Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '12

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Doğayı anlamak

Doğayı anlamak
 

Anlamlandırmak.


Okumasını bilen için bir yaşam kitabı olan doğayı saf bir ruh inceliği içindeki insanların tam manası ile anladıklarını düşünüyorum. Yaşama ait örnekliliği en büyük olan doğanın üzerinde yaşayanlara cömert davrandığını insanlık tarihi boyunca biliyoruz.

Tüm sanatların kaynağı, yaşam sözlüğü, yaşam için heyecan kaynağı, yaşama haritası, yalansız değerlere sahip, en büyük aşk yaratıcısı, insanı borçlu çıkarmayan doğayı anlayabilmek için ona yalnız beden gözü ile değil, ruh gözü ile, gönül gözü ile bakmak gerekir.

Bizlerin deneyim, görgü okulu olan doğayla anlaşmak, onunla savaşarak değil uyum içinde olmakla mümkündür. Onun gizemi bir ormanı yaratan küçücük bir tohumda gizlidir. Çevresi ve insanoğlu ile büyük bir uyumluluk düzeni içindeyken onun güzelliklerine türküler, şarkılar söyleyen insan. O sözüm ona üstünlüğünü kanıtlayan düşüncesi ile başta bir türlü toz konduramadığı doğaya, zorbalık içinde tahribine soyunan bir zavallı olmuştur.

Anlamalıyız artık. Doğa ile ilişkimiz hiçbir çıkara dayanmayan, pazarlıksız, mutluluk aşılayan, duyguların coşkulara dönüşerek yaşama yansıttığımız duygularımız ve rasyonel aklımızdır.
Hayat, yaşanan tüm iyi ve kötü anların toplamı ise heyecan yaratan, yaşam dinamosu olan doğada, tüm insanlık için eşit ve bol miktarda güzellikler ve sevgiler vardır fakat onu algılamak için herkes yeterli yeteneği geliştirmiş midir? Dünyayı yeniden yaratabilmek için büyük bir çaba içine giriyoruz. Halbuki bu kadar enerji kaybetmeye gerek yok. Doğayı, yaşamı ve insanları tüm gerçekliği ile kabul etmek mutluluğun en geçerli yoludur.

Size bir öğüt verebilir miyim bilmiyorum? Ama naçizane eğer ruhunuzu zenginleştirmek istiyorsanız doğa ile haşır neşir olun. Doğayı içinizde yaşatın, nasıl olsa doğa, sizi gün gelecek içinde tüketecektir. İyisimi sizde gelin doğanın arkadaşı olun. Dostu olun. Sırdaşı olun. Çünkü sevdiğinizi dinlerseniz eğer anlamaya çalışırsanız, her zaman için birilerine heyecanla anlatacak bir öykünüz olacaktır.

Doğadaki ağaçlar meyveleri ile insanlar ise takındıkları tavırları ile hatırlanırlar. Doğayı tanıdıkça bildiklerimiz arttıkça dertlerimiz, üzüntülerimiz ve sorumluluklarımızda artıyor doğal olarak. Doğanın ve ruhun güzelliğini, gelişmesini, çoşkunluğunu anlamak için sıradan bir göz ve kulak yeterlidir aslında. 

Doğadaki bir taşa taş deyip geçmeyelim, taş duvar olmayı, duvar ev olmayı, ev yuva olmayı, yuva da bir sevgi mabedi olmayı düşler. Bu düş hepimize aittir. Bir viyaklama, bir ah, bir oh, bir feryat, bir kahkaha, bir ümit, bir hüzün, bir baş ağrısı, bir bel tutulması, bir pembe ufuk, bir kara beklenti ve nihayet zamanımızın bitmesi. İşte hayat.

Bu yaşadığımız hayatta doğa, belki de her gün yeni baştan çözmek durumunda bulunduğumuz bir bilmece veya çok bilinmeyenli bir denklem olarak gündemimizdedir.

İnsan, vicdanın ve adaletin üstünlüğünü, şefkatın vazgeçilmezliğini, sevginin ve doğanın sonsuz gücünü öğrenmedikçe, dünya hep acılar, ıstıraplar, çatışmalar, savaşlar, olumsuzluklar ve hayal kırıklıkları dünyası olarak devam edecektir.
Dünyanın, doğanın sizin tarafınızdan kurtarılmayı beklediğini biliyormusunuz? Yoksa siz kendinize bunu görev biçip esas sahip olduğunuz bu sorumluluğunuzdan kaçıyormusunuz?

Ben doğayı çok seviyorum, o benim yaşama sevincimdir. Bu yazıda çok öneride bulundum ama olsun. Doğadan yararlanıp, onun sayesinde eserler yaratan sanatçı edası ile onu çok sevelim. Unutmayalım ki sevgiler ve sevilenler paylaştıkça çoğalır.

Hoşçakalın.

Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi  

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..