Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doğulu musunuz?

Doğulu musunuz?
 

Daha ismen tanışmadığımız nice insanların bana ilk sorusu;'nerelisin?' Ben bu soruların amacını bir türlü anlamış değilim. Kendi kendime soruyorum, neden insanlar nereli olduğumu merak ediyorlar? Akçokca'da göreve başlayalı dört yıl olmuş. Bir gün odamda bilgisayarda Ankara oyun havalarını videodan izliyordum. Ne kadar da mutlu mutla baylı bayanlı oynuyorlar, ne güzel diyorum. Sesi duymuş olacak ki bir bay muhasebeci odama kadar gelip bilgisayarıma baktı ve,'İsmail bey sen nerelisin? diye sordu. Beynimin düşünce merkezinde ışık hızıyla oluşan cümleler şöyleydi;' hıyar herif kaç sene oldu ben burada göreve başlayalı, hala nereli olduğımu öğrenemedin mi?' Teredüüt göstermeden, Malatya dedim. Bir şey söylemedi gitti. Neresinden diye sorsaydı cevabım da hazırdı,Erguvan diyecektim. Erguvan türkülerini çok dinledim ve severim.

'Blog Efendisi' başlıklı yazıyı okuduktan sonra benim yerimin namzet olduğunu anladım. Tabi bir gün ben de blog efendisi olabilirim hayallerini kurmaya başladım. O gün dışarı çıkarken botlarını giymedim, sıfır rugan iskarpinlerimi giydim, üzerimde alman ürünü kasket ve deri mont vardı. Boyun atkımı da havalı bir şekilde bağladım. Ne de olsa efendi namzetiydim, yürüyüşümü, duruşumu, konuşmalarımı bu durumuma uygun hale getirmeliydim. Boy pos iyiydi, yüzümde sakallarım ağarmış şekilde görünmeye başlamıştı. Kullanmakta olduğum cilt merhemi bitmişti. Bir eczaneye girdim, aklımda hep namzet adayı gibi davranma çabası vardı. Kız fiyatının 45 lira olduğunu söyleyince, Sağlık Ocağının adresini sordum. On dakika sonra sağlık Ocağındaydım, bir doktor seçtim, sıra numarası aldım, doktor bekleme bölümüne gittim, boş olan yere oturdum.Gayet ciddi duruşumla sessizce beklemeye başladım. Sol yanımda bir bayan orta yaş grubundan ev eşofmanı üzerinde, tam karşımda biraz abartılı makyajlı, orta yaşın biraz üstü sosyete görünümlü bir bayan, diğer yanda da gariban bir ana ve kızı oturuyor, köşede epey yaşlı ama dinç bir bey oturuyordu. Oturduğumda o bey ile sosyete görünümlü bayan karşılıklı konuşuyorlardı. Yaşlı bey almış sazı eline çalıyor da çalıyor, dinledikçe beynimde karıncalanmalar başlıyor. Efendi namzeti olarak sorumu patlatıyorum;

-Siz bilim adamı mısınız?

Cevap yok ve konu da kapandı tabi. Peki neydi benim soru sormama neden olan konu? Yaşlı bey;

-330 sene sonra erkek nesli yok olacak, kadınlar kendi kendilerine döllenme yoluyla üreyecekler.

Namzet adayı ben gençliğimden beri İstanbul türkçesi konuşurum, şivemden nereli olduğum anlaşılmaz. Karşımda oturan sosyete görünümlü bayan;

-Siz doğulu musunuz? dedi.

Beynimde şimşekler çakmaya başladı, ben bu sorulardan kaçtım, kilometrelerce uzaklara beni hiç kimsenin tanımadığı bir beldeye geldim. Burada da mı bu soru? Hiç cevap vermeden sustum. Susmak da bir cevaptır aslında anlayana.

Bu sefer yanımdaki ev kıyafetli bayan patladı;'burada böyle konuşmalar yapılmasın, ben rahatsız oluyorum' dedi. Ortamda buz gibi bir hava esti. Biraz sonra bu bayan bana bir şeyler anlatmaya başladı. Aksi gibi sağımda oturuyordu, sağ kulağımda da işitme kaybı var. Konuşmalarını pek anlamadım ama başımla tasdik eder gibi yaptım. Sırası geldi içeri girdi, karşıdaki muhafazakar kadın bunu tanıyormuş, psikolojik sorunları var, kocasıyla proplemleri var dedi. Daha sonra sosyete görünümlü bayan girdi. Doktordan şikayet ediyordu, hasta içerde çok kalıyor, çay içiyor diye. Sigara içmeye dışarı çıktım, baktım bayan kapıdan çıkarken;

-Çabuk çıktınız.

-Söyledim doktora çok beklettiğini ama hiç cevap vermedi dedi ve gitti.

Akşam fakir sarayına geldim, bir blog yazayım dedim ve yazdım. Bir gün sonra okur/tık sayıma baktım ve hüsran.

Kendime nasihat ettim;'sen bırak efendi namzetliğini, seni performans düşüklüğü nedeniyle siteden atmadıklarına şükret'

 
Toplam blog
: 491
: 222
Kayıt tarihi
: 15.03.11
 
 

A.İ.T.İ.A Yönetim Bilimleri Fakültesini bitirdim. Kütüphaneci ve Maliyeciyim. Emekli oldum. İlgi al..