Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '20

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doğum Günüm Kutlu Olsun

"Yüreğimde güz güllerinden damıtılmış bir sonbahar...Kış bir adım ötede. Tam da yaşamın tadına sırrına varmışken, hala yapacak çok iş varken, her şeye rağmen aşık, here şeye rağmen umut doluyken...

Bir melek gelip kulağıma "Son kullanma tarihin bitti!" diyecek..." 

Yarın benim doğum günüm. Yıllar, beklentilerimin dışında geçmeye başladığından beri artık günlüğümün arka sayfasına yeni yaşımdan beklentilerimi yazmıyorum... Belli bir yaştan sonra beklentiler de birkaç noktada toplanıveriyor zaten. Elinde kalanlarla mutlu olmaya çalışıyorsun. Sağlık ve huzur diliyorsun sadece.

Aynaya baktığımda gördüğüm yüzün, anneme mi bana mı ait olduğunu düşündüğüm yaştayım. Ve gittikçe anneme benziyorum!

Henüz otuzlu yaşların başında, babaannesine benzemeye başlayan bir arkadaşım vardı. Oysa o, babaannesinden nefret ederdi, bilirdim. Bilmediğim şey, insanın nefret ettiği birinin yüzüyle nasıl yaşayabildiğiydi...

Sorduğumda, "Gayet basit," dedi. "Artık aynaya bakmıyorum!"

Yaşam inanılmaz bir döngü.

Ve bazılarımızla oyun oynamayı çok seviyor.

Ben bu oyuna severek katılıyorum. Çünkü biliyorum, annem gibi yaşlanmak çok güzel... Yetmişinde bile ensesinde sımsıkı topladığı siyah saçlarında tek tük gümüş teller vardı. Gözlerinin kenarında ve alnında oluşan birkaç çizgi, yüzüne yaşlılıktan çok tarifi imkansız bir anlam katıyordu. Yok, ben asla bu kadar güzel yaşlanamam! Her ne kadar anneme çok benzesem de...

İnsanoğlu neden yaşlanır?

Zamanın kıskanç bakışları mıdır bizi bu hale getiren?

Gençliğimizi kıskanan zamanın bir tür intikam alışı mıdır yaşlılık?

Eskimek mi, azalmak mı, tükenmek midir bir mum gibi?

Kendime Narkisos'un gözüyle baktığım günler elbet çok gerilerde kaldı. Şimdilik beyazlarımla, çizgilerimle ve her yıl biraz daha artan kilolarımla birlikte mutlu mesut yaşıyorum. Eksiklerim, fazlalıklarım varmış, ne gam? Varsın bedenim her gün yer çekiminin emrine biraz daha girsin. İçimde hissettiğim güzel bir yaşanmışlıksa eğer gerisinin ne önemi var?

Arkama  baktığımda inanılmaz güzel anılar çıkıyor karşıma. İyi ki yaşamışım diyorum. Aşkın kollarında doruklara yükseldiğim kadar, hüznün dipsiz kuyularına düştüğüm de oldu. Asla pişmanlık duymadım.  Geriye dönük “Acaba” larım hiç olmadı. “Keşke”lerim de. Bu saatten sonra da olmaz sanırım.  

Sadece, bizim kuşak gitme telaşına girdiğinden beri, ince bir hüznün o jilet kesiği sızısı çöküyor içime. Hayır,  korku değil bu… Sanki, bir şeyler yarım kalmış gibi. Hep yazdığım, hiç anlatamadığım…

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..