Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Doğayla oynarsan, doğa da seninle oynar!

Doğayla oynarsan, doğa da seninle oynar!
 

doğa


Son zamanlarda Karadeniz Bölgesi'nde meydana gelen yağmur ve sel felaketleri, insanın “Doğa ve doğaya uyum” konusunda ne kadar âciz kaldığını akıllara getirmiştir. Doğa, bir yandan kendi dengesini kurmaya çalışırken diğer yandan bu dengeyi bozmaya çalışan insanoğlunun basiretsizliği karşısında aciz kalmayıp nefretini acı bir şekilde kusmuştur. Pekâlâ! Nedir insanoğlunun bozmaya çalıştığı bu dengeler?

Yeryüzü, kendi içinde iki etken gücün savaşımı ile şekillenmekte ve dengesini bu denk güçlerin birbirlerine olan rekabeti nedeniyle varlığını sürdürmektedir. Bu iki büyük etkenden birincisi “İç Hareketler’dir.” Depremler, tektonik hareketler ve volkanizma iç hareketler ordusunun en önemli savaşçılarıdır. Bunların amacı yeryüzünü yükseltili, engebeli ve çıkıntılı hale getirmektir. Hakeza bu hareketler sonucu dağlar, tepeler ve adalar oluşmaktadır. İç hareketlerin tek düşmanı olan “Dış Kuvvetler” ise bünyesinde güneş, hava, yağmur, rüzgâr, buzul, akarsu vs. gibi savaşçıları barındırır. Bu savaşçılar iç kuvvetler ordusunun yükseltmeye çalıştığı her şeyi aşındırmak ve deniz seviyesine indirmekle görevlidir. Rüzgâr ve güneş yeryüzü parçalarını un-ufak etmeye, akarsular önüne gelen yükseltiyi yıkmaya, yağmur, ovaları ve çukurlukları doldurmaya çalışmaktadır. Kısacası yeryüzü öyle dengeler üzerine kurulmuştur ki; Bıraksan kendine, sonsuza dek programlanmış bir yazılım gibi hareket eder. İnsanoğlu tarafından önemsenmeyen bu denge, “dünyanın yaşanılabilir bir gezegen olmasının” yegâne sebebidir: Tabi ki insanoğlunun bu dengeyi bozmasına kadar!

Gelişen ekonomi ve nüfus artışı geleneksel yerleşik düzeni de etkilemeye başlamıştır. Deniz, akarsu, göl, havza, ova ve mera gibi verimli ve yaşamsal kaynak barındıran bu yerlerin yanında kurulan ve doğayla içiçe olan yerleşik düzenler zamanla değişime uğramıştır. Doğanın insanoğluna bir nimeti olarak sunulan bu yerler ya bilinçsizlikten ya da ekonomik getirim nedeniyle bozuma ve ihmale uğratılmıştır. Park ve pazaryerleri kurmak, yeni konutlar satmak ya da sahil yolu yapmak adına denizlerin doldurulması, akarsu yatak ve yollarının değiştirilmesi, kurutulması, suni göllerin oluşturulması-doldurulması, tepelerin yıkılması ya da delinmesi gibi bozumlar buna birer örnektir. Oysa insanoğlunun yararı adına yapılan bu doğa bozumlarının daha sonra doğanın insaoğluna acı bir şekilde keseceği ceza anlamına geldiği gözardı edilmektedir. Buna örnek olarak Karadeniz’i gösterebiliriz.

Karadeniz’de Samsun’dan başlayıp Artvin’ kadar uzanan sahil yolu yapıldı. Ulaşım açısından bakarsanız doğru bir karar ve yatırım. Peki, Karadeniz ve doğası tarafından bakarsanız ne cevap vereceğiz? Engebeli ve girintili olan 2 şerit sahil yolu vakti zamanında 40 yıl önce yapılmış ve bütün sahil bozuma uğratılmıştı. Kumluk ve çakıl olan bütün sahiller irili ufaklı kayalarla dolmuş ve denizin doğal yapısı (balık ve kuş yuvaları, denize akan derelerin yolları) değişmiş ve bunun sonucunda seller, heyelanlar ve yolları, köprüleri yutan dev dalgalar oluşmuştu. Ders alınmamış ki şimdi sahil yolu üç-üç altı şerit ve düz! Bundan yıllar önce sahil yolu yeni yapılırken denizin doldurulması sonucu oluşan dev dalgaların Giresun limanını, silolarını ve sahildeki evleri nasıl yuttuğunu herkes unuttu. Tüm Karadeniz kıyısı iri kayalıklarla dolu. Denize dik akan akarsuların yolunu bu karayolu kesiyor. Derelerin bent ve istinat duvarları yok! Akarsuların denize akacağı yerlerde oluşacak basıncı ve akımı (debi) emecek (absorbe) bir sistem yok! Bu gibi yerlerde yüksekçe yapılan köprülerin suyun akışına göre sağlamlaştırılmış ayakları yok! Denizden gelen dalgaları yumuşatacak dalgakıranlar yok! Karadeniz’de yüzey ve toprak yapısının ne olduğunu ve imar-iskân izninin buna göre verildiğini orta koyan bir araştırma, çalışma, dosya, inceleme vs. yok! Peki, ne var! Artvin’de Giresun’da heyelanlar, seller var. Yıkılan evler, denize sürüklenen yüzlerce araçlar var. Yongasını bırakın yokolan canlar var!

Kısacası bilinçsizce, düşünmeden ve araştırma yapmadan yapılan bu doğa bozumları, bugünlerde yaşadığımız ve daha da yaşayacağımız sel, heyelan gibi felaketleri daha da artıracaktır. Doğanın kendi kendine kurduğu dengeyi bozmaya çalışan insanoğlunun bir an önce durumun farkında olması ve doğayla dost olarak işbirliği yapması gerekmektedir. Aksi takdirde kendi sonunu kendisi getirecektir.

Rahmetli dedemin bir sözü vardı, şimdi kulaklara tam küpelik; “Denize bir çakıl taşı atarsan, o sana bin çakıl kusar!”

http://www.ayhandemiral.com/?p=2494#ixzz0MXBZHqsK
 
Toplam blog
: 106
: 4561
Kayıt tarihi
: 28.03.09
 
 

Ayhan Demiral ..