Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '09

 
Kategori
Arkeoloji
 

Doğu Anadolu'da erken demir çağ 3

Doğu Anadolu'da erken demir çağ 3
 

...


III. VAN GÖLÜ HAVZASININ STRATİGRAFİK VERİLERİ
Van Kalesi Höyüğü

Van Kalesi’nin üzerinde bulunduğu kayalığın 70 m kadar kuzeyinde doğu-batı yönünde kayalığa paralel olarak uzanan höyük ortalama 70 m genişlik ve 1 km kadar uzunluğa sahiptir.

Höyüğün M.Ö. III. bin yılda İlk Tunç Çağ’ından Orta Çağ’a kadar süren bir iskana sahne olduğu anlaşılmakta. Höyük özellikle Urartu Krallığı döneminde yani Orta Demir Çağ’ında yoğun yerleşmeye sahne olmuştur.

Höyükte Urartu Krallığı dönemi temsil eden yapı katı iki evrelidir. M.Ö 8. yy.la tarihlenen Erken Evre yapı katı geniş bir alana yayılmış ve bu mimari komplekse ait 25 mekan bulunmaktadır. Duvarların temelleri çamur harç ile sıkıştırılmış orta ve büyük boyutlu taşlarla örülü mekanların duvar kalınlıkları 1.10-0.80 m arasında değişmekte. M.Ö. 7. yy.la tarihlenen Geç Evre yapı katı ağır bir tahribata uğramıştır. Bu nedenle bir mimarı kompleksi bulunmamaktadır. Burada ilginç olan bir noktada Erken Evre’ye ait olan in-situ durumundaki bir depo kabının –devasa bir pithosun- Geç Evre’de İntrumal bir mezara dönüştürülmüş olmasıdır.

Höyükte Erken Demir Çağ’ına tarihlenen mimari yapı katının varlığı bilinmemekle beraber bu döneme tarihlenen oluk yivli keramiklerin varlığı bilinmektedir. Bu keramikler pembemsi deve tüyü renkte hamurlu, orta kum katkılı ve hamurun renginde astarlı teknik ve biçim açısından Bianili ve diğer klasik Urartu örneklerinde tümüyle farklı özelliklere sahiptir.

Yoncatepe Kalesi
Yoncatepe Kalesi, Van ilinin 9 km güneydoğusunda ve fazla dik olmayan bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Kalenin kuzey, batı ve doğu kesimleri fazla eğimli değil, ancak güney ve güneydoğu kesimleri ise dik bir vadiye açılmaktadır. Kalenin doğusunda 2800 m yüksekliğindeki Varak Dağı ve bunun doğusunda da 3200 m yüksekliğindeki Erek Dağı bulunmaktadır.

Yoncatepe Kalesi’nin Urartu Krallığı öncesi dönemi yani Erken Demir Çağ’ında yerleşmeye sahne olduğu yapılan kazıları sonucu ortaya çıkmıştır. Kalede yapılan çalışmalar bu dönemi aydınlatacak önemli veriler elde edilmiştir. Kalede akropol, nekropol ve sivil yerleşme alanı olmak üzere üç alan ortaya çıkarılmıştır.

Akropol alanında büyük ölçekli üç oda tespit edilmiş, bu odalardan hem mimari hem de buluntu olarak en fazla bilgiyi depo odasından edinmekteyiz. Depo odası 4.50x9.80 m uzunluğunda –batı duvarı uzunluğu çalışmalar devam ettiği için tam olarak belirlenememiştir- ve odanın duvar yüksekliği 2.80 m’dir. Oda doğu batı doğrultusunda olup duvarlar sal taşları ile örülmüş, ana malzeme olarak da çamur harç kullanılmıştır. Odanın doğusunda 1.35 m genişliğinde bir kapı bulunmaktadır. Bu odada düzenli sıralar halinde ağız çapları 0.35x0.68 m ve yükseklikleri 0.85x1 m arasında değişen 13 adet pithos bulunmaktadır. Bu pithosların etrafında bol miktarda çanak çömlek parçaları ile sağlam testiler ortaya çıkarılmıştır. Yapının içinde yoğun bir sal taşı yığını ve kerpiç parçaları bulunması nedeni ile bu mekanın iki katlı olduğu izlenimini vermekte.

Kalenin kuzey eteklerinde kullanım amacı tam olarak saptanamayan doğu-batı doğrultusunda 7 adet oda bulunmakta, bu odaların ortalama yükseklikleri 40-50 cm arasında değişen odalar ile bir kapı ve avluya bağlanan yapılar bulunmakta.

Kalenin kuzey yamacında yer alan nekropol alanı Erken Demir Çağ’ı hakkında birçok bilinmeze ışık tutacak niteliktedir. Zira bugüne kadar benzerlerine rastlanılmayan özgün mimari tasarımları duvarların yapım tekniğindeki ustalık, kullanılan malzeme Urartu mimarisi için esin kaynağı niteliğindedir.

Nekropol alanında 6 adet oda mezarı ortaya çıkarılmıştır. Dromoslu oda mezar şeklindeki mezarlar toprağa kazılmış çukurların içine sal taşlarından yapılmış duvarlar ile inşa edilmişlerdir. Mezarların üçü ön girişli oda türünden olup diğer iç mezarda da bulunmamıştır.

Ön girişli türünden olarak adlandırılan mezarların ilkini M1 mezarı oluşturur. Mezar iki bölümden oluşur ve mezara 1 m genişliğinde 67 cm yüksekliğinde bir aralıktan girilmekte. Birinci bölüm 1.20 cm uzunluğunda ve 1.70 cm yüksekliğinde olup üst örtüsü iri sal taşlarından oluşmaktaki bu kısmın doğusuna doğru ikinci bölüm yer alır. İkinci bölüm ise 2.40 m uzunluğunda ve 1.80 m genişliğindedir. Bu mezarın 5 m kuzeyinde ikinci ön oda girişli olan M3 mezarı yer almakta. Diğer ön girişli mezar olan M4 mezarı ise bu iki mezara göre daha küçük boyuttadır.

Ön girişi bulunmayan diğer mezar odaları arasında M6 mezarı yapım tekniği bakımından ayrı bir özellik gösterir. Mezar odasına batı kesiminde yer alan kapak taşı kaldırılarak girilmekte. Bu bölüm 97 cm genişliğinde olup buradan mezar odasına iki basamakla inilir. 5.95x1.60 m ölçülerinde olan mezar odası bindirme tekniğinde yapıldığı için üst kısma doğru daralmaktadır. Mezar odasının doğusunda tabana açılmış 2.75 m uzunluğunda ve 1.30 m genişliğinde doğu batı doğrultusunda bir oda daha açılmıştır. Bu bölümün yüksekliği 2.50 m’yi bulmakta. Diğer ön girişi bulunmayan iki mezar da mimari açıdan diğerlerinin benzerini oluşturmakta.

Bu mezarlardan çok sayıda iskelet çıkarılmıştır. Mezarların içinde ölü armağanı olarak çok sayıda Erken Demir Çağ özelliği gösteren çanak, çömlek, testi ile tunçtan süs eşyaları ve demirden yapılma süs eşyaları ortaya çıkarılmıştır. Nekropol alanında ortaya çıkarılan bu malların büyük çoğunu çanaklar oluşturur. Bu çanak ve çömleklerde boya bezemesi kazıma bezeme, baskı bezeme ile kabartma şeklinde yada yatay olarak oluşturulmuş bezemeler yer alır. Keramikler kırmızı, kırmızımsı, kahverengi, deve tüyü, pembemsi, krem astarlı hamur rengindedirler.

Dilkaya Höyüğü
Van ilinin24 km. güneyinde yer alan Dilkaya Höyüğü, Van Gölü kıyısında Edremit ilçesine bağlıdır. Höyüğün 200 m. Kadar kuzeyinde ise nekropol alanı bulunmaktadır. Höyükte yapılan çalışmalar sonucu buradaki yerleşmenin Orta Çağdan Erken Transkafkasya dönemine kadar gittiği anlaşılmıştır.

Dilkaya Höyüğü’nde Orta Çağ yerleşmesi tarafından büyük oranda tahrip olan Demir Çağı gelmektedir. Bu dönem yapıları yerleşme yerinin konisinde yer almakta ve bu dönem Urartu Krallığı ile çağdaştır. Bu yapı katını temsil eden Urartu dönemine ait yapıların duvarları taş temel üzerine kerpiçten yapılmışlardır. Höyüğün en üst noktasında tabanı taş döşeli anıtsal bir yapı ve bu yapının güney sınırında kalınlığı 2 m’yi bulun ve doğu batı doğrultusunda uzanan anıtsal bir duvar bulunmaktadır.Demir Çağı katından ince bir yangın toprak tabakasından sonra Erken Transkafkasya dönemi gelmektedir. Bu yapı katları arasında ki ince yangın tabakası her iki dönem arasındaki sürenin uzun olmadığını ortaya koyması açısından önemlidir.

Höyüğün kuzeyinde 300x100 m’lik bir alanı kaplayan nekropol alanında inhumasyon ve kremasyon olmak üzere iki gömü türü mevcut yine nekropol alanında dört mezar türü tespit edilmiştir. Bunlar I. Sandık Mezarlar, II. Kum Sandık Mezarlar III. Oda Mezarlar IV. Urne Mezarlar

Bu mezar türleri içerisinde buluntu olarak Erken Demir Çağ’ı Geç Evresi hakkında zengin buluntu veren 2 adet oda mezarı bulunmaktadır. Bu oda mezarlarından birincisi Dromoslu olup 2.40x4.60 m boyutlarındadır. İkinci mezar ise Dromossuz olup içerisinde 30 bireye yakın kemik yığınının varlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu iki mezardan tunç bilezikler, demir asa başı, taş boncuklar ve çanak çömlek parçaları ile zengin bir buluntu vermişlerdir.

Nekropol alanındaki sandık mezarlar iki gömü geleneğine sahiptirler. Birincisine yakarak gömünün yapıldığı mezarlar oluşturur. Bu grubu temsil eden 4 sandık mezar açılmış olup; bu mezarlar toprak üzerine düzgün yüzeyli plaka taşlardan yapılmışlardır. İkinci gömü türü ise yakmadan gömü şeklindedir ve bu grubu temsilen iki mezar açılmıştır.

Kum sandık mezar olarak adlandırılan mezarlar nekropol alanındaki en yoğun gömüyü teşkil ederler. Burada da iki gömü türü tespit edilmiştir. Bunlardan ilkini orta çağa tarihlenen mezarlar ile hocker tarzı gömülerin oluşturduğu ikinci gruptur.

Mezarlık alanında dördüncü mezar grubunu ise diğer kum sandık ve sandık türü olduğu gibi bu mezar grubu da Urartu dönemine ait urne mezarlar grubunu oluşturur. Bu dönemi temsilen 24 urne mezar açılmıştır. Bu urneler kırmızı perdahlı olup, çoğunluğu bir yada birden fazla deliğe sahip içlerinde tunç iğneler, küpeler ve bilezikler çıkarılmıştır.

Dilkaya Höyüğü’nün Erken Demir Çağ’ı çanak çömlekleri genellikler kum katkılı kızıl kahve, deve tüyü renginde astarlı, iyi pişirilmiş ve genellikle elde yapılmışlardır. Çanaklar ağız kenarları yivli, içe çekik ağız kenarlı ve keskin profilli çömlekler; dışa dönük ağız kenarlı ve dışa dönük ağız kenarı yivli olup boyunlu yada boyunsuz, kaseler ise; ağız kenarı yivli ve keskin profilli, küpler ise çömlek formlarında olduğu gibi dışa dönük ağız kenarları yivli parçalar yaygındır.

Karagündüz Höyüğü
Karagündüz Höyüğü Van ilinin 35 km kuzeydoğusunda, Erçek Gölü’nün kuzeydoğusunda yer almaktadır. Höyük Erçek Gölü’ne dökülen Memedik Çayı Vadisi’nin kuzeybatısında bulunuyor. Höyüğün 1.5 km doğusunda Erken Demir Çağ’ı dönemi ait nekropol alanı bulunmakta. Höyükten ve aynı adlı köyden uzakta toprak üzerinde hiçbir iz olmayan bu nekropol alanı bölge tarihi ve kültürünün oldukça karanlık bir dilimine ışık tutucu nitelikte zengin veri buluntuları ile büyük bir önem taşımaktadır.

Karagündüz Höyüğü’nde ve nekropol alanda yürütülen çalışmalar sonucunda Orta Çağ döneminden Erken Transkafkasya dönemine kadar yedi yapı katının varlığı tespit edilmiştir.

Orta Çağ yapı katının altında Geç Demir Çağı yapı katı karşımıza çıkmakta. Ancak bu dönem silik bir mimari ile özellikler orta çağ döneminde büyük bir tahribata uğramıştır.bu yapı katından sonra Urartu Krallığı dönemi tarihlenen Orta Demir Çağı yapı katı gelmekte. Bu yapı katı yine büyük bir yıkıntı görmüş olmakla beraber höyüğün kuzey kesiminde bu döneme ait bir yapı kompleksi ile höyükte temsil olunur. Kuzeydoğu-güneybatı yönlerinde uzanan bu yapı kompleksi 1.40 ile 1 m kadar kalınlıkta taştan temel duvarlarına sahip; kısmen yada tamamen taş kaplamalı açık bir avlusu ile kapalı bölümleri bulunur. Bu yapı katında çanak çömlekler, testiler, pişmiş topraktan ağırşak, kornalin ve mavi renkte boncuklar, tunçtan yüzük ve halkalar ile yine tunçtan bir levha bulunmaktadır.

Urartu tabakasının altında Erken Demir Çağ’ı yapı katı yer almaktadır. Nekropol alanı ile çağdaş olan bu yapı katı çok silik olarak günümüze ulaşmıştır. Bu tabakada yuvarlak tahıl çukurları ile temsil olunmakta. Bu mimarı açıdan zayıf olmakla beraber Erken Demir Çağ’ına ait bol miktarda çanak çömlek bulunmaktadır. Bu çanak çömlekler şark yapımı olup pembe-kiremit renkte hamurlu, hamurun renginde astarlı ve açkılı, basit ağız kenarlarının altında birkaç sıra oluklu çanaklar ile yonca ağızlı testi parçaları bulunmaktadır. Höyükte bu tabakadan sonra Orta-Son Tunç Çağ’ı dönemi gelmekte, ancak bu yapı katı da çok silik bir durumdadır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi höyüğün doğusunda yer alan nekropol alan özellikle Erken Demir Çağ’ı için büyük bir öneme sahiptir. Höyükte düzenli bir mimarisi bulunmayan bu dönem nekropol alanında zengin bir buluntu ile temsil edilmektedir. Nekropol alanında 10 adet mezar incelenmiştir. Yüzeyden 0.50-1 m kadar derindeki mezarlar dromoslu oda türündendir ve içlerine çok sayıda gömü yapılmıştır. Bu mezarların tümü toprağa kazılmış çukurların kaba taşlarla örülmesi sonucu oluşturulmuşlardır. Tümü kuzeydoğu güneybatı yönlerine bakan mezarların bir örnek dışında güneybatıdaki dar yüzleri önünde küçük bir ön giriş mekanına (dromos) yer verilmiştir. Bu ön giriş bazen basit bir çukur bazen de çevresi taşlarla örülmüş düzenli bir giriş olarak karşımıza çıkmaktadır. Dromosun tabanı mezar odasının tabanından daha yüksekte ve mezar odasının yan yüzlerinin birinde bulunan alçak bir kapı ile mezara giriş sağlanır. Mezarların kimine basamaklarla kimine ise basamaksız inilir. Kabaca dikdörtgen bir plan gösteren bu mezarların tavanları sahte kemer yani aşındırma bindirme tekniği ile örülmüş, üstleri ince yassı kapak taşları ile kapatılmıştır.

Karagündüz oda mezarlarında mezarın boyutları ile orantılı olarak ceset sayıları 20 ile 80 arasında değişmekte. Cesetler hocker durumunda belli bir yön anlayışı olmaksızın bir yanları üzerine gelecek şekilde yatırılmışlardır.

Mezarlara ölülerle birlikte çeşitli armağanlar bırakılmıştır. Bu armağanların büyük bir bölümünü çanak çömlekler oluşturur. Bu kaplar biçim teknik ve bezeme anlayışları açısından iki gruba ayrılırlar. Sayıca fazla olan ilk gruptakiler çoğunlukla pembe ve çark yapımı, form olarak da ağız kenarlarının altı yatay oluk bezemeli, keskin profilli çanaklar ile omuzları üzerinde kabarcıklar bulunan “S” profilli küçük çömlekler oluşturur. İlkine göre daha az olan ikinci gruptaki kaplarda ise en dikkat çekici özellik ise yüzeylerinin kalın ve parlak cilalı kırmızı-kahverengi bir astarla kaplanmış olmaları, biçim olarak da; basit ağız kenarları dışa çekik, omurgalı çanaklar ile keskin silmeli çömlekler oluşturur. Ayrıca ince kulpları oluklu yonca ağızlı testiler de bu gruba dahil olmaktadır. Mezarlara çanak çömlekler dışında demir ve tunçtan süs eşyaları ve silahlar bırakılmıştır.

Ernis Kalesi
Van Gölü Havzası’nda yer alan Ernis, bugün Van ilinin 80 km kadar kuzeyinde, Muradiye ilçesine bağlı bir yerleşmedir. Van Gölü’nün kuzeyi coğrafi konumunun elverişli olması nedeni ile çok sık bir Erken Demir Çağ’ı yerleşmesinde sahne olmuştur. Ernis’te bu döneme ait bir kale ve nekropol alanı bulunmaktadır. Bu kale ve nekropolden başka yörede bu döneme tarihlenen bir çok yerleşme yeri bulunmaktadır.

Van Gölü’nün 400-500m kadar batısında yer alan kale; yüksek olmayan tepe üzerine kurulmuş ve kuzey güney doğrultusunda uzanan bir yapı oluşturur. Kale Evditepe düzlüğüne hakim bir noktada kurulmuş olup surların büyük bir kısmı ve bina kalıntıları halen mevcuttur. Kalenin güneydoğu ve güneybatı köşelerindeki taş duvarları bugün bir iki taş sırası halinde ayakta durmakta.

Nekropol alanında bulunan mezarlar mimari olarak oval bir plana sahip oda mezar türünde, duvarlar kabaca düzeltilmiş iyi taşlardan bindirme tekniği ile yapılmıştır. Düz tavanlı olan mezarların üst kısmı ağır kapak taşları ile kapatılmış. Ön girişsiz olduğu anlaşılan mezara giriş baş tarafta yani dar olan yerden kapak taşı kaldırıldıktan sonra girilmektedir. Nekropol alanında bulunan mezarların çoğunun büyük ölçüde yapılmış aile mezarları oldukları anlaşılmaktadır.

Ernis nekropolünde bulunan 236 kadar çanak çömlek yörenin Urartu Kralı dönemi öncesi yani Erken Demir Çağ’ına ışık tutucu niteliktedir. Burada bulunan çanak çömlek dönemin kap formları ve bezemeleri konusunda bilgi vermektedirler. Ernis çanak çömleği daha çok pembe, kiremit, kahverengi ve krem renginde değişen hamurlara sahip çoğu orta, bir kısmı da kaba kum katkılı olan kaplardan ince katkılı mallar ve genellikle orta ve kötü derecede pişirilmiş kısmen elde, kısmen de çarkta yapılmışlardır. Bu kaplar arasında hem teknik hem biçim hem de bezeme anlayışı açısından farklılıklar bulunmaktadır. İki tür oluşturan bu malların; ilkinde en sevilen formlar arasında ince çekiç ağızlı kenarlarının altı oluk bezemeli, kimileri ip delikli tutamaklı çanaklar başta gelmektedir. Ağızları içten oluklu yada basit ağız kenarlı çanaklar, basit ağız kenarları dışa çekilmiş basık gövdeli, kimileri boru biçimli akı taşları; ağız kenarlarının altında tutamak görevi yapan düz, yassı yumurcaklara, kimilerinde ağız kenarlarında kuluçkalara yer verilmiştir. Çömleklerde bezeme daima boynun hemen altında omuz ve karın şişkinliği üzerinde devam eder; çanaklar ise ağız kenarlarının altına çoğu kez de tutamaklar üzerinde uygulanmış gövdenin alt bölümü daima düz bırakılmıştır.

Sayıca daha az olan ikinci grup kapların basit ağız kenarları dışa çekiç omurgalı çanaklar, omuzları üzerinde keskin silmeli yada silmesiz, yonca ağızlı testiler ile düz dipli çanaklar oluşturur.

Ernis nekropolünde çanak çömlek dışında demir eşyalar dikkat çekicidir. Bunlar çeşitli takılar, silahlar, süs eşyaları gibi çeşitli nesnelerdir. Bu mezar armağanları; 40’ı aşkın demirden eşya, takı ve silah arasında 6 hançer, 7 gözlü iğne, 6 bilezik, çok sayıda topuz başı, 2 yüzük, 1 sap delikli balta gibi oluşturmaktadır.

IV. KUZEYDOĞU ANADOLU STRATİGRAFİK VERİLERİ
Sos Höyük
Erzurum ovasındaki Sos Höyüğü, Erzurum il merkezinin 25 km kadar kuzey doğusunda ve Aras’ın kollarından Deresuyu’nun sağ kıyısı üzerindedir. 100x125x20 m kadar boyutlarındaki höyüğün Erken Transkafkasya döneminden beri iskan edildiği anlaşılmaktadır. Höyükteki çalışmalar A. Sagona tarafından halen devam ettirilmektedir.

Höyük Geç Ahamenid döneminin (II. dönem) sonunda yerleşim yerinin terk edilmesinin yanı sıra üzerinde araştırmalar yapılan en küçük birimlerde höyüğün özellikle Geç Bronz Çağ’ı ve Erken Demir Çağ’ı sırasında veya bu dönemler arasında olmak üzere kısa dönemler halinde iskana açık olup olmadığı bu aşamada belirsizdir. Bununla birlikte Geç Kalkolitik dönemden Orta Bronz Çağ’ının sonuna kadar uzanan sürede ortaya çıkan manzarada höyüğün yoğun bir şekilde olmamakla beraber yine de sürekli iskan edildiğidir.

Ani Höyük
Kars il merkezinin 50 km doğusunda Arpaçay ilçesinde yer alan Ani yerleşmesi Aras’ın kollarından biri olan Arpaçayı’nın sağ kıyısında yer almaktadır. Ani daha çok Orta Çağ harabeleri ile dikkat çekmektedir.

 
Toplam blog
: 137
: 1141
Kayıt tarihi
: 14.12.07
 
 

Aklımda sevdiğim şairlerden mısralarla yürüyorum. Yürümeyi unutmuş ve yeniden öğrenen bir çocuk gibi..