Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Doğruluk beni ilgilendirmiyor; ben dünyaya doğruluğun anıtını dikmeye gelmedim

Doğruluk beni ilgilendirmiyor; ben dünyaya doğruluğun anıtını dikmeye gelmedim
 

Doğru düşüncelerin canı cehenneme... Ben sonuçlara bakıyorum. İyi sonuç alacaksam zararsız yöntemleri yanlış da olsa uygularım. Allah’ın ayetleri hâşâ yanlış mı? Peki, yeryüzündeki hangi kötülüğü önledi? Benim bir şeyi alıp kabul etmem için iyi, güzel ya da doğru olması, hoşuma gitmesi gerekmiyor. Faydası olacağını bilirsem sokak kadınından bile kendime eş yaparım. Ben dünyaya doğruların anıtını dikmeye gelmedim. Yazılarımda yanlış fikirler de var ve ben bunu bilinçli olarak yazıyor insanları kandırmaya çalışıyorum. Çünkü yanlış denilen bu fikirlerin yararına inanıyorum. İnsanlar mutlu olsun, isterse şeytanın elinden olsun. Doğruluk beni ilgilendirmiyor.

Arkadaşlar, insanlığın doğruluk Tanrı’sına ulaşma mücadelesi sonucunda dünya ne hale geldi biliyor musunuz? Tanrı bir tanedir ama ortağı çoktur. Herkes doğruyu savunmayı kendine görev edinmiştir. Dünyada 7 milyar tane doğrucu olduğunu düşünün. Herkes az veya çok doğrunun tespitinde pay sahibi olmak ister. Normalde evreni Tanrı yaratmıştır ve onun dediklerinin geçerli olması gerekir; ama insanlar kıt akıllarıyla işe karışırlar. Tanrının ayetlerinin 10,100 katı da insanların ayetleri vardır ve sözde hepsiyle herkes doğruya ve gerçeğe (hak olana) ulaşmak ister.

Realite bu ama peki insanlar ne kadar doğrulara ulaşabiliyorlar. İnsanların Tanrı adına yaptıkları şeyler de sorgulanmalı. Ya da var olan, ulaşılan doğrular, doğru olduğu iddia edilen söylemlerin yarattığı sonuç ne? Kuruluşundan bu yana dünyada iyiler/doğrular ile kötüler/yanlışların meydana getirdikleri olumsuzluklar biliyor musunuz, eşit! Yani dünyamızda bugüne kadar kötüler ve iyiler aynı ölçüde olumsuzluk yaratmışlar.

Noldu? Aptallaştınız değil mi? Nerede sizin Tanrı’nızın gücü? Nerede doğruların/iyiliklerin/hakkın/hakikatin kurtarıcılığı? Neyi, kimi kurtarmış bu doğrular? Melek ile şeytanın icraatları aynı. Biz görmedik ki, nerede meleğin yüce iyiliği? Kendimizi kandırmayalım. Doğru dediğiniz şeyler gerçek hayatta gördüğünüz gibi fazla bir öneme sahip değil ve doğruluk uğruna bugüne kadar dökülen kanlar boşuna.

Her şeyi hâşâ Tanrı bile değil, şartlar belirliyor; çünkü insanoğlu yaşadığı dünyaya hâkim değil. Bir doğruyu (şartlara, bölgelere göre değişen şeklini de gerekirse) 7 milyar insan için uygulayamıyorsanız o doğru sayılmaz. Doğru tektir, herkese göre değişmez. Doğrunun değişmeyen yeri özüdür; detayları, bölümleri elbette şartlara, bölgelere ve kişilere, iklim ve ortamlara göre değişecektir. Örneğin barışın gerekliliği 7 milyar insana uygulanamıyorsa bu doğru bir şey değildir; yanlıştır hatta zararlıdır. Ve işte Hâşâ Allah’ın ayetleri de dâhil bizim bütün doğrularımız böyledir. Hâşâ tartışılan, reddedilen, karşı çıkılan ayet olur mu?  Ayetler bile böyle olunca biz insanların söylemlerini düşünün artık.

Biz bir demokrasi eşiği getirdik kimsenin dikkatini çekmedi. Bir düşüncenin/ planın/ projenin doğru olarak kabul edilebilmesi için ilgili kimselerin %76 ve üzeri onayını alması gerekir dedik. 100 kişiden 76’nın evet dediği bir şey nasıl yanlış olabilir? Bu 100 kişi aptalsa olur. Kasıtlıysa olur. Aptal 100 kişi veya kötü niyetli bir araya gelebilir ve bu sonucu yaratır. Ama bizim bu ilkeyi uygulayacağımız topluluğumuz belli ve 100 kişi değil. Örneğin Türkiye için 74 milyon. 74 milyon aptal ya da kötü niyetli bir araya gelemez herhalde. Yani demem o ki alın size işte dört dörtlük bir doğruluk eşiği.

Bir şeyin doğruluğunu anlamak ya da bir konuda karar vermek mi istiyorsunuz ilgili kimselerin (Doğruların doğrulukları test edilirken 7 milyar dünyalı ya da en azından bir ülke baz alınmalıdır. Daha küçük tabanlarda doğrudan sapma olabilir) %76 ve üzerinin onayını isteyin. Din kurallarının inananlar açısından tartışılmadan doğru kabul edilmesi ve uygulanması gerekecektir ancak dine inanmadığı için dini ve kurallarını kabul etmeyenlere de kabul ettirilmesi hem doğru değil hem de mümkün değildir. Yani %76 doğruluk eşiği dini kurallar için uygulanamaz. Hem zaten bu Allah’ın işine karışmak olur. %76 ve üzerinin kabul ettiği bir şey de zaten pek dine aykırı olmaz.

Peki, bu bizim tamamen mantıklı doğruluk eşiğimizi kim dikkate alıyor? Yazılarımızda geçti ve bir kişi bile nedir bu diye sormadı. Ben şimdi bu yüzde yüz mantıklı yönteme uymayacağım da Ahmet söyledi, Mehmet yazdı, o öyle demiş, bu böyle demiş tarzında doğrulara itibar edeceğim ha. Salak mıyım ben? Recep Tayyib’in ağzından bir söz çıkacak, kanun olacak ve ben bu kanuna uyacağım ha! Bulsunlar %76’yı şeriatı getirsinler, uymazsam namerdim. Kürtler bulsunlar %76’yı kursunlar Kürdistan’ı ilk tanıyan ben olurum. Çoğunluğun kabul etmediği doğru doğru değildir. Çoğunluk en az 100 kişide 76’dır. 74 milyon insanımızın ( veya 21 yaş üzeri 50 milyon insanımızın) %76 ve üzerinin kabul etmediği her şey yanlıştır.

Bizler bu sayfalarda 5 yıldır “yeni doğrular” yazıyoruz. Bizim yazdıklarımız kesin doğru mu? Öyle bir şey yok. Ama biz bunlar doğru, alın uygulayın demiyoruz. Halka soracağız. Halkın%76’sı ve üzeri savunduğumuz görüşlere evet derse yazdıklarımız doğru kabul edilecek ve ülke politikaları olarak uygulanacak. Yani şimdi örneğin %50 oy sahibi AKP ve onu destekleyen parti ve guruplara rağmen çıkarılacak yeni Anayasanın demokrasi eşiği dediğimiz %76 kabul oyunu bulması şüpheli.  Ya meclis 367 milletvekili ile kabul edecek değilse referanduma gidecek.

Referandumda da %50+1 ve üzeri salt çoğunlukla Anayasa kabul edilecek. Yani bir ülkenin halkının yarısı evet, yarısı hayır diyecek ve o Anayasa ile ülke yönetilecek. Ve bu düzenin adına da demokrasi diyeceksiniz. E ne yapalım, senin demokrasi eşiği dediğin %76’yı yakalayamıyoruz. İçki yasak dersen yakalayamazsın tabii ki. Demokraside böyle bir yasak içmeyenleri de rahatsız eder çünkü. Yani referandumda %49 hayır diyenler kötü niyetli mi?

İşte bütün bunlardan dolayı ülkede illaki doğruluğun tesis edilmesi gibi bir vizyonum yok. Ben kuralları yazarım, halk kabul ederse çıplaklar kampına izin verilmesi bile olsa uygularım. Beni doğrular değil insanlarımın ne istediği ilgilendirir. Ayrıca doğru dediğimiz şeylerin de hayatta her zaman kabul gördüğü söylenemez. Bugün bildiğimiz “ahlak düzeni” ni referanduma götürelim iddiaya giriyorum halkın %76’sı evet demeyecektir. E çoğunluk evet demiyorsa niye biz uyuyoruz ki. Bırakalım isteyen uysun. Yani böyle doğrular doğru sayılamaz. Kaldı ki doğru düşüncelerin belirlenmesi için bir referansımız da yok(Din bile bazı kimseler için referans değil) Bu durumda Kerim Korkut’un %76 demokrasi eşiği tek seçenek. Ama biz bu rakamı bulamıyoruz diyorsan bulabileceğin çözümü getireceksin. Bizim hiç kimsenin reddedemeyeceği güneş gibi fikirlere ihtiyacımız var, gaz lambasıyla idare edemeyiz.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..