Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '10

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Doğasal tepki ve siesta!

Doğasal tepki ve siesta!
 

meteoquake.org


Küresel ısınma artık gündelik yaşamımızda. Mevsimler adeta kayıyor. Mevsimler arasında ani geçişler yaşanıyor. Gündüz ile gece arasındaki ısı farkı giderek açılıyor.

"Doğal" değil, doğasal afetler, gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerden çok bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde daha yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor...

Dere yatakları, atık şebekesinin yıpranmışlığı, ana ve tali yolların usulüne uygun yapılmamışlığı, kent-insan-araç ilişkisinin yetmezliğiyle birleşince, ortaya dramatik görüntüler çıkıyor.

Teknolojik ilerlemeyle koşutluk göstermeyen atık tahliye ve imha yöntemleri, nükleer silah denemeleri, karbon emilimini sınırlarda tutma önlemlerinin etkisizliği, spreyler ve diğer kimyasallar, özensizce tüketilen pet şişeler ve deniz diplerinin taranması, en güzel vadilere enerji santralleri kurulması ve daha bir çok nedenle de adeta doğaya ihanet ediliyor.

Evrensel bir sorunla yüzleşmekteyiz…

Kim bilir belki de doğa intikamını alıyor! Kurşun gibi yağan dolular, aniden bastıran sel ve ardından dayanılmaz bir nem, volkanların orada burada giderek artan isyanı, son yüz otuz yıldır görülmeyen sıcakların görülmesi, teşbih bir yana, üzerinde yoğun olarak durulması gereken olgulardır.

Bu konuda çalışmaların yapılmakta olduğu biliniyor ama örneğin bir Kyoto Protokolü nice zamanda tamama ermeden adeta kadük edilebiliyor. Karbon vergisi bir türlü uygulama alanına tam olarak giremiyor, “kirleten öder” anlayışıyla, kendi sınırları ve karasuları dahilinde kirliliğe yol açan herhangi bir yönetimin akçalı bedel ödediği pek bilinmiyor.

Doğanın korunması ve doğal yaşamın esirgenmesi anlamında insanlık, vahşi kapitalizm evresini aşabilmiş değil, tam tersine, büyük güçler ve şirketlerin kar hırslarının keyfine göre yuvarlanıp, gidiyoruz. Alternatif enerji kaynakları (rüzgar, güneş, termal, vs.) bile yeterince gündeme alınmıyor, petrole ve ya da doğalgaza belli bir ömür biçiliyor ama elektrikli araç üretimi kitleselleştirilemiyor. Bio-gaz desteklenemiyor.

Bir kirli ve tehlikeli tablo ile karşı karşıyayız. Yine de temiz bir dünya arayışını kolaydan bir yana bırakmamalıyız. Gerçekten, ülkemizde de bu anlamda çalışmalar yapılmakta. Ne ki artık, kirlilik yıkıma, yıkım yok olmaya dönüşmüş diyenler de var.

Çevre bilincinin daha da artırılması ve doğaya saygılı üretim modellerinin geçerli kılınması kadar, yerel ve merkezi otoritenin özellikle denizlerimiz ve ormanlarımızın korunması için daha da hassasiyet göstermesi gerekmektedir.

Evet Türkiye belki küresel ısınmanın katkısıyla belki de ondan bağımsız ama mutlaka eskisinden farklı olarak yoğun bir yaz dönemi yaşamakta…

Bizim gibi Akdenizli ülkelerde, örneğin, İspanya ve Yunanistan’da bildiğim kadarıyla çalışma ve eğitim saatleri hava koşullarına göre ayarlanıyor. Siesta denilen bir ara tatilleri var. Gerçi oralarda iş yerinden dinlenilecek yere ulaşmak ve geri gelmek bizimkisi kadar sorun değildir sanırım, ancak bizde de bu konudaki önlemler daha da artırılabilir.

Son yıllarda yazın kamu alanlarında erkeklerin kravat takma zorunluluklarında bildiğim kadarıyla bir esneklik sağlandı. Kentlileştikçe ‘kasıntı tavırlardan” bir ölçüde arınabiliyoruz, öte yandan, teknoloji sayesinde dünyayla buluştukça, formel ve kalıpçı anlayışlar etkisizleşebiliyor.

Bu nedenle beliren ve sanki birer doğal afet gibi hissedilen aşırı sıcaklara göre iş yaşamımızı ve mesaimizi yasalar elverdiğince düzenlemememiz düşünülebilir.

Ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..