Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '09

 
Kategori
Öykü
 

Dolunay

Sabaha karşı uyanıyorum, onunla dopdolu.

Balkona çıkıp turuncu dolunayın altında uzanan lacivert, sakin denizi seyrediyorum bir süre.

Kendimi iyi hissediyorum. Duyularım keskin, bedenim güçlü ve canlı. Bin çeşit koku alıyor burnum, kulaklarım hiç duymadığım sesleri duyuyor ve çok uzakları görebiliyorum şimdi; avuçlarımda balkonun demir parmaklıkları, metalin ağır, soğuk kuvveti.

Hava sıcak ve nemli, çıt çıkmıyor. Gündüz vakti sürekli bir gürültünün eksik olmadığı bu yer gece nasıl bu kadar sessiz olabiliyor, anlayamıyorum. Kuşlar, böcekler bile susmuş.

Balkondan gördüğüm manzara muhteşem. Bir koy var önümde uzanan ve açıkta demirlemiş beyaz yelkenliyi görebiliyorum ay ışığında.

Çıplağım, balkonda. Çırılçıplak; tenim, ince bir ter tabakasıyla kaplı. ama rahatsız değilim.

Böyle aşağı insem, bu saatte, kimse görür mü beni?

Atlayabilir miyim buradan denize?

Onu bulabilir miyim?

Yıllardan sonra, artık umudu kestiğim, bana garip ve yabancı gelen bir kararlılıkla doluyor içim birdenbire. Bir bacağımı balkon korkuluğunun üzerinden aşırtıp yavaşça kendimi aşağı sarkıtıyorum. Kollarım vücudumu taşımaktan mutlu, geriliyorlar. Çok yüksek değil. Bacaklarım beni taşıyacak kadar güçlü. Kendimi bırakıyorum.

Nemli, yumuşak çimenin üstüne düşüp yuvarlanıyorum. Canım acımıyor. Deniz buradan bir taş atımı. Yürüyorum.

Plaj karanlık ve boş, şezlonglar toplanmış, kumlar taranmış. Sadece tepedeki ay aydınlatıyor geceyi.

Kum soğuk ve ıslak. Yürüdükçe ayağıma yapışıyor.

Farklı bir koku geliyor burnuma birden bire. Denizin, kumun, çimenin, ağaçların kokusundan başka; dünyadaki bütün kırmızı çiçeklerin, turuncu meyvelerin, mavi gökyüzünün kokusu sanki. Biliyorum, bu onun kokusu. Buralarda bir yerde.

Gözlerim müthiş iyi görüyor karanlıkta. Onu arıyorum.

Denizde.

Arkası bana dönük, çıplak. Siyah saçları belinde, denizin laciverti kalçalarında. Dönüp bana bakmasını istiyorum, beni görmesini.

Yavaşça başını çevirip bakıyor ve gülümsüyor. Karanlık ama gözlerinin menekşe rengi olduğunu görüyorum.

Hüzün yok şimdi gözlerinde, biliyorum.

Sesini duyuyorum kafamın içinde.

Tanıyorum onu. Çok eskilerden, henüz pişmanlıklarımın olmadığı, yaşamadığım herşeyi hevesle beklediğim, göğüslemeye hazır hissetiğim uzak zamanlardan tanıyorum.

Davetkar, gülümsüyor bana. “Gel” diye çağırıyor kafamın içindeki sesi.

Serin suyu hissediyorum bacaklarımda, kasıklarımda, belimde, göğsümde ve dudaklarımda. Yürüyorum tereddüt etmeden. Onu görüyorum, şimdi bana dönük yüzü, vücudu. Gözümü alamıyorum.

“Gel, ” diyor, “bırak kendini.”

Bırakıyorum kendimi laciverte. Tereddütsüz, mutlu ve dingin.

Özgür.

 
Toplam blog
: 5
: 724
Kayıt tarihi
: 22.10.09
 
 

Okumayı, yazmayı seven bir İstanbulluyum. Ekonomi dalında lisans, siyasal bilgilerde lisans üstü eğ..