Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doğum günüm..

Doğum günüm..
 

Çok teşekkürler Dolunay pastanesi çalışanları:) Sadece pasta için değil, yazdığınız yazı için de.


Yaşamak...
Sevdalanarak,
Sevdalanmak kadar, aldanarak yaşamak.
Yine de aşkların en güzelini yaşamak.
Kavuşmaların en içtenini, bir yandan da,
Ayrılıkların en acısını, yüreğin kopartılırcasına yaşamak.
İnandıklarınca, sırtından hançerlenircesine, bir o kadar da; delikanlıca yaşamak.
Terk edişleri, terk edilişleri yaşarken,
Hasretlerde savrulmak.
Vefasızlıkları göğüsleyerek yaşamak.
Hayatını, onurlu bir kavgaya adayarak yaşamak.
Kaybedişleri yaşamak; bir insanı, sevgiliyi, dostu…
Sitem etmek; arkadaşa, dost denilene, yürekten sevilene.

Ve bunları satır satır, okuyanın yüreğine saplanan birer ok gibi yazarak yaşamak.

Yusuf Hayaloğlu’nun şiirlerini okuduğumda yaşadığım duygu dalgalanmalarıydı bütün bunlar. Birinden öbürüne savruldum… Kah yüreğim acıyarak, kah öfkelenerek, küfrederek, üzülerek, bazen gülümseyerek ama ille de “severek”…

Her derin mavilere gidenin ardından, mavi dünyamıza gözlerini açan bir bebeğin haberini duyarım. Ya da öyle olsun istediğim için duyarım; tutunmak adına. Bu kez, kendime tutundum. Doğum günümde sevgili Yusuf Hayaloğlu’nun dizeleriyle merhaba demek istedim; kendime ve sizlere. Hangi şiirinden ne yazsam bilemedim. Ben de o şiirlerin bende yansıttığı duyguları yazdım. Ama en azından bir şiirini paylaşmak istiyorum. Konuğumuz olduğu festivalimizde, “gözleri intihar mavi” adlı şiir kitabından rast gele bir sayfa açıp, imzalaması için uzatırken, yazdıklarının bu kadar çabuk anıya dönüşeceğini düşünmemiştim.

KOD ADI: BAHTİYAR

Geçiyor önümden, sirenler içinde,
Ah, eller üstünde,
Çiçekler içinde.
Tabutunda mor dağların büyüsü,
Dudağında yarım bir sevdanın hüznü;
Aslan gibi göğsü, türküler içinde.

Rastlardım avluda, hep volta atarken,
Sigara içerken
Yahut coplanırken.
Sırtını duvara verip öyle tünerdi.
Kimseyle konuşmaz, dal gibi titrerdi;
Çocukça sevdiği çiçeğini sularken

Diyarbakır’lıymış kod adı: Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış, öğrendiğim kadar.

Beni tez saldılar o kaldı içerde.
Çok sonra duydum ki
Yozgat'ta sürgünde.
Ne yapsa, ne etse, üstüne gitmişler;
Mavi gökyüzünü ona dar etmişler.
İki dişi de kırıkmış öldüğünde.

Gazetede çıktı üç satır yazıyla;
Uzamış sakalı,
Ve çatlamış sazıyla.
Birileri ona “ölmedin” diyordu,
Ölüm ilanında kan gülüyordu.
Yüz-yüzeydim bir devrim enkazıyla.

Geçiyor önümden, gül yüzlü Bahtiyar.
Yaralıyım, yerde kalan sazı kadar.

“Sevgili güzel doktorum Ufuk,
şiir her derde devadır demişler
ama neden hala reçeteye yazılmaz
bilmem..
Ömrün şiir gibi olsun.
Sevgimle.
YUSUF HAYALOĞLU Ölüdeniz 23 haz. 2006

“Ah, eller üstünde,
Çiçekler içinde.
Tabutunda mor dağların büyüsü,
Dudağında yarım bir sevdanın hüznü;
Aslan gibi göğsü, türküler içinde.”

Uğurlar olsun sevgili Şair, uğurlar olsun...

Mavi gökyüzünün hiç kimseye dar olmaması dileğimle, sevgiler, maviyle.

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..