Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Doktor türban takabilir mi?

Geçenlerde yeni kurulan bir parti lideri (kendileri eski Komutanımdır) basın mensupları karşısında soru yağmuruna tutuldu. Kendisine bir basın mensubu sordu: ''Hakim, doktor türban takabilir mi?'' Yanıtta zorlandı, ''Evet!'' dedi komutanım doğal olarak. Zaten soruların peş peşe gelmesi ve kendisinin eski bir siyaset adamı olmayışı sorunun yanıtını başka yöne doğru hareketlendirdi. Bu arada sevgili liderimizin ''Eşim hala Kur'an okur'' deyince ''Hala'' sözü güzel yakalandı, kurnaz basın mensubunca. Doğaldır bunlar. Tarafsanız ve işinizin ustası iseniz karşı tarafı sıkıştırır, hataya zorlarsınız, hatayı yakaladınız mı, alaşağı edersiniz.

Ama sayın basın mensubu arkadaşlarım, o kişinin ülkemizde tespit ettiği bir boşluğu doldurmak için siyasete atıldığını unutmayınız! Atatürk ve silah arkadaşları da bu anlamda siyesete girmek durumunda kalmışlardı, N'apsın Komutanım, o da Atasını izledi.

Müsaade ederseniz sorunuzun yanıtı şu olmalıydı bence:

Ayşe, Fatma, Türkan vs. bütün kadınlarımız, erkekleri gibi dini değerlerini taşıyabilirler, baskı ve yönlendirmeden uzak dinlerinin düşündükleri/inandıkları gereğini yaşayabilirler. Buna eşim, annem, bacım, kızım, komşum dahil.

Ancak doktor, hakim, subay, polis, muhtar, bakan, başbakan, devlet başkanı vb. görevler dini değerlere sahip değildir. O makamın dini değeri olmaz. Dini değerlerini simgeleştirirseniz, o dine mensup olmayanları ürkütürsünüz, hakkınızda yanlış değerlendirmelere yol açarsınız. Ahmet polistir. Müslüman olan 'Polis' görevi değil, Ahmet'tir. Hasan subaydır. Hasan'dır müslüman olan, subaylık görevi değil. Mehmet Bey hakim ve müslümandır. Hakimlik değildir Allah huzurunda ibadet eden. Zaten 'kulluk' bütün sıfatlardan, zahiri ve batıni elbiselerden, makamlardan soyunarak yapılmaz mı?

O halde bu söylemi genişletirsek, dini değerleri yaşayan Ayşe'dir, doktor değil; Fatma'dır, hakim değil. Ayşe türban takmak isterse, taksın tabii. Ama doktor takmasın. Fatma dini değerleri gereği dindaşlarının durumu için gözyaşı dökebilir doğal olarak, ama yargı esnasında müslüman Arap ile Yahudi İsrail'liye eşit muamele etmelidir.

Aksi olursa ne olur? Hemen arzedeyim: Ben değil, subay müslüman olursa, oruç tutan askere bidon yuvarlatamam, 'kızgın güneş var' diye nöbet tutturamam O'na.. Nasıl ederim bu eziyeti din kardeşime. O'nun yerine farklı dinden biri o nöbeti tutar, oruç tutmadığı için gücü yerinde olan asker yuvarlar bidonu. Sonra da eşitlikten, adaletten (!) bahsederim askerime. Hatta bir emrimle ölüme bile koşarız bütün askerlerimle (!). İdareci kişi görevini yaparken laik olmalıdır. Laiklik dini değerleri Hasan'a yaşatmak ve subaylığında da bütün askerlerine aynı mesafede yakin olmaktır.

Gelelim baş örtüsüne veya genel söylemi ile Türbana. Birey dini değerleri yaşamak adına takabilir türbanını/başörtüsünü. Ama devlet memurunun kendi dini değerini devletin dini değeriymiş gibi karşı tarafa göstermeye ihtiyacı olmalı mı? Burada ''Örtünme'' konulu ayetlerin Diyanet İşleri Başkanlığı'nca lafzının da açıklanması uygun olacaktır, maksadımız ayetlere karşı gelmek hiç değildir. Burada vurgulamamız gereken Kıyafet Kanunu'dur. Kıyafet Kanunu kişinin evindeki kıyafetine karışmaz. Sokaktaki, devlet alanlarındaki dini sembollere karşıdır. Tabii esas olarak bilinmesi gereken her iki uca da ''Hayır'' diyebilmektir. Devlet sahalarında streç, transparan, dekolte, mini kıyafete de ''Hayır'', diğerine de ''Hayır''. Dini sembollerin (Haç, sarık, yahudi başlığı, haham cüppesi, akik gümüş yüzük, lions arması, gamalı haç, dini amaçla kullanılıyorsa hepsi vb.) hepsine de ''Hayır''. Dengede olmalı kıyafetler de. Birine ''hay hay!'' diğerine ''hayır!'' olmaz, duruş önemli burada.

Öte taraftan o gazeteci arkadaşlara sormak gerek: ''Siz boynunda 'Haç' taşıyan bir hakim tarafından yargılanmak durumunda kalsaydınız, ne hissederdiniz?, Size ateşperest olduğunu söyleyen bir hekime oğlunuzu sünnet ettirir misiniz? Budizm dinine mensup olduğu kıyafetinden belli olan bir öğretmene ne dersiniz? Şeytana tapanların kullandıkları takıları takan ve size de bunu farkettiren bir devlet memuru ile karşılaşmak ister misiniz?'' Yanıtınız ''Hayır!'' mı?' Kesinlikle haklısınız, bence de ''Hayır!''. Çünkü o makam dini temsillerden ayrıdır, dini değerlendirmelere, yönlendirmelere kapalı olmalıdır. Kişinin dini sizi ilgilendirmez, Allah (c.c.) ile kulu arasındadır; yeter ki bunu size lanse etmesin, 'devlet'i temsil ediyorsa, dinini hissettirmesin.

Gelelim Kur'an okumaya. Kişinin ibadeti Allah (c.c.) ile kulu arasındadır ve alenen açıklanması da doğru değildir kanaatimce. Size ''Kur'an okuyor musun?'' diye sorarlarsa, açıklamayabilirsiniz. herkesin huzurunda açıklamak doğru da değildir. Kur'an okumak ile türban arasında bir ilişki kurulamaz da. ''Hala'' Kur'an okunmasının da bir anlamı yoktur, olmamalı da. Kocası subay olunca, general olunca, emekli subay olunca, parti başkanı olunca okunmaz değildir Kur'an-ı Kerim.Yanlış olan bence, Kur'an'ın ''hala'' okunup okunmaması değil, bu eylemin halka açıklanması ve siyasi amaçlı ifadelere sokulmasıdır. Bu durumda da farkında olmadan 'dini siyasete alet etmek' fiili gerçekleşecektir, şeklinde değerlendiriyorum.

Sonuç olarak; Atatürk'ün Laiklik ilkesinin ''din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiği''olduğunu tüm vatandaşlarımız bilirler ve söylerler. Bu ifade okulda, sokakta söylenmiştir O'na çünkü. Hatta yazılılarda bunu yazmak bile yeterli not almak için kafidir. Din işini ve devlet işini öğretmenlerimiz anlatsınlar ki, yarın çocuklarımız; devletin işini yaparken laik olmaları gerektiğini, görevlerini dini değerlendirmelerin değil, hukukun ve adaletin ışığında yapmaları gerektiğini, dini işlerini yaparken de subay/hakim/polis/başbakan gibi değil, ''Kul'' gibi, ''İnsan'' gibi Mabut'larının huzuruna çıkmaları gerektiğini hatırlasınlar.

Atatürk İlkeleri ve inkılaplarını bilip, hakkı ile uygulayabilirsek; kaybettiğimiz huzurumuzun yeniden tesis edilebileceğine inancım tamdır. Çünkü o ilkeler bizden, ihtiyaçlarımızdan üretilmiştir; bize aittir.

 
Toplam blog
: 13
: 658
Kayıt tarihi
: 26.10.07
 
 

Erzurum, 1964 doğumluyum. Emekli subay, Mak. Müh. ve Uzm. Psk. danışmanım. Bir özel eğitim ve rehabi..