Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dokunulmazlıklar kalkıyor!

Dokunulmazlıklar kalkıyor!
 

Kaynak:egeninsesi.com


Şaşırdınız değil mi, ama yanlış okumadınız, cidden dokunulmazlıklar kalkıyor!

Yavaş yavaş…

“Türk”, “Türklük” ile başlandı, andımız ile devam etti ve son olarak da İstiklal Marşı gündemde!

Bir milletin varlığını temsil eden değerlerin bir anda değiştirilmek istenmesi o milletin dokunulmazlığına uzun tırnaklar ile cırmık atmaktan başka ne olabilir ki?

Milletin dokunulmazlığı var mıdır, vardır tabii ki; milleti millet yapan değerler vardır! Tabu değildirler lakin milletin varlığını sürdürmesi ve diğer milletler içinde onurunu, coğrafyasını, haklarını koruması beklenir; milletin, milleti oluşturan bireylerin dokunulmazlıkları da bu anlamda başlar zaten!

******

“Türk” demek neredeyse davalık bir durum oldu! Suç unsuru: Irk ayrımcılığı!...

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşanıyor bu durum, lütfen şöyle arkanıza yaslanın ve düşünün!

Kurtuluş Savaşı’nda canını yok sayanlar Türkler miydi yoksa soyu kilometrelerce öteye ait olan kişiler miydi?

Hangi birimizin kanında Arnavutluk, Araplık, Çerkezlik, Lazlık yok; mesela benim kanımda Arnavutluk var, hem anadan hem de babadan, neden diğerleri değil de Kürtler gocunmaktalar bu işten?

Biraz daha düşünmeye devam edin isterseniz…

******

Öğrencilere zor gelen bir durumdur çoğu kere her sabah andımızı okumak, lakin işin zor gelmekten öte birkaç da yararlı yanı vardır: Yıl içinde sırayla bir öğrenci andı okuduğundan dolayı topluluk önünde konuşma deneyimini ister istemez yaşar her bir öğrenci!

Tüm dualarımız, inançlarımız kendi dilimizde olmadığından dolayı da ayrı bir özelliği vardır andımızın: Küçüklerini koru, büyüklerini say der… Çalışkan ol der… Yaşadığın ülkeyi korumayı bil der…

Kendi ana dilinde ifade bulup da bilince yerleşmesi gayet mümkün olan bu sözlerin içinde “Türk” ifadesi geçtiği için dokunulmazlığına dokunulmasıdır bana anlamsız gelen!

Yoksa, öğrencilerden böyle bir talep gelseydi, her sabah zor geliyor bize denseydi, inanın bakış açım çok farklı olurdu!

******

İşin ilginç yanı, milliyetçi gibi bir duruşum hiç olmadı benim, insandan yanadır bütün derdim, insan eşitliğinden, lakin bir grubu öne alıp da diğer grupların haklarının çiğnenmesine çalışılmasına, özellikle de sunulan haklardan yararlanıp da o hakların başkalarına sunulmamaya çalışılmasına tepkisiz kalmam mümkün değil!

Hele ki o haklardan yararlanıp da tüh kaka diyerek değiştirilmeye çalışılmasına, asla!

******

Şimdi bir de İstiklal Marşı var gündemde, değiştirilsin!

Niye?

İşte telif hakkı için birisi başvurmuş, falan…

Bir koca cumhuriyet telif hakkı konusunda bir yanlışlık varsa çözemeyecek kadar yetersiz midir? Kaldı ki telif hakkı konusunda bizi zora sokmaktan öte, yapılması gereken bir durumun bizim değil de bir başkasının yerine getirmesi gibi bir durum söz konusu gibi…

Böyle bir gelişme karşısında İstiklal Marşımızı, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi marşını değiştirmeyi düşünmek, ifade etmek, dokunulmazlıklarına laf ettirmeyen, vazgeçmeyi aklından bile geçirmeyen tescilli dokunulmazlara “Buyurun, bir adım daha öteye adım atın!” demektir; İstiklal Marşı’na dokunulmasını istemeyenlerin hakları, dokunulmazlıkları hep olduğu gibi yok sayılmaktadır!

******

Yani, zor bir marş, acaba değiştirsek mi diye bir referandum yapılmış olsaydı, hani yani her şey yolunda giderken; herkesin işinde gücünde olduğu, türban meselelerinin olmadığı, “Türk” demenin ırkçılık sayılmadığı, üniversite öğrencilerinin kıyasıya dövülüp, Kürt göstericilere dokunulmadığı zamanlar olsaydı…

Bakış açım yine değişik olurdu!

Acaba, derdim, bir değişiklik yerinde mi olurdu, yoksa zor olsa da alışılmış bir resmi marşı değiştirmeye kalkışmasak mı?

Kimse kusura bakmasın, ne bağnazım, ne milliyetçi; ırkçı hiç değilim!

Önyargılarım vardı bir zamanlar, sağ olsun, yaşam öyle bir öğretti ki; ne önü ne arkası, yargılamaktan hepten vazgeçtim!

******

Olabildiğince gözlemlediklerimdir; bir tarafı kayırmamaya çalışarak diyeceğim ama yalanım olmasın!

Kayırdığım bir taraf var!

Laf olsun diye değil!

Öğretildiği için hiç değil!

Ruhum O’nu çok iyi anlıyor, elimde değil!

Belki düşünsel ve algısal zekamızda bir paralellik var, bilemiyorum; Atatürk’ün hedeflediği Türkiye Cumhuriyeti ile bu günkünü karşılaştırıyorum!

Kimse kusura bakmasın, alınmasın; ya da alınması gerekenler alınsın canım, lafı evirmekten çevirmekten yoruluyor insan, hem de olmasın istiyor zaten! Aaaa, neyin korkusu bu! Seçen bizleriz, korkuyla sindirilenler de biziz!

Ayy! Ne olacaksa olsun!

Küllerden yaratılan bir Türkiye Cumhuriyeti’ni göremeyecek, anlayamayacak, değerini bilemeyecek olanların Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri zırhı altına sığınarak satıp savmasına, vatandaşların yok sayılmasına, sorun çözüyoruz adı altında Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına, dokunulmazlılarına parmak atılmasına karşıyım!

Ohh be!

Ne milliyetçiyim, ne ırkçı!

Yalnızca bir vatandaşım, Osmanlı’dan söz ediyor bazı yetkililer, Osmanlı yetkilerine sahip olmak istiyorlarmış!

Osmanlıdan kanla, canla var edilen Türkiye’yi halletmişler ki, Osmanlı nostaljisine takılıyorlar!

Osmanlı’yı bitiren Arap kültürü müydü; o günlere duyulan bir özlem midir, dünyanın bilmem kaçıncı büyüyen ülkesiyiz söylemleri ardında?

Benim ne ekonomim, ne de şahsi özgürlüğüm büyümedi, aksine hep geri gitti! Bu yüzden hiçbir tefe/tüfeye güvenmiyorum, ekonomik gelişmeye de!

Güvenim sarsıldı, bir vatandaşın güveninin sarsılması o vatandaşın ait olduğu ülke nezdinde vatandaş dokunulmazlığına bir saldırı değil midir?

Hani yani, artık hiçbir şeye güvenmemeye başlanılmışsa…

Başvuracak güvenilir bir merci bulunamayacaksa!

******

Bir milletin dokunulmazlıklarına dokunuluyor, farkında mısınız?

Arkanıza bir yaslanın, ne olur, az biraz düşünün…

Kızınızın, oğlunuzun geleceğini…

Hadi, kendinizden geçtiniz diyelim!

******

Şişşttt… Ağlamayın…

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..