Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '08

 
Kategori
Öykü
 

Doğumum çok sancılı geçiyordu

Doğumum çok sancılı geçiyordu
 

midyat taki seyahattimden :)


Doğumum çok sancılı geçiyordu, annem beni doğurmak için bir sürü hazırlık yapmak zorundaydı.

Ben paramparçaydım, kaç candım kaç parçaydım bilmiyordum, Kendimde bir sürü eksik his ediyordum ne olduğunu bilmediğim eksiklerdi.

Bir sabah uyandığımda annemin ellerinde iki poşet ile geldiğini gördüm, merakla, heyecanlan benim doğumum için gerekli parçaları getirmiş olduğunu düşünüyordum, beklemeye koyuldum heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum ruhumda volta atıyordum o sırada poşet açıldı içindekiler tek tek çıkarılıyordu, her bir parçanın canımdan bir parçanın var olmam için gerekli en önemli şey çıkmıştı bakakaldım.

Bu kadar mı kendini beğenir. Ben öyleydim canımdan parçayı da görünce artık beğenilmişliğim en üst seviyedeydi annemde benimle aynı duyguları yaşıyordu, günün yeni başlaması bu günün çok keyifli geçeceğinin belirtisiydi ve tabiî ki doğumumun, daha çok geçmemişti bir çay ve sararmış bıyıklarının arasındaki dudaklarına yapıştırdığı sigara tütürüyordu.

Kardeşlerimin birisinin hastalandığı ve ameliyat olması gerektiği anneme anlatılıyordu, bütün kardeşler çok üzülmüştük bu duruma ama ameliyatı yirmi yıllık profesyonel olan annemiz tarafından yapılıyor olması bize güven veriyordu. diğer akrabalarımdan ameliyatlarını hastalıklarını tedavi ediyordu ve çok başarılıydı. Operasyon uzun sürmedi oynaya, hoplaya, zıplaya evden çıktı çok mutluydu. Yeni ailesi ile çünkü annemiz fakirlikten benim kardeşlerimi satmıştı.

Sadece hastalandıklarında annemin şefkatli kollarına getiriyorlardı. Tedavi edip tekrar götürüyorlardı, annemiz çok üzülüyordu ama fukaralıktan yapacak bir şey yoktu tek geçim kaynağı doğurup satmaktı…

Doğumumun gerçekleşmesine az bir süre kalmıştı, birkaç gün aradan geçmiştiki, bir kamyon evimizin önünde durdu üniformalı bir kişi içeri gerdi annemiz ile konuştu kamyonete kadar gidip, elinde bir koli getirip, annemiz para verip imza attıktan sonra üniformalı şahıs gitti. Hiç ses çıkarmıyordum! neler oluyor diye korkuyordum içimde hiç bilmediğim bir neden den korku vardı sonuçta üniformalıydı kısa bir süre sonra koliyi açıyordu açmasıyla gözlerinin parlaması bir oldu ne gördü merakı bizde had safhaya çıkmıştı bizde olduğumuz yerde gözlerimizi uzatıyorduk ama kolidekini göremiyorduk. Bu merakla kaldık, kolinin içindekileri boşaltmadan kenara koymuştu birkaç gün daha geçmişti.

Evimize bir aile geldi, annemle konuşup pazarlık yaptıklarını gördüm anladım benden konuşuyorlardı doğumun ne zaman yapılacağını sordular iki gün içinde çocuklarıyla beraber her yere gidebilecek bir kız çocuğunu kendilerine teslim edeceğini, duyunca çok üzüldüm ve bir yandan iki şey için çok seviniyordum doğacağım için.

Benim yeni ailem çok şirin tonton bir aileye ye gideceğim için hepsi çok şirindiler çok. zavallı cefakar annem sefillikte, yoksulluktan olmasa çocuğunu satarmıydı. Kendi elleriyle ama buna mecburdu o meymenetsiz o şişko adam her ay gelip bütün paraları annemin ellerinden alıp götürüyordu. biçare annemizde mecburiyetten yavrularını bebelerini canlarını satıyordu.

Kardeşlerimden ailemden evimizden ayrılacağız diye çok üzülüyordum

Üzüntüm bir nebze hafifliyordu çünkü yeni ailem çok şirinlerdi. Çok merak ettiğimiz kutunun içinden elbiselerim gelmişti annem benim doğumumu yapmak için, gece geç saatlere kadar sancı çekti sonra gülücüklerle, kahkahalar dünyaya geldim ilk elbisem kıpkırmızıydı altına’ da siyah pantolon giydirmişti, bağcıklarım beyazdı. Cefakar annem son temizliklerimi yaptı ve dinlenmeye çekildi.

Sabah yorgun bitkindi doğumumdan dolayı.

Çay söyledi kendine ve yine her zaman yaptığı gibi sararmış bıyıklarının arasına bir sigara yerleştirdi.

Telefon çaldı bana üzüntülü, üzüntülü bakıyordu anlamıştım yeni ailemden biri olduklarını telefon kapattı ve çayından bir yudum sigarasından derin bir nefes alarak yerinden kalktı beni kucağına aldı, vedalaştığını his ediyordum, yüreğinden ağlıyordu.

Daha tam sarılamadan daha tam vedalaşmadan kapıda bir taksi durdu gelenler tonton ailesiydi. Merhabalaştıktan sonra parayı anneme verip beni alıp arabaya doğru kucaklarında götürdü.

Yeni evime girmeden dışarıdaki ihtişamı beni büyülüyordu kapıyı tonton üç açmıştı, heyecanla anne, baba getirdiniz mi ?

diye sordu. Hiçbirşey demeden tonton üçe uzattılar alıp beni koşarak odasına götürmüştü.

Arkasından “koşma oğlum düşersin” dedilerse de dinletemediler odaya vardık.

Yatağın üstüne bıraktı gözleri parlıyordu ağzından kaç defa tekrarladığını hatırlamadığım sözcükler dökülüyordu

“En güzel benim olacak, en güzel benim olacak” diyerek söyleniyordu bende biraz keyifleniyordum güzel görünmek güzel görünmek iyiyiydi diye düşünüyordum…

Ama kimseye göstermeyeceğim! Bayramda herkes görsün dediğini duyuyordum, yinemi eve hapis olacaktım, ben gezip dolaşmak istiyordum.

Nafile evde beklemeye başladım. Can dostum Tonton üç arkadaşımın odasında bekledim…

Okul bitmişti Bayram tatilini de devlet yetkilileri dokuz güne çıkarmışlardı tonton üç çok seviniyordu okul yok, yok diye bağırıyordu odamızda tabiî ki.

Aksine ben de çok merak ediyordum en kısa zaman da okula gitmek istiyordum.

Can dostum beni usulca kaldırıp kendi yatağına bıraktı temizleyip ve yine söylenmeye başladı en güzel sen olacaksın diyordu, herkes senin bu güzelliğini kıskanacak, kıskanacak, kıskanacak…

Bayrama bir gün kalmıştı ve ben şimdiden annem ile kardeşlerimi özledim, ağlamaklı olmuştum ama ağlamadım, annemin sözlerini hatırladım sen nerde olursan ol sen üzülürsen bende üzülürüm sen ağlarsan bende ağlarım, üzülmemi istemiyorsan, ağlamamamı istemiyorsan, ağlama üzülmemi istemiyorsan, üzülme derdi, bende annemi ne üzülürken ne ağlarken görmemeye dayanamazdım.

kendimi tuttum içime akıttım gözyaşlarımı, daha bu duyguları yaşarken gün ağarıyordu güneşte tabiat ile birlikte uyanıyor uyandırıyorduk ben bütün gece uyumamıştım tonton üç uyandı banyoya gitti temizliğini yaptı odaya geldi tam o sırada tonton anne bağırıyordu haydi tontoncuğum haydi ama kahvaltıya bugün bayram alışkanlık olmuştu sanki okula gönderiyordu bilmiyordu ki; bayram heyecanından çok erken uyandığını, hemencecik üstünü giydi.

Beni de bir güzel temizletip parlattı ve aşağıya beraber indik tonton bir ve tonton iki ayağı kalktı ve hayretle büyük bir keyif ile oğullarına bakıyordu maşallah, maşallah sesleri çıkarıyorlardı annenin ve babanın ellerini öptük ve can dostum tonton 3 beni anne ve babasına göstererek!!!!

Ayakkabım nasıl güzel mi ? …

Hasip YANLIÇ
hasip@hotmail.com

 
Toplam blog
: 15
: 497
Kayıt tarihi
: 15.09.08
 
 

Merhabalar ; Diyarbakır' da doğdum. Kürtçe öğretmeniyim. Diyarbakır Kürd Ensititüsünde Kürd dili ..