Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '10

 
Kategori
Mizah
 

Doktor Civanım

Doktor Civanım
 

İnternetten alıntı


Böyle bir türkü yapılmış. Yapılmış yapılmasına da genel doktor tanımına uymayan bir betimleme var burada. Bir kere doktor dediğinde akla gelen ilk şey nedir? Başlığı da düşününce aklınıza bir sürü şey geldi değil mi?

Biliyorum aranızda ayıp ayıp şeyler getiren de var aklına. “Ulan bu adam yazıyorsa kesin ayıp bir şey söylemeye çalışıyordur” diyerek bel altı denilen bölgeye doğru düşüncelerini yoğunlaştıranlar oldu.

Onlara kötü bir haberim var. Sorumuzun cevabı bel altı değil. Aslında bel üstü de değil. Bel çevresi dediğimiz şey var biliyorsunuz. İşte cevabımızın bir ucu bel çevresini dolaşıyor. Tavaf değil canım. Beli sarıp sarmalıyor. Hoş beli sarıp sarmalıyor deyince de aklınız fesata kayar :)

Doktor denildiğinde ilk akla gelen kısa boylu, yaşlı, göbekli, kel ve gözlüklü bir adam :) Bilmiyorum neden böyle bir kanıksama olmuş ama yakın zamana kadar istenilen doktor profili (fiziken) buydu sanki. Mesela ben mezun olduğumda doktor olduğuma kimseyi inandıramıyordum.

“Merhaba, ben yeni doktorunuzum”
“Hadi len. Bir kere göbeğin yok, o neyse de gözlüğün bile yok, hadi ona da tamam desek kel değilsin, belin desen bileğim kadar, hem daha sakalın bile çıkmamış”.

Evet, mezun olduğumda 1.75 boyunda 59 kilo ve gözlüksüzdüm. Hadi itiraf edeyim sakalım da seyrekti :) Şimdiki ölçülerimi merak eden varsa şu kadarını diyebilirim ki bundan da gayet memnunum: Ben artık yarım bir doktorum :)) Tabi “yarım imam dinden, yarım doktor da candan edermiş” diyorlar, ona da çok bozuluyorum. Yeni yeni yarım da olsa doktor olabilmişken bu lafı hoş görmemi beklemeyin benden :)

Gel zaman git zaman doktor profilinde hayli değişim oldu tabi. Artık daha orta yaşlı, kel olmayan, gözlüksüz tipler resmediliyor. Her halükarda ben yarım doktor ediyorum :)

İşte doktor denildiğinde akla kel, gözlüklü, göbekli yaşlı bir amca gelirken “doktor civanım” diye türkü yapmak kimin aklına gelmiş. Aslında iyi etmiş etmesine de doktoru burada nedense bel altı çağrışımlara da esir etmiş.

“Doktor civanım, doktor doktor civanım, ah neler istiyor canım”


Türküde doktorluk ile ilintili pek fazla bir şeyler yok gibi ama “ne istersen alayım, ben senin olayım” gibi bir sözü var ki işte burada vurgulanan doktor değilimdir. Yani zengin, parası çok. Ne istersen alacak. O zamanın behrinde istekler şimdiki gibi uçuk kaçık değil tabi. Yoksa Rus zengin Abramoviç olsa altından kalkamaz.

Şimdi sağlık konusuna el atınca baktım ki ciddi ciddi şeyler yazıyorum. “Allah’ım acaba yazma potansiyelimi mi kaybediyorum” diye korkular içerisinde kendimi gözlemliyorum. Acaba tepkilerim ne alemde, okuduklarımı anlıyor muyum? Evet yazma yeteneği deyince benim aklıma gelen “güldürükçü” yazmak.(Arif hocam patenti sana ait ama bu yazıda ödünç aldım:))

Ben bir meseleyi alaya alamıyorsam, dalgamı geçemiyorsam yazdığımdan zevk alamıyorum. Enaniyetin dışa vurumu mudur yoksa kibrin zehirli oku mudur bilmem. Bildiğim şey doktor doktor diye yazdığım dört yazından da zevk alamamış olmam.

O zaman oturup yeni baştan yazmanın gerektiğini ve olabildiğince samimiyetsiz ve gevşek takılmak gerektiğini düşünmüş oldum. Düşünmüşken de yazayım bari diye kendimi fiştekledim. Şimdiye dek okuduğunuz ne idüğü belirsiz satırlar bu yüzden.

Çocukların şey yarıştırması gibi yazarların da ara sıra böyle yapması yerinde olur sanırım. Yazar deyince “vay ükelaya bak, kendini yazar sanıyor” denmemesi gerektiğini artık hatırlatmama gerek yok. Hasbelkader yazıyorum işte. Ha buracıkta yazmışım, ha şuracıkta. Maksadım yazı yazma eylemi yapan kişiyi kısaca anlatabilmek. Yoksa her “yazar” diyeceğim yerde; “kendini ve çevresini eğlendirmek amacıyla zaman zaman yaşadıklarını bazen de düşündüklerini komik üsluplarla yazan, ara sıra da ciddi takılan, yazı yazmayı seven insan” desem iki cümlede sayfa biter.

Ne kadar şanslısınız ki bütün detayları düşünüyor, sizleri yormamak için gayret sarf ediyorum. Ben de ne kadar şanslıyım ki siz beni okuyorsunuz.

Gördüğünüz gibi suya sabuna dokunmadan bir yazıyı da sağ salimen bitirmiş oldum. Onca satırı boşa mı okuduk, emeğimiz zayi mi olacak, gözlerimiz yok yere mi yandı-kavruldu ekrana bakmaktan diye sitem etmeyesiniz diye konumuzla ilgisiz bir kıssa vereyim.

Bilene sormuşlar:

“Bilmek mi iyidir, yoksa bilmemek mi?”

Bilen cevap vermiş:

“Bilmem!”

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

"Biz ciddi ciddi şeyler okumak istiyoruz kardeşim!" diyen buyursun:

Doktorları Vurun (Tam Gün-1)

Doktorları Asalım (Tam Gün-2)

Doktorları Keselim (Tam Gün-3)

Doktor Doktor Baksana (Tam Gün-4)

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..