Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

sufi-su /Emel Yeşilkayalı

http://blog.milliyet.com.tr/sufi-su

30 Ekim '10

 
Kategori
Anılar
 

Doğayla bütünleşen evler; Ebru'ların Zuzu'su ve kahvaltıda kumpir

Doğayla bütünleşen evler; Ebru'ların Zuzu'su ve kahvaltıda kumpir
 

Fotoğraf netten alıntı


Yaklaşık bir aydır oradan oraya koşar durumdayım. Aldığım yeni görevle birlikte bazı günler zamanımın beş saati yollarda geçiyor. Bu nedenle bugünü kendime ayırmaya karar verdim. Elektronik postalarıma bakacağım, çok sevdiğim mutfakta eskisi gibi pasta börek yapacağım. Elektronik postama baktığımda ne sevindim anlatamam. Kısa bir süre önce radikal bir kararla Amerika’da yaşamaya karar vererek Kuzey Karolina’ya yerleşen arkadaşımdan mektup gelmişti.


Yaşadığı kenti, evini, yaşadığı zorlukları ve güzellikleri anlatıyordu. Yaşadığı zorluklar bile kişisel gelişimi ve geleceğini yapılandırması açısından çok kıymetli deneyimlerdi. Beni en çok etkileyenlerden biri yaşadığı kent ve evinin içinde bulunduğu ortam ve sahip olunan olanaklar oldu. Ona ve orada yaşayanlara gıpta ederken bize de üzüldüm. Çünkü bizler yaşadığımız güzel ortamı korumaya ve daha da güzelleştirmeye çalışmıyoruz. Aksine daha çok bina yaparak yeşil alanları da yok ediyoruz. Arkadaşım mektubunda şöyle diyordu: “Orman, göl, nehir ve toprağın gözükmediği yemyeşil bir dünya burası. Yatay bir dünya, dikey bina yok gibi bir şey. Koca şehirde bir iş merkezi dışında gökdelen denebilecek bir yer yok. Evler hep müstakil, ormanın içinde. Şehrin ana caddesinde giderken bile sanki bir ormanın içinde gidiyorsun gibi. Birkaç gündür ev bakıyoruz. İnanılmaz, insan şaşırıyor. Sanki Antalya’da bir tatil köyündesin. Ormanın içinde bir iki katlı, yemyeşil, tenis kortu, havuz, oyun parkı, yeşil alanı vs… Ev bulma ve yerleşme uğraşları sonunda bitti. Küçük ama efektif kullanılabilen, şirin bir ev oldu. Çevrenin güzelliği cabası. Her sabah kuş sesleri ile uyanmak, ortalıkta koşuşup duran sincapları görmek, tertemiz bir orman havası solumak, penceremin önünde ve çevremde yeşili görmek, doğayı yaşamak güzel gerçekten.


Bu bahsettiklerim Türkiye’de ancak lüks yerleşim alanlarının insana sunabileceği imkanlar belki ama burada rutin olan bir şey. Hatta ben küçük denebilecek, mütevazı bir sitede oturuyorum. Ama fitnesı, tenis kortu, havuzu ve sitenin ortasında bir çam ormanı parçası içinde grill alanı dahi var. Şimdilerde alıştım. İlk geldiğim günlerde inanılmaz gözlerle bakıyordum çevrenin, evlerin, doğanın güzelliğine…” Ne güzel değil mi? Bir de bizi düşündüm, ülkemizi. Ben de mütevazı bir sitede oturuyorum. Buradan ev almaya karar verdiğimizde, sitenin zeytinlikler içersinde olması, çok yakında yürüyerek gidebileceğimiz bir piknik alanı olması da çekmişti bizi. Şimdilerde yalnızca bizim apartmanın önündeki geniş zeytinlik alan kaldı. Bütün o güzelim zeytinlikler kesildi yerine çok azı bir iki katlı olan evler yapıldı. Neyse ki yeni yapılanlarda dört kattan fazlasına izin vermiyorlar diye seviniyoruz. Bir de sitedeki her apartmanın geniş bahçesi, kamelyası ve ağaçlı, gül bahçeli yolları var diye seviniyoruz. Onları kimse yok edemez, bize ait ne de olsa… Unutmamak lazım sincaplar yerine her yerde önümüze çıkan sahipsiz köpeklerimiz de var tabi…


Madem hafta sonu keyfi yapmaya karar verdim ve güzel olan şeyleri paylaşıyorum, bugün kahvaltıda denediğim nefis kumpirin tarifini de vermeliyim. Bu tarifi yoğun koşuşturmacam başlamadan önce yaşadığımız güzel bir hafta sonundan sonra denemeye karar vermiştim. Hafta sonu kahvaltısı için cümbür cemaat teyzemin gelini Ebru’lara gitmiştik. Aslında önce Güzelbahçe’de Ebru’lar da kahvaltı yapmış sonra da Ebru’nun annesi İkbal teyzelerin Urla’daki müstakil evinde, kamelyanın altında börekler eşliğinde çay kahve içmiştik. Bugünü, özellikle İkbal teyzenin yaptığı seramik ve resimlerle süslediği ve işinin ehli bir iç mimardan farksız bir biçimde döşediği ve planını çizdiği güzel evini daha sonra anlatmak istiyorum aslında. Ebru’lara gelince… Ebru’larda Zuzu, köpekleri çok seven kızımın en büyük eğlencesi oldu. Doğal olarak bizim sahipsiz sokak köpeklerimizin aksine acayip bakımlı bir köpek Zuzu. Her şeyi özel. Ailecek özel ilgi gösteriyorlar Zuzu’ya. Ne var ki evde terlik ve ayakkabı bırakmamış Zuzu. Bulduğunu kemik niyetine çekiştirip durmaktan olsa gerek, parçalamış göz önündekileri. Kızım orada olduğunuz sürece Zuzu ile yerlerde yuvarlandı durdu. Günün en sevdiğim öğünü kahvaltı ise muhteşemdi. Çeşit çeşit börek çörekten en sevdiğimiz kumpir oldu.


Evde fırında yapılan kumpiri hiç yememiş olmama rağmen ne zamandır denemek istiyordum. Ebru’da favori kahvaltılık kumpir olunca denemem şart oldu. Orda nasıl yaptığını sormadım ama eve gelince internetten çeşitli sitelerdeki tarifleri inceledim ve kendimce en uygun olanı bulup küçük değişiklikler yaparak bugün kahvaltıda beğeniye sundum. Nefis oldu ve çok beğenildi. Sizlerle de paylaşmak istedim. Beş altı tane büyük patates tuzlu suda iyice haşlanır. Soyulup bir çatal yardımıyla ezildikten sonra içine 2 yemek kaşığı kadar margarin, bir çay bardağı kadar süt, tuz, karabiber eklenip püre haline getirilir. Sonrasında 75 gr. kadar rendelenmiş kaşar peyniri, küçük doğranmış sosis, haşlanmış konserve mısır, küçük doğranmış salatalık turşusu, küçük doğranmış salam, çekirdekleri çıkarılmış ikiye bölünmüş zeytin ilave edilip karıştırılır. Yağlanmış borcama yerleştirilir ve üzerine 75 gr. Daha rendelenmiş kaşar peyniri ilave edilip fırına sürülür. Üzerindeki kaşarlar eriyene kadar fırında kalır ve sonra sıcak sıcak afiyetle yeniiir… Ve böylece kendime ayırmaya karar verdiğim bugünde çok sevdiğim blog yazma faaliyeti bile yerine getirilmiş olunur. Biraz ordan biraz burdan şeklinde olsa bile, tekrar yazabildiğim ve benim için güzel olan anları sizlerle paylaşabildiğim için mutluyum. Sevgi, huzur ve sağlıkla kalınız…


Not: Arkadaşımın mektubundan alıntıyı Onun izniyle yayınladım.
 
Toplam blog
: 76
: 1567
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Merhaba, ben sufi-su. Sosyal hizmet uzmanıyım. Yıllarca korunmaya muhtaç çocuk çocuklar, koruyucu..