Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dolu ağız "Yuh!" diyorum!

Dolu ağız "Yuh!" diyorum!
 

Kaynak:İnternet


İletişim üzerine çalışma yapan herkesin hemfikir olduğu bir konu var ya: “Ben” dili ile konuşmak!

“Sen” dili ile konuşulduğunda karşı taraf direkt olarak suçlandığını düşünüyor ve otomatik olarak savunmaya geçiyor ya…

Hani, haksız dahi olsa…

Gerçi, hatalı olanın hatasını kabul etme erdemi laf ile söylendiğinde çokça rağbet görse de, uygulamada örneklerine pek rastlamıyoruz! Neyse…

“Ben” dili ile konuşanların da , mesela ikili ilişkilerde, normal şartlarda başarılı olmaları beklenirken, “Ne diyon lan!” tarzında tepki almaları da bazı coğrafyalarda şaşırtmıyor tabii ki bizi!

Mesela kadın sen dilinden, yani: “Neredesin bu saate kadar sen?” demekten kendini alıkoyup, “Endişeleniyorum sen yanımda yokken…” dediğinde de “Has… tirr… Neyini eksik ediyorum lan!” yanıtını her halükarda alacaktır!

Yine de deneniyor işte, can bedenden çıkmadıkça umut da ölmüyor!

******

“Ben” dili ile duygu ve düşüncelerimi, ısrarla, hatta belki de inatla anlatmak istemekteyim!

Alınacak yanıt benzer, ya da aynı olsa da…

Hatta, yanıt da beklemiyorum ya!

Az biraz anlaşılsam, birazcık sesimi çıkarabilsem yetecek!

******

O duyguyu nasıl tarif etsem; korku değil kesinlikle! Kaygı, belki…

“Biliyordum zaten böyle olacağını” diye düşünürken haz alma değil, hani bildim diye, “Yazık…” diye bir eseflenme…

Adı tam olarak nedir, panik değil!

Hiç beklenmeyen durumlar karşısında panikler insanlar!...

Hayal kırıklığı ise hiç değil!

Beklentilerim yoktu ki hayal kırıklığına uğrayayım!

Bir iç acıma hali…

Korku değil!

Alah aşkına, neyim var da neyimin elden gitmesinden korkacağım?

Bir kendi canım var, bir oğlum…

Eee.. Can bu… Oğluma can verdiğim gibi geleceğine de versem ne olur?

Benim canıma kaldıysa bu hesap, aha buradayım!

******

Endişe…

Yok, en çok kızgınlık sanıyorum ön plana çıkan!

“Ne hakla?” diye bağırasım var bangır bangır, hah, hesap sorasım var en çok!

Ne diye korkutuluyor insanlar?

Ne yani, evimde bomba mı bulacaksınız, oğlumun cebinde esrar?

Bir kroki belki de?

Telefonlar da dinleniyor, eyvah!...

******

Bu duruma gelinmesi öncelikle endişelendiriyor, sonralıkla isyan ettiriyor…

Oda TV Ergenekon ile ilişkilendiriliyor, son haberleri ise pek kayda değer!

Balyoz davası pek yeterli kişileri yutuyor, Ergenekon ise bir numaralı gözdağımız!

******

Torba yasası da çıkıyor bu arada!

Polis her istediğine hesap da soruyor!

Hükümet halkın değil, %47 ile AKP’nin sesi oluyor; duyuyoruz! Biliyoruz! Görüyoruz!

Lakin, tek söz edemiyoruz!

******

Söz edenlerin kafaları uçmasa da şimdilik, görevleri, yetkileri, onurları yerle yeksan ediliyor; kah yazdıkları gazetelerden atılıyorlar, kah Ergenekon’dan dolayı hapislerde yatıyorlar!

Ben dili ile konuşuyorum, şahsi duygu ve düşüncelerimi ifade ediyorum: Her olumsuz fikir yürüten hükümete ve Erdoğan’a yönelik suç mu işler?

Mantık “Hayır” diyor elbet ama uygulama maalesef ki “Evet” diyor!

Meydanlarda, parti toplantılarında demokrasi çığırtmaları ile yapılan şiirsel söylemlere kimse inanmıyor!

Bir tek çıkarları olanlar… Bir tek çanaklardan doyanlar… Dahi korkutulanlar dışında!...

******

Ben dili ile yazıyorum, iş bekleyen, aş bekleyen insanlar namına…

Öyle zordalar ki insanlar, yılana sarılacak durumdalar!

Göremiyorlar, maalesef, çünkü öyle iplerle kuşatılmışlar!

Meralarımızda neden hayvan üretmemiz engelleniyor diye soramıyorlar, neden tütün ekimimiz engellendi diye!

Mesela, neden GDO’lu mısır alıyoruz, mısır üreticilerimin elleri armut mu topluyor?

Neden domates tohumu ithal ediyoruz?

******

Kimse kusura bakmasın, ben dili ile soruyorum, cevap hasss… tiirrr de olabilir, Ergenekon ile bir bağlantım da şıpın işi bir gece vakti ortaya çıkabilir; oğlumun cebine bir paket de konulup, gözaltına alınabilir!

Sahi, biz neden canlı hayvan ithal ediyoruz?

Neden polisler vatandaşlardan kendilerini üstün görürler?

Sahi, satılırken sahillerdeki yalılarımız sesimiz neden kısılır?

Vatandaşlık hakkı diye bir şeyimiz mi kalmadı?

******

Kalmadı!

Bu kadar açık, bu kadar net!

Maalesef!...

******

Eleştiri eğer ki hakaret sayılıp da, dava ile sonuçlanırsa…

Vatandaş yerine hükümet haklı bulunursa…

Bir başbakanın partisi için gittiği yere hükümet aracı ile taşınılıp da, yüzde 53 lük halkı yok sayarak konuşması bir meclis içinde tepki almıyorsa…

Yuhalamaların bedeli ise “Başbakana hakaret” olarak kayıtlara geçiyor ve bu mealde sonuçlanıyorsa…

……

Korkmuyorum da…

Nasıl desem?

Endişeleniyorum!

Bildiğimiz şeyler, tekrar etmenin anlamı yok!

Ama, öyle tekrar edilmiş ki bazı şeyler, ruhuna işlemiş bazılarının!

Biz yapamayız, vicdanımız el vermez!

*****

Öyle korkutarak, öyle sefalet ile bağlayarak bağırlarına basılanlar var ki!

Bazıları hak ediyor, vallaha, öyle kapıyorlar ki gözlerini; bazıları ise kurunun yanında yanan yaş misali…

******

Şimdi, biz ne ile korkutuluyoruz?

Ne için?

Neden sindirilmeye çalışılıyoruz, vatandaş hakkı ne zamandan beri bu kadar ucuzladı?

*****

Korkular sindiriyor işte insanları, işsizlik, aşsızlık, masumluğunu kanıtlayamama korkusu!

Hah, böyle de bir sorunuz var artık!

Bir polis sizi durdurabilir, gözaltına da alınabilirsiniz, polise kalmış! Sonra… Suçsuzluğunuzu kanıtlamak sizin işiniz!

Nedenini sorguladığınızda cezanız katlanabilir!

******

Ne ilginç değil mi; bu Anayasayı yapanlar aslında ceza hukukuna göre hüküm giymiş kişiler!

Lakin, Anayasa yapmaya hak kazandıkları için eleştirilemiyorlar!

Zaten, eleştirilmeye de bu yüzden katlanamıyorlar ya!

Hani, normal bir adalet sistemi olsa, normal bir demokrasi olsa, ne cumhurbaşkanı ne de başbakan mevkiinde olurdu!

Hah işte, bunu görenler mahpuslara atılıyorken alkışlayanlara “Torba Yasası” falan çıkartılıyor!

******

Nasıl desem, korku değil, hayal kırıklığı hiç değil, endişe duyuyorum…

Endişe ile birlikte kabullenememe duygusu!

Yakıştıramama belki de…

Yani… Nasıl desem… Bu kadar basiretsiz olamayız!...

Ne bileyim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yakıştıramıyorum diyeceğim ama…

Türk demek de neredeyse yasak oldu ya!

*****

Yok artık! Yuh artık!

Yeter ya! Yeter!...

Sınırlarını zorlamayın artık bu kadar insanın!

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..