Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '10

 
Kategori
Bilim
 

Dom (7)- Hücreler Neden Oluşturdukları Bedenleri Hasta Ediyorlar?

Dom (7)- Hücreler Neden Oluşturdukları Bedenleri Hasta Ediyorlar?
 

Bedenler, hücrelerin oluşturdukları ortak yaşam sistemleridir ve çok kesin ortaklık ilkeleri bulunur


Bedenlerimizin Yapımcıları ve Bakımcıları Olan Hücreler:

— Oluşturdukları bedenlerde neden ağrı, sızı gibi rahatsız edici durumlar oluşturuyorlar?

— Neden Kanserojen Olup, Yaptıkları Bedenleri Tekrar Yok Ediyorlar?

Sürekli değişim-dönüşüm içindeki bir doğada yaşıyoruz. Yani doğa ve dünyamız dinamik bir sistemdir ve dinamik sistemler ilkelerine göre düzenlenmektedir. Bu ilkeler ise, salınımcılar dediğimiz temel canlıların, daha rahat bir duruma ulaşmak için oluşturdukları ortaklık prensipleridir. Bedenlerimiz de, bu temel prensip uyarınca hücrelerimizin oluşturdukları ortaklık sistemleridir. Acı duyma diye bir uyarı sisteminin olmadığı bir beden düşünün. Hücrelerin ortaklık sistemi olan bir bedende bir yara açıldı ve hücrelerin ihtiyacı olan maddeleri taşımaya yarayan kan dışarı akıyor. Akma durdurulmazsa, kan kaybından ortaklık tamamen çökecek. İşte bu gibi bir duruma karşı, hücreler ortaklık sistemlerini acı duygusu ile donatmıştır ki, acının olduğu yerde bir sorun olduğu anlaşılsın ve yara sarılarak kan akımı durdurulsun!

Doğadaki değişim-dönüşümler rastgele veyahut önceden belirlenmiş bir tarzda değil, tamamen olasılık hesaplarına göre gerçekleştiğinden varlıklar, nelerin nelere dönüşebileceğinin hesaplamalarını yapacak şekilde bilgi oluşturmaya ve bu bilgileri depolayıp, gelecek nesillere aktarma çabası içindedirler. Bu nedenledir ki, dinamik sistemler teorisinin temel ilkelerinden biri, maksimum enformasyon prensibidir (MİP). Bu nedenle bilgi eksponansiyel (üssel) şekilde artmaktadır.

Her şey sürekli bir değişim-dönüşüme uğramak zorunda olduğundan, tüm varlıklar arasında tavuk-yumurta döngüsü sistemi geçerlidir. Bu döngü sisteminde, bilgiler hep alt-sistemlerin yapısal-dokusal durumlarına yansıtılarak kayıt altına alınırlar. Bunun sonucu, alt sistemlerin yapı-ve-dokuları zaman içinde sürekli değişime uğrar.

Bedenlerimiz hücrelerimiz tarafından yukarıdaki ilkelere uyacak tarzda oluşturulurlar. Bu tarz oluşumlarda, bedenlerin çevredeki koşullara uyum derecesi en önemli kriterdir.

Şeki 8: Hücreler arası anayasa ilkeleri. Bedenler, hücrelerin oluşturdukları ortak yaşam sistemleridir ve çok kesin ortaklık ilkeleri bulunur. Bu ortaklık sisteminde hücreler belli alanlarda uzmanlaşıp, o alanda bir hizmet üretirler. Bu şekilde çeşitli organlar ortaya çıkar.

Ortaklığın ilkelerinden en önemlileri şunlardır: (

a): Bir hücrenin sunduğu hizmete çevresindekilerden (A, B, C) istek geliyorsa, o hücre yaşamına devam edecektir.

(b): Bir hücrenin sunduğu hizmete normalin (A, B, C) dışında (F, G)’lerden de istek geliyorsa, o hücre çoğalacaktır. (İdman yaparak belli kasların geliştirilmesi gibi)

(c): Bir hücrenin sunduğu hizmete normalin (A, B, C) dışında (D, E) gibi başka hücrelerden yeni görevler isteniyorsa, o hücre o görevleri yerine getirecek şekilde değişime uğrayıp, o yeni görevi yapacak şekle dönüşecektir. (Bir organın kaza sonucu yok olması durumunda, organın görevlerinin başka hücrelerce devralınması ve yerine getirilmesi gibi).

(d): Bir hücrenin sunduğu hizmete başka hiçbir hücre ihtiyaç duymuyorsa, o hücreye bedende artık ihtiyaç kalmadığından, hücrenin intihar (apoptoz kuralı) etmesi gerekir. (Uzaya gönderilen ilk astronotlar bir deri-bir kemik olarak dünyaya geri dönmüşlerdir. Çünkü uzayda yer-çekimi-kuvvetinin azalması-hatta hiç olmaması nedeniyle, bacaklardaki kas hücrelerine hiç görev düşmez., astronotlar en ufak zıplamada başlarını tavana çarparlar. Bunun sonucu, kendilerine görev düşmeyen kas hücreleri intihar etmeye başlarlar. Bu olayın fark edilmesinden sonra, uydulara çok çeşitli spor aletleri konarak, hücrelere ihtiyaç duyulduğu mesajı verilmeye başlanılmıştır.)

Bedenlerimizdeki hücreler, bu ortaklık ilkeleri haricinde, diğer tüm canlı + cansız varlıkların da uymak zorunda oldukları dinamik sistemler yasalarına da uygun davranmak zorundadırlar. Dinamik sistemlerde her şey atom-molekül gibi küçük yaptaşlarının ortaklıkarından oluşurlar ve herhangi bir yeni şey oluşturma bilgisi de bu temel-yapı-taşlarında depolanıp, gelecek kuşaklara aktarılırlar. Örneğin bir bitki veya hayvan bedeni oluşturma bilgisi, o bitkinin tohumlarında, veyahut hayvanın yumurtalarında (+spermlerinde) bulunurlar. Atom, molekül gibi küçük öğelerin hücre, beden gibi üst-sistemler oluşturmalarının temel nedeni ise rahatlama dürtüsüdür. Rahatlama dürtüsü nedeniyle, tüm varlıklar çevrelerindeki değişim-dönüşümlere uyumlu olacak şekilde yapısal durumlarını değiştirirler. Bu değiştirmeler hep çevredeki diğer varlıklarda gerçekleşen değişim-dönüşümler dikkate alınarak yapılır. Onun için tüm varlıklar arasında karşılıklı bağımlılık (circular causality) denilen bir ilişki vardır. Bu karşılıklı ilişki sistemi içinde, varlıklar kendilerine doğada yeni oluşmuş nesneleri bir hedef olarak seçip, o varlıktan (onun sahip olduğu enerjiden, vs) yararlanmayı planlayarak başlarlar. Bu duruma dinamik sistemler teorisinde atraktor (hedef, çekim noktası) oluşturma denilir. Diyelim ki bu çekim noktası, ağaçlardaki meyvelerden yararlanmak olarak belirlendi ve bu hedefi belirleyen de, o zamana dek yeryüzündeki bitkilerle beslenen bir sürüngendi. Tüm bilgiler varlıkların bileşenlerinde depolandığından, böyle bir hedef belirleyen asıl öğeler, o sürüngenin hücreleridir. Bu durumda, bu sürüngenin hücreleri yeni bir beden tasarımı amaçlayan ve bu nedenle de yeni bilgiler oluşturmak zorunda olan varlıklar olmuş olurlar. Sürüngenin bedenindeki hücreler arasında, o zamana kadar, koşmaya ağırlık veren bir düzen-ölçütü vardı. Yani bedenin oluşumunda hücreler ortaklık ilkesi olarak bu amaca (hedefe) öncelik verecek şekilde hücrelerdeki moleküllerin yapısallaşmalarını ayarlamışlardı. Şimdi amaç veya hedefin, ağaçların tepelerindeki meyvelere ulaşmak ve onlardan beslenmek olarak değiştirilmesi gerekince, temel bileşenlerin yapısal-dokusal durumlarında değişiklikler yapılarak, bu hedefe ulaşılacak bir beden yapısallaşması sağlanmasına çalışılır.

Meyveli ağaçların ortaya çıkmasıyla hedef değişikliği oluşması, hücrelerin genetik bilgi depolarındaki kayıtlarda yukarıda sıralanan ilkelerde gerekli değişikliklerin yapılarak, yeni bir düzen-ölçütünün (yani zıplayıp-uçabilecek bir beden tasarımının) geçerli olduğu yeni bir beden tasarımı başlatılır. Her yeni beden yeni bir üst-sistem oluşturma eylemidir. Bu üst-sistemde geçerli olacak ortaklık ilkelerine o sistemin düzen-ölçütü denir ve yukarıda özetlenen dinamik sistemler fiziği ilkelerine göre gerçekleştirilir.

Bedenlerimizin tasarımcıları ve bakımcıları olan hücrelerimiz böylesine karmaşık bir karşılıklı ortaklık ilişkisi içindedirler. Böylesine zor ve yoğun emek ürünü olarak bedenlerimizi oluşturan hücreler, nasıl oluyor da, kanserojen olup, binbir emekle oluşturdukları bu bedenleri yıkmaya-dağıtmaya koyulabiliyorlar?

Kanser oluşumlarının vücutta genellikle “kronik yankı veya ateşlenme” bulunan noktalarda oluştukları ve yara-iyileştirme olayı ile kanser oluşumu arasında çok yakın benzerlikler olduğu saptanmıştır (Schäfer & Werner 2008). Bunun ne anlama geldiğini açıklamak için yaygın kanser türleri oluşumuna bir göz atalım.

1- Stres, bedendeki hücreler arasında uyumsuzluk yaratır; uyumsuzluk hücreler arası çatışma demektir, çünkü heat-shock-protein (HSP) denilen ateşlenme ürünleri oluşumuna yol açarlar. Dolayısıyla stres kanserojen etki oluşturur.

2- Kullanılmayan organların hücreleri, hücre-ortaklığı ilkeleri gereği intihar etmek mecburiyetindedirler. Genetik yapıları uyarınca kendileri verilecek bir görev yapmaya hazır olmalarına rağmen, insanların doğal sistem kurallarını dikkate almayan hayat tarzları ve görüşleri nedeniyle, kendilerine görev verilmediği için intihar etmek zorunda kalan hücreler, isyan edebilirler ve kanserojen olmaya zorlanırlar. (Meme kanserinin daha çok emzirme yapmayan kadınlarda yaygın olması, posalı yiyecekler yerine posasız yiyeceklere ağırlık veren insanlarda kolon kanserinin yaygın olması, vs bu türdendirler).

3- Karaciğer kanserleri genellikle kronik viral hepatitis sonucu;

4- Mide kanserleri genellikle Helicobacter pylori tarafından oluşturulan mide yankılanmaları sonucunda;

5- Bağırsak kanserleri, bağırsaklardaki iltihaplanmalar-yankılanmalar sonucunda;

6- Akciğer kanseri, akciğerde depolana sigara-artıklarının (veya başka tür zerreciklerin) oluşturdukları yankılanmalar sonucunda;

7- Radyasyona bağlı kanserler, hücrelerin genetik dokularında zararlı ışınların oluşturdukları bozulmaları tamir etme çabaları sonucu oluşan kronik yankılanmalar sonucunda;

8- Vs. oluşmaktadırlar.

Kısacası, kanser dediğimiz olay, aslında bedendeki hücrelerin, beden içinde ortaya çıkan bir rahatsızlığı düzeltmeye çabalamaları; ancak başarı sağlayamadıklarında, mevcut yapısallaşmadan (ortaklıktan) umutlarını keserek, yeniden daha iyi bir beden oluşturulması amacıyla sistemin (ortaklığın) dağıtılması anlamına gelmektedir. Bunu daha iyi anlatmak için toplumsal hayattan bir örnek verelim. Bir toplumda insanlar ellerinden geldiğince çalışıp-çabalıyorlar, rahat ve huzurlu bir yaşam ortamı oluşturmaya gayret ediyorlar. Ama bürokrasi-çarkı veya tepedekiler halktan alınan vergileri, sürekli kendi çıkarları uğruna harcıyorlar ve halk bunu fark ediyor. Şikâyetler, düzeltme girişimleri olumlu bir sonuç vermeyince, halk yönetime isyan ediyor ve devlete başkaldırıyor.

İşte bedendeki kanser olayı, hücreler açısından böyle bir durumdur. Binbir emekle ve milyarlarca yıllık deneme-yanılma çabaları sonucu oluşturdukları bilgilere uygun olarak oluşturdukları beden ortaklığında, işler yolunda gitmezse, o ortaklığın sona erdirilmesi için ortaklığın bozulması olayıdır.

Yani hücrelerimiz, oluşturdukları bedende işlerin yolunda gitmesi için dur-durak bilmeden, geçeli-gündüzlü çalışıp, ortaklık sistemlerinde her şeyin en iyi şekilde yürümesine çabalarlarken, atalarımızdan bize aktarılmış hatalı doğa görüşlerini çocukluk evresinde hücrelerimizin işletim sistemine entegre ederek, onların doğal çalışma sistemlerini bozmamızdaki mantıksızlık, bizlere çeşitli hastalıklar olarak geri dönmektedir. Hücrelerimizin işi zaten çok zorken, biz onları daha da çok strese sokuyoruz.

 
Toplam blog
: 45
: 973
Kayıt tarihi
: 14.08.10
 
 

K.T.Ü.de paleontoloji ve tarihsel jeoloji öğretim üyesiyim (Prof. Dr.). Yeryuvarında hayatın oluşum ..