Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Öykü
 

Dokuz Mayıs

Kozmik bir raslantı. Yirmidört yıl önce görülen bir düşün aniden gerçekleşmesi... Gayya kuyusunda su var mıydı? Şu an o kuyudayım. Çağıltılardan kulaklarım sağır oluyor Arda arda çıkmazlara giriyorum. Rüyada mıyım, gerçekte mi? Akşamları yürüyerek eve gitme alışkanlığım, acele ile işlerimi bitirebilme telaşı, ardından sığındığım odama kavuşabilme heyecanı hep o rastlantının sonucu...

Başucumda bir sehpa üzerinde benimle sabahlara kadar nöbet tutan üç arkadaşım; telefon, bir şiir kitabı, bir roman... Tarif edemediğim saklı sevinçlerim, sicim gibi akan gözyaşlarım var. Onun içindir ki geceler bitmez... Fırtına kuşları gibi uykuya direnirim. Mikrofon – almaç arasında uzanan, o kapalı elektrik devresindeki bitmek bilmez yollar, beni tükettiniz...

O rastlantıdan sonra düşümde, günlerce kuru elma ağaçlarının köklerini topladım... Özenle ufak ufak doğradım... Avlumuzun bir köşesinde su dolu kazan içinde beklettim... Bir türlü altına ateşi yakıp kaynatamadım... Odunu buldum, kibriti kaybettim... Kibriti buldum, bu kez odunlar sırıl sıklamdı... Dizlerimin üzerine çöküp çaresizlikle ellerimi toprağa birkaç kez vurdum... Ellerim acıdı, pişman oldum...

Nasıl oldu bilemedim, kendiliğinden yanıverdi odunlar... Su kaynamaya başladı. Elimdeki sopayla hem suyu karıştırıyor hem de hayal kuruyorum... Bir ara odunlar söndü. Tekrar canlandırdım. Bir avuç şap koydum. Ne kadar beklediğimi farkedemedim... Yıllar geçmiş gibiydi... Kazandaki su iyice azalmıştı... Süzdüm. Tekrar ateşe koydum. Su kaynadı... Eğirdiğim yünleri, kazanın içine özenle yerleştirdim... Tek amacım vardı; tatlı bir pembe renk elde edebilmek... Pırıl pırıl bir pembeydi elde ettiğim... Yünleri serdim... Kurudu. Pembe renk halâ pırıl pırıldı. Kilimi hızla dokuyuverdim... İlk kez mutlu olmuştum... Hemen ardından renk iyice soldu. Kilim o an yer yer çürüdü, küçüldü... Boynum bükük öylece kalakaldım...

Etrafı zeytin ağaçlarıyla çevrili büyük geniş bir alan. Kavak ağacı dallarından yapılmış faklar, göverilerin arasına özenle yerleştirilmiş. Koyu boz renkli, küçücük serçelerin dışında hiçbir kuş bu faklara düşmemişti. Bir faklara, bir de gelembedeki koyunlara baktım. Hepsi yüksek kafes içine alınmış... Elimde henüz dokuduğum, çürüyen kilim... Hayatım boyunca ilk kez kıskanarak baktım çevremdekilere. Zeytin, ceviz, şeftali, nar ağaçlarının yaprakları, soğan kabukları, palamut taneleri, gövekler, çitlembik ağacı dalları kazanlarda kaynatılıyor, her birinin başında da bir kadın; hepsi mütebessim... Elimdeki kilim avucumun içinde küçücük kaldı. Ufaladım, savurdum... Abis içindeyim, gördüğüm bir karabasandı...

Hep bir gün gerçekleşebileceği umuduyla beklediğim rastlantı gerçekleşti. Düşlerimde gördüğüm gibi yünü yıkadım, taradım, eğirdim, boyadım, sabırla dokudum. Dokuduğum anda kilim çürüyüp yok olmuştu. Henüz başındayken yenilgiyi kabullenmek... Ah anneciğim, çoktan nötürleşti parlak renkler...

 

 
Toplam blog
: 77
: 505
Kayıt tarihi
: 03.07.07
 
 

Yaşamsal boyutta etkilendiğim; kimi zaman bir kısım, kimi zaman bütün insanların orijininde birle..