Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doğru tanımlama gerek

Doğru tanımlama gerek
 

BU ÜLKE HEPİMİZİN...

Hemşerim Ohannis’ i birileri yine üzmüş olmalı ki, blog yazında “Benim Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyetini yargıladığım kanısına nasıl ve neyle vardığınızı bilemiyorum ve böyle bir düşüncem de yok ve asla da olamaz” diyerek yazısına başlıyor.

Yazısının bir bölümünde de “Türkiye’yi karanlığa mahkûm etmek isteyenler“ sınıflandırmasının başına da AB karşıtlarını koyuyor ve bütün bunları da “AB’yi istemeyenler tarafından” yapıldığını vurguluyor.

Ve… Yine 301. maddeye de bir gönderme yapıyor…

Dedim ya, hemşerim Ohannis’i yine birileri üzmüş. Yazısına bir “Yorum” attım ve “Yorumla olacak iş değil “blog” ile cevap vereceğim dedim.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Bazı yurtdışı gezilerimizde Türkiye’den dünyanın çeşitli yerlerine göç eden, Türkiye’yi “Vatan” kabul eden ve vatanından kopan Ermeni ve Rum asıllı hemşerilerimiz ile çok karşılaştık. Bu karşılaşmalar o kadar sıcak oldu ki, hemen kaynaştık. Bizler yurt dışında bir vatandaşımız ile karşılaşmanın, onlar da vatanlarından gelenler ile buluşmanın heyecanını yaşadılar.

Bundan yirmi beş sene önce görüştüğümde 70 yaşlarında olan hanım, Kayseri’li hemşerimiz, o zaman konu yine bu meselelere geldiğinde “Bizim de kötülerimiz var, sizin de” diyerek işin özetini ortaya koymuştur.

Ben, birçok yurtdışı seyahatlerimde karşılaştığım, göç etmiş hiçbir Ermeni veya Rum‘un Türkiye aleyhine konuştuğunu görmedim, duymadım.

Konuşanlar yok mudur?

Mutlaka vardır ama sayıları çok azdır.

Bay Ohannis’ in de Türkiye aleyhine olacağına da inanmıyorum.

Mesele şudur…

Yurt dışında yaşayanlarımızın bazıları, içerideki meselelere tam hâkim değildirler.

Örneğin “AB’ne karşı olanlar” bölümü. Ben İbrahim PEKBAY, bu günün koşulları altında ve bu gün AB tarafından Türkiye’ye yapılan dayatmalar karşında Avrupa Birliği karşıtıyım.

Bakınız ne diyor Avrupa Birliği Türkiye için?

“Avrupa birliği, Türkiye’yi hazmedecek hale gelmelidir”

Bunun anlamı ise gayet açıktır. Türkiye’yi hazmetmenin tek yolu vardır, o da bölüp parçalamaktır. Yoksa Türkiye AB’nin boğazından geçmez, hadi geçti, midesine oturur. Onlar bunu istemiyorlar. Tabi olayı böyle bir benzetme ile anlatıyorum. Daha açık ve geniş anlatmaya da gerek yok, hepimiz biliyoruz ki AB, Türkiye’yi “Tam üye” etmek için, bugüne kadar kimseye şart koşmadığı koşulları ortaya koymaktadır. Bunun adı da, dediğim gibi Türkiye’yi yok ederek hazmetmektir.

Bay Ohannis, bu durum Fransa’dan da böyle görünmüyor mu?

Gelelim 301. maddeye…

Bana göre Orhan PAMUK’un 301. maddeyi savunanları suçlaması bir taliksizliktir. Bu madde belki bu hali ile “Yanlış yoruma” açık olması anlamında değiştirilmesi söz konusu olabilir. Ancak “Tamamen kaldırılması” yine savunduğumuz gibi Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer…

Şunu bir kez daha AÇIK ve NET olarak vurgulamak istiyorum…

Hakaret, şiddet ve tahrik içermedikçe düşüncelerin her ortamda ÖZGÜRCE ifade edilmesinden yanayım.

Ama bakın, birileri “İfade özgürlüğü” adı altında çıkıp başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, bütün değerlerimize açıkça saldırmaya kalkarsa, bunun adı ne olur?

Birileri de bana bunun cevabı versin…

Türkiye Cumhuriyeti Devletine “Vatandaşlık” bağı ile bağlı olan herkesin birinci görevi Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan ülkesini ve bu niteliklerini koşulsuz korumasıdır.

Ondan sonra…

Bakınız ondan sonrasını demokrasi kültürümüzü daha da olgunlaştırmaya çalışarak asgari müştereklerde birleşmek suretiyle kendi aramızda doğruları bulmamız mümkündür.

Bu gün “Rejimi” ve “Vatanı” kurtarma gayretlerimizi sürdürmeye çalışıyor ve bununla da vaktimizi kaybediyoruz.

Oysa bizim…

Birlik ver beraberliğimizi koruyan, devletimizi ve milletimizi Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ulaştırmak için çaba sarf eden fertler olmamız gerekirdi.

Bunu yapabilmenin yolu da, konuları “İyi” ve “Doğru” anlamaktan geçer.

Ayrıca, bu ülke hepimizin. Boğulursak, hepimiz birden boğuluruz.

Kim anlatacak sorusunu sorarsanız…

Siyasiler anlatacak da, onların da işi çok şimdi. Uğraşacak vakitleri (!) yok.

19 MART 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..