Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

26 Kasım '17

 
Kategori
Sağlık
 

Doktor Nowzaradan

Doktor Nowzaradan
 

KİLOLARIYLA DÜNYAYI DEVİREBİLECEK İNSANLARI ZAYIFLATIYOR


ONLARIN DOKTORLARI VE BİZİMKİLER
 
Beş yıla yakın zamandır özel bir hastanenin kardiyoloji uzmanına sürekli kontrole gidiyorum. Neredeyse, hasta doktor buluşmalarımız kronikleşti.
 
Bu kadar zaman sürecinde kim, kimle tanışsa aralarında bir dostluk oluşur, sohbetlerinde artış olur. Bir kere sizin kalbinizi yakından biliyor adam. Ritmini ölçüyor, ultrosonda şeklini şemalini görüyor. Sonra ne mi yapıyor, beş yıldır aynı ilacı yazıp gönderiyor. Muayene etmesi sonrası teşekkür ediyorum. İlgili bir tepki yok, tebessüm yok. Öneride bulunmak yok, dikkate yönelik talimat yok.
 
İnanın beş yılda o kadar sorular sormama rağmen doktorumdan beş düzgün cevap alamadım. Konuşmayı mı sevmez, soru sorulmasını mı, bilemedim. O kadar ketüm, bir o kadar da aceleci. Alışmış hızlı muayeneye; yat, kalk parayı kap sistemi.
 
Sanki doktorun hasta umurunda değil, o aldığı paraya bakıyor. Hastası için muhtemelen "biri giderse, diğeri gelir" diye düşünüyor. Öyle ya, hastaneler her gün hasta kaynıyor. Her doktor aynı mı acaba, benim doktorum sessiz hekim. Adamın ağzından laf gramla çıkıyor, o da sorarsanız tek kelime söylemek kaydıyla. Tebessümse, nafile...
 
Böyle bir doktorla ne işin var, diyebilirsiniz. İlk rahatsızlandığımda özel hastane doktorları daha özen gösterirler düşüncesiyle, o çok konforluluğu ile  bilinen özel hastanelerden birine gitmiştim. Sonra baktım, kalbimi muayene edecek doktor eskinin SSK Hastanesinde uzun yıllar çalışmış bir kalp mütehassısı... Tecrübesine güvenmiş olmalıyım. Bir de verdiği ilaçlar ilk etapta iyi gelmişti. Nefes alışım düzene girmişti. Lakin kendisini tanıyışım, SSK Hastanesi doktorlarından biri oluşuydu. Yakından görüşmüşlüğüm veya hastası olmuşluğum öncesinden hiç olmadı. 
 
Hastane ne kadar havadar, ferah olsa da ben ortamını hiç sevmem. Dolayısıyla doktorlarıyla da çok lüzum gerekmedikçe tanışma gereği duymam. Yaşım ilerledikçe ve faaliyetlerim azaldıkça stresim artı. Dolayısıyla kalbim tekler oldu. Bu sebeple ben kalp doktorumla müşerref oldum. Fakat ne bileyim, "duyarsız bulduğumu duyarsa" kalbini kırarım endişesiyle, olumsuz eleştiri de yapmak istemiyorum. Lakin şöyle de bir gerçek var. Özel hastaneler süslü ortamlarıyla mükemmel olabilir, ama ben insana özel muamale yapılsın isteyenlerdenim. Beni kısa sürede  muayene edip, aynı ilacı yazarak başından savar gibi gönderen, öncesinde kalp krizi geçirdiğini bildiği hastasını yanından uzaklaştıran doktorumun bu halinden şikayetçiyim. Kime mi, ne bileyim. Kim halden anlarsa ona. Bizim ülke de kimi, kime şikayet edebilirsiniz ki, hem muhatab bulsanız şikayet ettiğinizle kalırsınız. 
 
Kimse şeyine, kalıbına takmaz. Her neyse hastasıyla konuşmaktan imtina eden, bir tek benim kalp doktorum değil ki, bilhassa eski hekimlerin çoğu böyleler. İki tık tık, bir şık şıkla, devlete bağlı çalışma yaptıkları süreçde, paraları almaya alışmışlar adamlar.  Sonrasında da "özel, güzel demeyip" bu süreci devam ettiriyorlar işte. 
 
Genç doktorlar biraz bu konu da iyi gibiler, hastaları bir soru yöneltse cevap verebiliyorlar, ama onlar da tecrübe yoksunu oluyorlar. Hangi Tıp fakültesini ne şartlarda bitirdiler, bilmiyoruz ki...  "Yine ne varsa eskilerde var, eski eğitim sistemi iyiydi. Ve bu kadar çok tıpçı çıkmıyordu." Görüş ve düşüncesinde olduğumuzdan, eskinin mahirini yeni yetmelere tercih etmekteyiz. Belki benim kuşağım böyle düşünüyor, çoğunluğa yönelik ahkam kesmeyeyim burada.
 
Yabancı ülkelerde durum nasıl derseniz, oraların insanı kıymetli. Hastaya çok detaylı muayene var, sonrasında dikkat gerektiren talimatlar veriliyor. Gerek gördüklerinin evde takibi yapılıyor. Yurt dışında yakınları bulunanlar buna yönelik çok örnek vermişlerdir. Ülkem insanını ve doktorlarını defalarca değerlendirmişlerdir. 
 
Bir süredir farklı bir kanalda izlediğim, hatta tiryakisi olduğum sağlık proğramında tanıdığım bir doktordan bahsedeceğim şimdi. İran asıllı olduğunu öğrendiğim, Amerika da yaşayan bu doktordan görüp te bahsetmemek olmaz diyorum. Siz de doktoru bir kez olsun izlerseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Younan Nowzaradan, İran asıllıymış, onu da Amerika kapmış. 
 
 
KİLOLARIYLA DÜNYAYI DEVİREBİLECEK İNSANLARI ZAYIFLATIYOR 
İYİ KALPLİ, SEVİMLİ ATOM KARINCA ÇEVİKLİĞİNDEKİ ÜNLÜ DOKTOR
 
Asık surat gibi duruyor, değil. Tipi, ilk bakışta o izlenimi veriyor. Sempatik, içten, sevimli, ufak tefek cüsseli bir adam.Türkçe seslendirmesini kim yapıyorsa adamı olduğundan daha sevimli gösteriyor. 30 yılı aşkın bir süredir merhametli yüreğiyle, aşırı kilo sorunlarıyla başedemeyen bakıma muhtaç hastalarına şifa dağıtmaya vesile oluyor. Allah ın izniyle, 60 şı aşmış yaşıyla dinamikçe hizmet ediyor. Kaprisli hastalarını bile güler yüzüyle nasihatler vererek, türlü latifeler yaparak sakinleştiriyor. Onu izleyince iç geçiriyorsun "Ne var sanki bizim doktorlarımızda böyle sempatik olsalar, sorularımızı cevapsız bırakmasalar" diye. 
 
Bizim doktorlardan soru soran hastasını  tersleyenler bile var. Nawzaradan hastasının evine dahi giderek, gidişatını yakından inceliyor. Hastanenin kapısında babacan tavrıyla hastasını karşıladıkları bile oluyor.  Hastalarına nasıl besleneceklerini kesin bir dille açıklıyor.
 
"Talimatıma uymazsan, ameliyat bir seçenek olmayacak" diyor. Onlara seçenekler, fırsatlar sunuyor. Kilolarından dolayı hayata küsmüş, içine kapanmış hastalarına nezaketli konuşmasıyla özgüven aşılıyor, toplumda arka plana atılmış hissinden arındırıyor. Gayret göstermelerine yardımcı oluyor. Dili, hastasını aydınlatmaya üşenmiyor velhasıl. Hastalarını sınıflandırmıyor, kusurlarını küçümsemiyor ve her birine insanca değer veriyor. Özetlersek, Doktor Nawzaradan kilolarıyla sınanan insanların sınavlarını kolaylaştırıyor. Gerçekten Nawzaradan çok güzel bir insan ve çok kaliteli, takdir edilesi bir doktor. 
 
Kendisi dünyaca ünlü bir cerrahmış. Boyalı saçlarına ve açık sözlülüğüne hayranım. Bir de dublajlı versiyonda hastaların yanına "Meraba, nasılsınız" diyerek bir girişi var ki, tebessüm etmekten geri duramıyorum. Bir adam hem ciddi, hem sevimli nasıl olunurun cevabı.
 
Anlattıklarım için "O bir televizyon proğramı" diyebilirsiniz.  Bizde de televizyon proğramı yapan doktorlar var. Hangisi samimi bulunuyor, ben hiç biri diyorum. Sanki her biri Doktor Mehmet Öz'ü taklit ediyor. Hani şu Amerika'daki beyin göçümüz. Adam iyi olmasa Amerika ortamı bir Türk"e öyle proğram yaptırır mı hiç, Dr Öz"ün konusuna başka zaman değiniriz inşallah...
 
Ayfer AYTAÇ -ayferaytac.com
 
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..