar bir şekilde mağdur olmaktadırlar.

Gelişmiş diye tabir edilen birçok toplumlarda ve milletlerde, ömürlerinin son demlerinde en büyük sıkıntıyı anne ve babalar yaşamaktadırlar. Belli bir yaşa gelen çocuk, sözde kendi ayakları üzerinde durması gerektiği söylenildiğinden, evden ayrılmakta, kendi başına bir yaşam sürmekte, kendilerini dünyaya getirme vesilesi olan anne-babalarının ne durumda olacaklarını hiç de düşünmemektedirler. Bu sebepledir ki, sözde huzur evleri, sığınma evleri,  içinde cami, kilise ve sinagog bulunan din, dil, ırk, cinsiyet farkı gözetmeksizin bakıma muhtaç kimsesiz, yaşlı ve sakat insanlarla sokağa terkedilmiş kimsesiz yavruların barındırıldığı Darülacezeler ortaya çıkmıştır.

Belki sosyal toplum anlayışında, bunlar elzem olan şeylerdir; ancak nesillerin sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşamaları adına problemlere sebep olan durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hem büyükler torunlarının sevgisinden, mutluluğundan mahrum kalmaktadır, hem de çocuklar büyüklerin (Nene-Dede) şefkatinden, merhametinden, saygısından, bilgi birikim ve tecrübelerinden mahrum kalmaktadırlar.

Bu durumda, kimse, aile fertlerinin yalnız kalmadığından bahsedemez.

Kimse, yaşlılarının yalnız başlarına ölüm döşeğinde ruhlarını teslim etmeyeceğinden bahsedemez.

Bu durumda kimse, toplumun dejenere olmayacağından, nesillerin bozulmayacağından bahsedemez.

Bu durumda kimse, doğarken yalnız oldukları gibi, galiba ölürken de yalnız olamayacağından bahsedemez.

Yalnız kalmamak adına, genç-yaşlı, ihtiyar-delikanlı, nene-dede ve çocuklar bir arada tutulmalıdır diye düşünüyorum. Dayanışma, yardımlaşma ve kaynaşma adına bu gerekli ve çok elzemdir

Resim netten alıntıdır

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com 

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..