Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Domuz bekinde, başımıza gelenler?

Çevremiz arazilerine çok miktarda mısır ekildiği için, bu mısırların da iyi korunup, özellikle domuzların verdiği zarar ve ziyanlardan korumak için, insanlarımız uzun yıllardır çeşitli yöntemler kullanırlar, bilirsiniz… 

Bir de, resmî kurumlardan izin meselesi var tabii… 

Bu yöntemlerin başlıcaları şunlardır: Darı başında geceleri çanak, çömlek, davul çalmak… Rüzgâra endeksli “çarklı patpat” yapmak… Silâhla bekleyip, domuzu avlamak… Zaman ayarlı ‘tüplü patpat’ yapıp, 5 veya 10 dakikada bir tüfek sesi çıkartmak… Tarlayı elektrikli tellerle çevirmek… Eğitimli köpekleri mısır içine bırakmak… Domuz kapanları kurmak… Ateş yakmak veya tarla etrafına, ‘berberde kesilmiş insan saçları’ atmak… gibi, daha neler de neler… Bu domuz bekleri hem çok keyiflidir, hem meşakkatli ve hem de çok tehlikelidir! Her köyümüzde, domuz beki sırasında kazaya uğramış, kazayla vurulmuş, ölmüş veya sakat kalmış ve şans eseri direkten dönmüş insanlarımıza rastlamak mümkündür. 

Tedbirli davranılmazsa, bu beklerde mısırları kurtarayım derken, tarlasını kökten kaybeden çok kişiler de vardır. Efendim, bizim köyde bu domuz beki çok yapılır. 27 Mayıs 1960 askerî darbesi yapıldıktan sonra köyün bütün tüfekleri toplanmış, jandarma karakollarında emanete alınmıştı. İki sene boyunca tüfekler zapturapt altında ve domuz sürek avları da bu yüzden yapılamadığından, domuzlar çok artmıştı. Kuru gürültüyle domuz beki yapanların bir halt edemeyeceklerini anlayan domuzlar da şımarmış, bekte yatan mısır sahiplerinin ayakuçlarına kadar varıp, mısır koçanlarını yiyor ve büyük zararlar veriyorlardı. Darbenin üçüncü yılında silahlar köylüye geri verildi. Tüfeğini kapan mısır tarlasına koşuyor, saatlerce ses çıkartmadan, cigara zıkkımı bile içmeden domuz bekliyor, yaklaşanları da haklıyorlardı. 

Böyle bir zamanda, tarlaları yakın olan üç arkadaş domuz bekine gitmişler. İkinci gün, biraz uykusu ağır olan ve ayakkabıcılık yapan arkadaşlarını korkutmaya karar vermişler. Tüfekler sırtlarında, arkadaşlarının mısırları içinden, bekteki arkadaşlarına doğru, aynen domuz gibi yürümüşler. Öteki de o gün uyumamış, eli tetikte bekliyormuş. Sesler kendine yaklaşınca, korkudan tüfeği doğrultup, iki el mısırların içine rastgele ateş etmiş. Kurşunlar, bu iki muzibin başları üzerinden geçmiş. Hemen yere yatıp, can havliyle: “Hasbiii! Ateş etme, biz domuz değiliz, Ercan’la Murtazayızzz!..” diye bağırmışlar. Zati çok asabî, her şeye teneke soba gibi birden kızıveren Hasbi usta, tüfeğe iki fişek daha sürüp, iki el daha havaya ateş etmiş. Bizim iki muzip, pabuçları ve tüfekleri mısır tarlasında bırakıp, Rum gâvuru gibi köye kaçmışlar. 

Gerisini Murtaza ağabey anlatmıştı: “Ercan’a kaç defa söyledim, yapmayalım, başka bir şaka yapalım dedim, dinlemedi. Ben korkudan altıma işemiştim, bunu üç beş gün herkese anlatmış, beni köyde rezil etmişti kerata! Ama sonra öğrendim ki, tütün dizerken anası ağzından kaçırmış; meğerse Ercan da o gün donuna sıçmış da haberimiz yokmuş, iyi mi?” diye, hâlâ celallenir dururdu… 

Bizim Pazaryeri’ndeki kahveye, bu yılki domuz bekleri başladığından beri, bir avcı grubu gelmeye başladı. Bana da kaç defa ‘beke gidelim Hocam’ dediler, gitmedim. Zati ben köyümde muhasebeci bir arkadaşımın ağabeyinin mısır tarlasına iki defa beke gittim. Tarla sahibi olan ağabeyi Tahsin, her iki bekte de; “Ben çaydan taraftaki gediğe domuz bekine gidiyorum, siz burada işinize bakın, fazla da gürültü yapmayın” deyip gitti. Yaktık dağ gibi ateşi, köz olunca 4 arkadaş, gelişmiş mısırlardan birer kucak toplayıp, mısırları kabuklarıyla ateşe atıp, kebap gibi olan taze mısırları tuzlayıp tuzlayıp, ziyadesiyle yemiştik. Kenarda yığılan darı kemsiklerini görünce, bu kadar mısırı nasıl yediğimize kendimiz bile şaşırmıştık… 

Üçüncü gün, yeni arkadaşlarla yine oraya beke geleceğimi telefonla Tahsin’e bildirince; “Ağabey siz gelmeyin, ben beklerim. Domuzlar mısıra girseler bile, sizin iki günde tarlaya verdiğiniz zayiat kadar, mısırlara zarar vereceklerini sanmıyorum Hocam, iyisi mi siz rahatınıza bakın” dedi. 

Domuz bekleri hem zevkli, hem meşakkatli ve hem de tehlikelidir! E, domuzun yaraladığı her kişi, AKP Sivas Vekili Ali Turan’ın kardeşi kadar şanslı değil ve askerî helikopterle, acilen taşınmıyor ki!? Ama siz bana bakmayınız; domuz beklerine gidiniz, ama ne olur bizim yaptığımızı yapıp, mısır tarlasına domuzlardan fazla zayiat vermeyiniz… 

Sakin KOŞAR. 

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..