Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '11

 
Kategori
Özel Günler
 

Doğum günüm

Doğum günüm
 

Hayatımdaki herkes birer yara. Onlarca, irili ufaklı... İçimde dokunacak bir yerin kalmama ihtimalinin düşüncesi yaşlandırıyor beni. 

Beni doğuran kadın...Annem bile yara içimde yerini bilmediğim bir yerde. Gözlerindeki yorgunluk, karmaşık duygulara salıveriyor beni. Korkuyorum; bir film görüyorum, çaresiz kalıyorum, kedere batıyorum... Annem! Gözlerinin güzelliği eski fotoğraflarındaki gibi tıpkı, güzelliğinden bişey kaybetmemiş aslında ama, çok şey yüklenmiş bakışlarındaki manalara ve çok şey eklenmiş gözlerinin çevresine. Basbayağı gelip yerleşmiş tüm çizgiler arsızca. Annem... Ömrümdeki en derin yarama, hatta asla geçiremeyeceğim o sızıma rastlamama sebep kadın. 

Oğlu gözbebeği... Çukurlarını kapatamadan arkasını dönüp bizi öylece eksik bırakıp gidebilecek, "yıllardır sizin için bu adama katlandım" cümlesinin o kısacık çocukluğuma ve gençliğime neler kattığını görebilmeme sebep kadın. Yalnız başına yıllarını geçirmiş, gezmeleri tozmaları öbür kadınlardan dinleyen, gençliğini yitirmiş; anne, anneanne, babaanne -ama torununa hasret- hayırlı bir kız evlat, bir eş, bir kadın annem. 

Birbirimizi anlayamadan, eksik bir ölümüm olacak anne. Çok eksik...Tamamlanması da muhtemel olmayan sevgin üstelik. Eksik sevgini sevdim ben senin. Son çocuktum, istenmemiştim biliyorum, anlattığın doğum hikayelerimden. Ama oldum işte. Hatta bak, 24 yıl geçti bile üzerinden. 24 yıl önce bugün rahatsızlık verdim sana. Belki sonraları da çok verdim. Bilmem sana kendimi nasıl affettirebilirim? Ama sen diyorsun ya hep zaten "anne olunca anlarsın" diye. Evet, olursam anlarım, haklısın. Hakkını asla ödeyemeyeceğimin sıkıntısı çöktü içime yine. Seni çok seviyorum... 

İyi ki doğurdun anne, ve hatta iyi ki doğurup saldın beni dünyaya öylece. Yoksa ömrümün sonuna dek ruhumda açılan yaralarımın sebebini nasıl görürdü ve de tanırdı gözlerim ve nasıl bu kadar büyüyebilirdim nasıl başa çıkabilirdim tek başıma tüm bunlarla. Tiyatroyu nasıl bu kadar çok sevebilirdim, nasıl okumaya çalışabilirdim insanların gözlerine bakıp neler yaşadığını; sahnede, otobüste, yolda, durakta, yatağımda, nasıl bu kadar dolup taşabilirdim kendi içimde o zaman. Ruhumun daracık sokaklarında nasıl kaybedip yeniden, ve yeniden; ve usanmadan, en baştan bulmaya çalışırdım kendimi. 

Herşey birşeye sebep bu hayatta anne. Artık biliyorum. Her doğum günüm bir öncesinin aynısı olmayacak asla. Tekrar hoşbulduk anne...ve dünya. 

 
Toplam blog
: 17
: 372
Kayıt tarihi
: 11.07.10
 
 

1987 yılının yağmurlu bir kış gününde Bursa'da doğmuşum. Uludağ Üniversitesi Karacabey MYO İşle..