Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '07

 
Kategori
İnançlar
 

Doğrusu Kuran'a sarılmak

Doğrusu Kuran'a sarılmak
 

Yıllardır şunu savundum…

Kuran’ı, anladığınız dilden okuyun ve anlayın. Çünkü çare bundadır. Yüce yaradan ile aranıza başkasını sokmayın.

Ama yıllardır bu kitabı bize okutmamaya çalıştılar ve onu da şu ayete bağladılar. Yani abdestli olma kuralına…

Diyanet İşler Başkanlığının meali ile Vakia suresi 79. ayet: “Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”

Elmalılı Hamdi Yazır’ın meali ile Vakia suresi 79. ayet: “Ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez.”

Yaşar Nuri Öztürk’ün meali ile Vakia suresi 79. ayet: “Ona, arındırılmışlardan başkası dokunmaz.”

Yani her üç mealde de “Temizlikten” ve “Arınmışlıktan” söz edilmektedir. Bu temizlik ve arınmışlık acaba “Abdestli” olmak mı?

Oysa “Abdest” şartı Kuran’da sadece “Namaz” için açıkça belirtilmiştir ve abdestin FARZI da bu ayette açıklanmıştır.

Maide Suresi 6. ayet: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz yahut yolculukta iseniz yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.”

Yani, ibadetler içinde yalnız namaz kılmaya kalktığınızda abdest almanız olmazsa olmaz, yani farzdır.

Ama bu güne kadar hep Vakia suresi 79. ayeti göstererek inanları kuran okumaktan uzak tuttular. Ben her ne kadar Vakia suresi 79. ayetteki TEMİZLİK şartını abdest farzına bağlamanın doğru olmadığını düşünüyorsam da, bu olsa olsa Arapça Kuran için belki düşünülebilir. Ama bizim anlayarak okuyacağımız “Türkçe Meal” için kesinlikle abdestin farz olduğu doğru değildir.

O halde, Türkçe Mealinden anlayarak okuyacağız ve okuduğumuz ile da amel edeceğiz. Tarikatlara, şeyhlere kanmayacağız. Onların din üzerinden bize hükmetmelerine izin vermeyeceğiz. Allah ile aramıza girmelerine ve bizleri kullanmalarına izin vermeyeceğiz.

Onlar, okumanızı istemezler. Zaten bu güne kadar bir ayeti öne sürerek bunu yapmadılar mı? Yaptılar çünkü okuyup doğruları öğrendiğinizde onların çıkar kapıları kapanacaktı.

Aynen En’am Suresi 159. ayetin belirttiği gibi gurup gurup ettiler, parça parça böldüler. Önce ayeti tekrar hatırlayalım ve Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’ın tefsinden de bir daha anlamaya çalışalım.

En’am Suresi 159. Ayet: “Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.”

Ayetin tefsiri: Muhakkak ki dinlerini parçalayıp ayıranlar, dinin bazı hükümlerini tanıyıp, bazısını tanımayarak parçalayan veya dinlerini gerçek tevhidde toplamayıp, çeşitli emeller, mabudlar, metbûlar (kendisine uyulan) ve türlü türlü yollarla çatallandıran veya din, insanın iç dünyasına ve ruhuna aittir, dışına ve cismine karışmaz din insanın filan işine hakim ise de filan işine karışmaz; din başka, millet başkadır, demek gibi bir tavırla dinlerini birçok işlerinden ayıranlar. Hamze ve Kisâî kırâatlerinde okunduğuna göre, bu şekillerden biriyle hak dinlerinden ayrılmaya kalkışanlar; gücünü birlik için değil, ayrılık için harcayanlar ve grup grup olanlar, yani her biri ayrı bir başkana ve başka bir duygu ve isteğe taraftarlık ederek grup grup olup ayrılığa düşenler ki, müşrikler baştan başa böyle oldukları gibi Yahudi ve Hıristiyanlar da böyle olmuşlar ve ne yazık ki, Müslümanlar da her düşüş dönemlerinde bu durumlara düşmüşlerdir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) buyurmuştu ki: "Yahudiler yetmiş bir gruba ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Hıristiyanlar yetmiş iki gruba ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Ümmetim de yetmiş üç gruba ayrılacaktır, birinden başka hepsi cehennemdedir." "O bir tane kurtulan grup kimlerdir ya Resulallah" sorusuna karşı da: "Onlar benim ve ashabımın üzerinde gittiğimiz yolda gidenlerdir" buyurmuştu. Bundan da anlaşılır ki Yahudilerden bir, Hıristiyanlardan bir, Müslümanlardan bir olmak üzere üç kurtulmuş grup (fırka-ı nâciye) yoktur. Her zaman için bir kurtulmuş grup vardır ki, o da peygamberin ve ashabının yürüdükleri hak yol ve sıratı müstakim (dosdoğru yol) olan tevhid yolunda yürüyenlerdir. Diğerlerine gelince: Sen onlardan hiçbir şeyde ilgili değilsin. Dinlerini ayıranlar ve grup grup olanların ayrılıklarından, durumlarından ve felaketlerinden ne sorumlusun, ne de haklarında Allah'tan bir şey sorup istemeğe yetkilisin; ne onların sana tutunmağa ve gittikleri yolu sana isnat etmeğe hakları vardır, ne de senin onlara şefaat etmeye yetkin. Onlara yapılacak iş, uygulanacak emir, yalnız Allah'a aittir. Ne yapacağını ancak O bilir. Sonra zamanı gelince O, onlara ne yaptıklarını haber verecektir. O zaman

Burada Peygamberimizin (S.A.V.) şu sözüne dikkat edelim: "Yahudiler yetmiş bir gruba ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Hıristiyanlar yetmiş iki gruba ayrıldı, birinden başka hepsi cehennemdedir. Ümmetim de yetmiş üç gruba ayrılacaktır, birinden başka hepsi cehennemdedir."

Şeyhler, tarikatlar bizleri bölük bölük bölmeye çalışmaktadırlar. Bizim amacımız kurtulanların içinde olmaya çalışmak olmalıdır. Bunun da tek bir doğrusu vardır o da Kuran-Kerim’e yönelmektir.

Allah ile aramıza girmeye çalışanların, Hıristiyanlıkta kul ile Allah arasına giren papazlardan ne farkı var?

Yüce yaratan hepimizi doğru yola yönelenlerden etsin ve aklımızı başımıza getirsin.

03 NİSAN 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..