Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '16

 
Kategori
Deneme
 

Doğruluk bir Hazine

Doğruluk bir Hazine
 

Doğruluk Bir Köprüdür; Bazen Geç Olsa da Her Yere Ulaşır.


Sınavlar yaklaşıyordu. Henüz ne yapacağını bilmiyordu. Canı çok sıkkındı. Evde herkes bir okul söylüyordu. Babasına göre meslek lisesine gitmeli, okul bitince askerlik ve sonrası sanayide bir işyeri açıp bir an önce hayata atılmalıydı.
 
Annesine göre Fen Lisesi olmazsa Anadolu Lisesi seçmeli oradan okuyup büyük adam olmalıydı. İşyeri de açar veya devlette de çalışabilirdi.
 
Komşuları eve geldiklerinde çocuklarından bahseder; benim oğlum doktor olacak, benim kızım mühendis olacak der dururlardı.
 
Kapıcı olan babası, evlere temizliğe giden annesi ve geride kendinden küçük biri ilkolula giden diğeri daha yürüyemeyen kardeşleri vardı. Sorumluluğu büyüktü. Anne ve babasını bu hayattan kurtaracak rahat ettirecek, kardeşlerine örnek olacaktı. Kimse ona sen hangi okulda okuyacaksın, büyüyünce ne olacaksın diye meslek seçimini sormuyorlardı.
 
Okul başarısı iyiydi. Öğretmenlerine göre en az bir Anadolu Lisesi kazanır, orada başarılı olursa üniversiteyi kazanırdı. Onlar okulda soruyorlardı elbet; Can hangi okula gideceksin, hangi mesleği seçeceksin diye. Hiç yalan söylemezdi. Okulda, evde böyle öğrenmişti: Doğruluk hazinedir.
 
Bir keresinde anne ve babası başka semtte oturan akrabalarına gitmişlerdi. Bebek kardeşlerini yanlarında götürmüşler, evde iki kardeş kalmışlardı. Büyük bir holleri vardı, biraz dardı ama futbol oynamaya yetiyordu. Televizyonda sevdikleri filmin başlamasına otuz dakika vardı. Kardeşine:
 
- Ne dersin var mısın benimle maça, dedi.
 
O dünden hazırdı, eşofmanlarını çekmiş, uçlarını çoraplarının içine sokmuştu bile.
 
-Nesine abi?
 
- Önce film başlayana kadar oynayacağız bunu bil. Nesine dersen ben varım. En az beş atarım sana.
 
Hol dar olduğundan tek vuruş oynayacaklardı. Yani her oyuncu topa bir kez vuracaktı. Top diğer oyuncuya çarpsa bile oyuncu topa vurmuş sayılacaktı. Bilerek iki defa vuran bir penaltı vuruşu kazanacaktı. Penaltı karşı kaleden beş adım ötesi ve geri vuruşla olacak, kalede kimse olmayacaktı. Bu yüzde yüz gol gibi görünse de bazen duvara vuran top kaleden içeri girse sayılmadığından riskli de olabiliyordu.
 
- Tamam abi, bi gazozunu alırım yanında çikolatalı gofretle, dedi.
 
Abi Can kendine sevdiği oyuncu ismi seçti;benim adım Messi olsun. Senin ki ne olacak?
 
Kardeşi Cem hemen cevap verdi, sırtına döndü. Arkasında C.Ronaldo yazısını iki elinin baş parmaklarıyla gösterdi.
 
Can cebinden 50 kuruş madeni para çıkardı. Can madeni parayı havaya attı, tuttu, avucunu kapattı. Kale mi top mu dedi.
 
Cem:
 
-Kale yazı dedi.
 
Can avucunu açtı, yüzünü buruşturdu, yazı dedi.
 
Cem yatak odası tarafındaki kaleyi seçti. Abisine sokak kapısı tarafındaki kalmıştı.
 
Can topu alarak kalesine doğru hızlı hızlı gitti. Topu dikti. Kardeşinin yüzüne baktı; bittin oğlum sen dedi, hızlı bir şut attı.
 
Top havalanmış, ıslık çalarak rüzgarı yara yara gidiyordu. Duvarda asılı duran ışıldak ile çarpıştı. Işıldak daha ne olduğunu anlayamadan yerinden süzüldü yere doğru. Can eyvah diyerek ona doğru hamle yaptı. Cem; abi ne yaptın sen, dedi. Elleriyle yüzünü kapattı. Bunlardan habersiz top Cem'in üzerine doğru geliyordu. Cem ellerine çarpan top ile sırt üstü düştü. Düşerken başını yatak odasının kapı koluna çarptı. Sanki rüyada oluyormuş gibiydi. Şangırtı sesiyle ellerini yüzünden çekti. Başı acıyordu. Hafif şişmişti bile. Abisine baktı. Işıldak camı ile ayrılmış, yerden cam kırıkları, lamba patlamış, içindeki toz dökülmüş,abisi yere uzanmış haldeydi.
 
Başını tutarak abisine koştu, bi şeyin var mı dedi,
 
Abisi:
 
- Hiç bir şeyim yok artık, ışıldak ve lambası kırıldı. Top patladı mı, dedi.
 
- Top da patladı kafam da patladı. Nasıl vurdun abi dakika bir, oyun bitti, dedi..
 
Abisini kaldırdı, birbirlerine sarıldılar. Elektrikli süpürgeyle cam kırıklarını ve oyun alanını süpürdüler. Işıldak yerine asıldı.
 
Can:
 
- Ne yapacağız, dedi.
 
- Babam kızacak. Elektrikler sık kesiliyor diye  almıştı, taksitleri duruyor daha.
 
Annem ceza verecek, bir gün yanında temizliğe gelin su kovasını değiştirip yerleri silin diyecek.
 
Film başlamıştı. İstemeyerek izlemeye başladılar.
 
Evlerini açan anahtarın sesi ile irkildiler. Gelmişlerdi. N'olucaktı şimdi.
 
Anneleri siz daha yatmadınız mı, dedi. Kardeşinizi yerine yatırayım, konuşuruz dedi.
 
Babası onları bir süzdü:
 
- Ne yaptınız bakalım tosunlarım, dedi.
 
-Hiiç dedi, Cem. Hiç bişey yapmadık.
 
Can sen söyle ne yaptınız siz de garip bir hal var dedi.
 
Anneleri de gelmişti. Gözü ışıldağa takılmıştı. Ama bir şey demeden babası, ışıldağa bakan annenin gözlerinden kırılan ışıldağı gördü:
 
-Kim yaptı bunu? Taksitleri bitmedi dedi. Cem sen mi, diyerek üzerine yürüdü. Can araya girdi:
 
-Ben yaptım, kazara oldu. Maç yapıyorduk ki top ışıldağa  vurdu. Tutamadık.
 
Annesi siz de bir şey var mı, dedi.
 
Cem'in kafasını okşarken senin başın şişmiş dedi.
 
Tüm olayı baştan anlatan Can'a babası:
 
- Doğruluk hazinedir. Evde top oynamak doğru değildir. Sizinle gurur duyuyorum evlatlarım dedi. Annesi Cem'in başına buz koydu.
 
 
Toplam blog
: 53
: 432
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Eğitimle Geliştir Kendini           Eğitimci-yazar olarak halen Kişisel Gelişim, Liderlik, Beden ..