Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '07

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Doktorunuz öleceğinizi söylerse!

Doktorunuz öleceğinizi söylerse!
 

Yazdıklarımın hoş şeyler olmadığının farkındayım ama bu bazı insanların başına gelmiş ve gelecek. Hoş olmayan derken insanlar sesli düşünülmesini sevmezler. Hep kötüleri içlerinde saklarlar. Susarlar, susarlar korkularını içlerinde daha da büyütürler.

Ben öyle yapmam yüzleşmeyi severim korkularımla. Ve yüzleştikçe alışırım, korkmamaya başlarım artık korkularımdan.

Bir hastalığa kapıldığınızı düşünün!

Gittiniz doktora tahliller, tetkikler ve size kötü bir haber çıkıyor piyangodan. Çok kısa bir ömrünüz kaldı diyor doktorunuz.

İlk soru sanırım şu olurdu.

Ne kadar kısa?

İnsanlar bilmek isterler neyin ne zaman olacağını. Neden zaman kavramı var? İşte bu yüzden insanların planlı olmalarından, neyi nasıl, ne zaman yapacaklarını bilmek istemelerinden gerekirse ölümlerini bile.

Kendi açımdan söylüyorum, benim de soracağım son soru bu olurdu.

Zamanı öğrenmek telaşa verir insanı. Ciddi ciddi söylüyorum ben ne kadar zamanım kaldığını sormazdım.

Ama alel acele, ya da ecelden kaçar gibi uzaklaşırdım oradan.

Nereye mi?

Tabi ki eksik kalan bir şey varsa tamamlamaya. Hani eğlenirim gezerim tozarım tamam da mühim olan eksikler.

Eksikler nedir. Hayatınıza dair nasıl hatırlanacağınıza dair püf noktaları. Tabi ki bu kişiden kişiye değişir. Ben öldükten sonra hatırlanmayı isterim. Ama iyi hatırlanmayı isterim.

O saatten sonra tahminimce korku biter. Korktuğun şey yanı başında. Zaten her saniye de onunla yaşıyordun. Şimdi ne fark etti olağan dışı bir şey olmazsa çok yakında gidiyorsun.

Korku biter, merak başlar. Kafanın içinde acabalar uçuşur durur. Bir de en kötüsü bu haberi sadece siz biliyorsanız. Benim için belki de en kötü şey bu olurdu. Sevdiklerime kendinizi alıştırın ben gidiyorum demek!

Kesinlikle böyle bir şey yapamayacağımı düşünüyorum. Etrafımda olan biten daha erken öldürürdü beni. Askere gideceğim günleri ve askerden izne geldiğim günleri hatırlıyorum da herkes üzerime titriyordu, bir şey istemeden her şey oluveriyordu. İğrenç bir durum üzerinize bu kadar titrenmesi. Kendinizi kötü hissediyorsunuz.

Bir de düşünsenize öleceğinizi söylediğinizi. Zaten vaktinizin çoğunu başka doktorları gezdirmekle geçirirler. Şimdi ki tıpta çok fazla yanılma payı olduğunu düşünmüyorum, o yüzden ben öyle elli doktora da danışmam. Sonra herkes size karşı acıma ve üzülme bakışları atmaya başlıyor. Yakınlarınız, eşiniz dostunuz perişan.

Haliyle son zamanlarınızı sizde aşırı üzüntü içinde geçiriyorsunuz. Bu üzüntüde kendinize değil sevdiklerinize.

Ne gereği var. Hiç söylemeden bu işi tek başına bitireceksin.

Aklına ne geliyorsa, canın ne istiyorsa yapacaksın.

Sigarayı mı bıraktın ya da hiç içmiyor musun?

İçeceksin....

Gezmeyi seviyorsun ama işten güçten fazla vaktin olmuyor mu?

Gezeceksin...

Tutmaya gerek yok tamamla bütün eksikliklerini. Senden sonrakiler saygıyla ansınlar seni Sonrasını da zaten gidince göreceksin.

Umarım kimsenin başına gelmez böyle şeyler. Ama geliyor bu da bir gerçek. Yazı biraz korku verebilir, biraz da bunaltıcı gelebilir. Yazmamın nedeni kıymeti anlamak. Testere filmini bilirsiniz. Neredeyse bütün kurbanların oyuna dahil olma sebepleri yaşamlarının kıymetini bilmemelerinden dolayıydı.

Sahip olduğunuz en önemli varlığınız sağlığınız. Ona sahip çıkın.

Kanuni Sultan Süleyman’ın dediği gibi;

“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”

Sağlıkla kalın.!

 
Toplam blog
: 99
: 2370
Kayıt tarihi
: 25.03.07
 
 

1977 yılında İstanbul'da doğdu, zamanının getirdiği bir çok avantajı değerlendirdi. Sokakta oynad..