Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doktor Doktor Baksana...

Doktor Doktor Baksana...
 

"Nem var" doktor diye sordum...


Ada gezisinden sonra çok sevdiğim rüzgara karşı bir antipati oluştu bende. Önceden evin tüm camlarını balkon kapılarını açan ben, artık açık cam gördüm mü kapatır oldum.

İtiraz eden olmuyor mu oluyor..

"Çok rüzgar var, ceryan yapıyor, zaten hastayım, başım dönüyor" diyorum.. kalkıp kapatıyorum.

Herşeye itiraz...

"Balkonda oturalım mı anne?"

"Olmaz kızım, çok rüzgar var.." (yüzüme şaşkınlıkla bakan bir çift göz...) e artık o kadar olsun anne...

"Anne çok sıkıldım hadi biraz gezelim.."

"Rüzgar var mı? varsa çıkmam.. başım dönüyor sonra.."

Akşam eşim işten çıkmadan telefon ediyor;
"Hatun eve geliyorum, yaklaşınca telefon edecem aşagı in de, alışverişe gidelim biraz..
"Ya memet.. iyi olur aslında da.. ya, bakıyorum da çok rüzgar var galiba.. ağaçların dalları epey sallanıyor.. ben gelmesem olmaz mı ha? sen al işte bişeyler.. valla hasta oluyorum sonra.

Akşam oldu mu sıcak basıyor, millet evin içinde ter döküyor, cam kapı açmak yassak...

Yok böyle olmayacak"dedim kendi kendime ev ahalisi artık beni çekemiyecek duruma geldi. Çok sevdiğim rüzgardan da kaçmaya başladım.

Ve kalktım bugün özel bir polikliniğe gittim.


Suratsız bir doktor karşımda...

Geçtim karşısına oturdum..

Ellerini dirsekleriyle beraber masanın üzerine birleştirmiş, gözlerini belli bir yere sabitlemiş bir vaziyette sordu,

"Evet" dedi kısaca gözlerini masadan ayırmadan. Baktıgı yere baktım, orada ne var diye, hiçbirşey yoktu.

"Baş dönmem var, yatınca başım dönüyor."

"evet" dedi yine..

Ne evet? baş dönmem var işte!

Nasıl anlatsam?

Anladım bu doktor izahat istiyor...

" Bak doktorcum, ben bundan bir hafta önce Bozcaada'ya gittim, orada müthiş bir poyraz vardı. Adaya adım atar atmaz kendimi adayı gezerken kaybettim. O sokak senin, bu sokak benim gezdim durdum gecenin karanlığına kadar.

Ertesi gün de Asos'a geçtik.. hava aynı hava, degişmedi... yine rüzgar.. yok Behramkale... yok apollon tapınakları... hani daha Dalyan'a da gidecektik ama, bizde hal kalmamıştı.

"Diyecegim o ki; sabah uyandıgımda başım adanın poyrazından olsa gerek nasılll dönüyor nasıl bir bilseniz.. anlayacagınız başım rüzgarı bir güzel yemiş.. ama doktorcum var ya... ada çok güzeldi.. eğer siz de gitmişseniz biliyorsunuzdur."

Hayret! masadan kafasını kaldırmayan doktor kafa salladı gülümseyerek...

"Gittim biliyorum "dedi.

Yani illa anlattıracak. Bozcaada günlüğüm"ün linkini vereydim de keşke anlatmak zorunda kalmayaydım diye düşünürekten kıs kıs güldüm.

"Peki buyrun"dedi eliyle odayı göstererek.. yanımdaki hemşire seyirtti bizden önce odaya, elimdeki çantaları aldı.

Kulak, burun, boğaz muayeneleri, parmak takibi yapıldı. Gözlerim kapalı halde iken ayakta durabiliyor muyum diye test etti... durdum valla... hiç sallanmadım bile. (ya da bana öyle geldi)

Teşhis: İç kulakta sıvı birikimi mevcut!

Alla alla.. şaşırdım cidden! elindeki o basit aletle nasıl teşhis koydu bravo. Bilgisayardan falan bakmadan üstelik. E olabilir doktor bu bilir tabii.

Masaya döndük tekrar.. yapmamam gereken hareketleri gösterdi.. assla başınızı arkaya atmayacaksınız... sağa sola dönerken dikkatlice döneceksiniz... yoksa başınız döner..

"Ama attııım... başımı arkaya attım. Sabah bulaşık makinasını boşaltırken yemek tabaklarını ait oldugu dolaba kaldırayım derken başım döndü.. tabakları yerine koydum sandım.. meger koymamışım.. hepsi oldugu gibi yere..."

Doktor güldü... havaya giriyor yavaş yavaş..

Aldıgım bu cesaretle üç sene evvel çektirdiğim bir filmden sonra burnumda teşhis edilen bir sinüzit kistinden bahsettim kendisine.

Sandım ki sinüzit filmi isteyecek ve akibete bakacak.. doktorcum hiç tınmadı bile.

İnat ettim..

Yumuşak bir ses tonuyla, " o kistin akibetini merak ediyorum doktorcum.. rica etsem de bir sinüzit filmi isteseniz?

"Peki"dedi gözlerini kaldırmadan.. yan taraftan bir istek kağıdı alarak sinüzit filmi istediğini yazdı..

Hemşire kapıda hazırol'da asker gibi bekliyor.. eğildi kağıdı aldı doktordan. Gittik bir güzel tomografi çektirdik....


Bugün filmi aldım ve doktorcuguma götürdüm. Filmi asmış duvara, bakıyor el çenede.. durum vahim görünüyor galiba.
Karşısına oturdum..
"Nem var doktor? diye sordum..
Siz bana tek tarafta kist var demiştiniz.. ama çift taraftta da kist var..
" Tüh" dedim içimden... "yani..." dedim sonra titrek titrek..
"Ameliyat"dedi.. yüzüme bakmadan
"Hımm" dedim, olmazsam olmaz mı yani."?
"Nefes alamazsınız hanfendi.. solunum zorluğu çekersiniz.. Şimdi nasıl nefes alıyorsunuz bilmiyorum ama zorlanırsınız. Buyrun"dedi uzattı filmi. Ameliyata karar verirseniz haberim olsun.

Tokalaştık, ayrıldım yanından.

Kistlerimle, vertigomla beraber poliklinikten çıktıktan sonra, uzun zamandan bu yana gitmek istediğim ama çok rüzgarlı bir mekan oldugu için sadece uzaktan seyreylediğim denize yukarıdan bakan cafeye gittim tek başıma. kırmızı pufların üzerine attım kendimi... Rüzgar da alıp götürecekmiş gibi beni hani öyle.. uğul uğul bir rüzgar! kimin umrunda? karşımda denize oturmuş koca koca gemiler, güzel bir müzik, güzel bir nescafe...

Bir de şarkı tutturdum içimden mutlu mutlu

penceremin perdesini havalandıran rüzgar,
denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar..
gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar..

önce sağlık, sonra mutluluk..

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..