Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '09

 
Kategori
Blog
 

Domuz Gribi Oldum

Domuz Gribi Oldum
 

Kutsal yolculuk sonrası neşrettiğim ilk yazımda bahsini ettiğim bir çok konuya birer birer girmeyi ve yaşadığım bir çok şeyi aktarmayı düşünüyorum. Tabi bir engel çıkmaz, bir aksilik olmaz ve gündemde daha önemli bir mevzu yer almazsa. Hoş şu an gündemde o kadar çok mevzu var ki hangisini yazsam yazılacak kıvamda. Bir de uzun süre ayrı kalınca eski konular da birikmiş. Ancak hepsini de ben yazayım, sadece ben yazayım diye triplere girecek değilim ya. Onları da yazan olmuştur zahir.

Bu tip anı yazılarında genelde ilk baştan başlanır ve adım adım görülenler, yaşanılanlar anlatılır. O anda hissedilenler yazıya dökülmeye çalışılır. Ben de öyle yapmayı düşünmedim değil. Ancak nereden başlayıp neleri anlatmam gerektiğine bir türlü karar veremediğimden kendimce bir yol çizdim. En sondan başlayıp en başa gideceğim. Ters adamım ne de olsa. Tersinden anlatayım :)

Tabi her şeyi tersten anlatacak değilim. Ama ilk konumuz en son yaşadığım şey olsun istedim. Hem gündemimizde de yer işgal etmeye devam ediyor. Hoş Sağlık Bakanlığı artık domuz gribi verilerini açıklamayacağını duyurdu geçenlerde. İyi de etti. Bence de her gün ölüm bilançosunu açıklamanın mantığı ve anlaşılır yanı yok. Onu yapacağımız her gün trafik kazalarından ölenlerin istatistiklerini tutalım. İnanın kazalarda daha çok insanımız ölüyor.

Konumuza geri döneyim. Başlıktan da anlaşılacağı üzere Domuz Gribi oldum arkadaşlar. Kiminiz başlığı ilgi çekmek maksadıyla koyduğumu bir nevi reyting toparlama başlığı olduğunu düşünebilir. Ancak başlık tastamam gerçeği yansıtıyor. Baya baya hasta oldum. Gelmeden 5 gün önce…

Günlerce o güzel duyguları yaşadık, ibadetin zevkine vardık, doymadık ama doyasıya yaptık. Dünyalık işleri de son günlere bırakmıştım. Dünyalık derken kastım alışveriş faslıdır. Adet olmuş ya, hacıdan gelenler bir yığın hediye ile gelirler. Zaten oralarda en çok alışveriş yapanlar bizim hacılar. Bir dükkan sahibi yarım yamalak Türkçesi ile “Türk haci gitti, para bitti” deyince durumu daha iyi kavradım ve iyice gözledim. Hakikaten de alışveriş manyağı şeklinde hareket ediyoruz :) Tabi bu biraz da mecburiyetten. Malum eli boş gelse konu komşu ne der sonra. Herkes eli boş dönen hacıyı kınamaz mı? İşte buna maruz kalmak istemediğinden hacılarımız ölesiye alışveriş yapıyorlar. Hani nerdeyse hacı olmak için harcadığı kadar da hediyeye harcıyor. Çünkü en az alışveriş yapan biri olarak (tescilliyim, sebebini anlatacağım) ben bile nerdeyse o rakamın yarısına yakınını harcadım.

İşte o halisane duygular içerisindeyken içinizden bir ses dürtüklemeye başlıyor. “Hurma alınacak, zemzem katılacak, tespih-takke alınacak, seccade almazsan olmaz, hacı kokusundan da almak lazım, ee eşarp filan almayacak mısın, yakın dostlarına özel bir hediyeyi çok mü gördün, mahallenin çocuklarına iki oyuncak götürsen elin mi kırılır, birazcık da değişik hediyelerden alsana, sadece eşarp olmaz şal filan da almak lazım, erkeklere bir tek takke mi vereceksin insafsız azıcık da çorap-gömlek-misvak neyin alsana, çocuklar için saç tokası-incik-boncuk da iyi olur bence, o kadar şey aldın bari değişik parfümlerden de al arkadaşlarına, iş arkadaşların taş mı kemirecek onlara da bir hediye almaz mı insan, konu-komşuya çam sakızı neyin bişey alsana” gibi bir sürü soru önergesi ile iç meclisinizi allak bulak ediyor. Türkiye’ye eli boş gelmekten imtina edildiği için haliyle alışveriş fasıllarına başlanıyor.

Biz görevli gittiğimizden bir yandan mesai yapmaya gayret ediyoruz, bir yandan alışveriş faslını halletmeye uğraşıyoruz tabi aynı zamanda da namazlarımızı mescide kılmak için koşuşturuyoruz. Hepsini aynı anda yetiştirmeye çalışmak oldukça yorucu oluyor haliyle. İşte böyle koşturup durmayalım, ibadetimize böyle dünyalıkları karıştırmayalım diye alış veriş işini son günlere bırakanlar da oluyor. En azından son birkaç günü buna ayıralım da sair günler halisane duygularımıza halel getirmeyelim diye düşünenlerden biri de bendim. Tabi yersen :)

Sen tut domuz gribi ol. Olacak iş mi. Gelmeden 5 gün önce yatağa düş… hasta olduğuma mı yanayım, bir şey alamadığıma mı yanayım, hastalığın neticesini bilemediğime mi yanayım yoksa Türkiye’den kimseye hasta olduğumu söyleyememeye mi bilmem.

İlk yattığım gün eşimi bile aramadım. Normalde her gün konuşuyorduk. O gün geciktirdim. Geç saatlerde aradım, bereket o da uyumuş :) Ertesi gün de maksimum iyi olduğum bir anda aradım ki ağır hasta olduğumu çakmasın :) Tabi ses filan değişik olduğu için hasta olduğumu anladı da, “nezleyim” deyip geçiştiriverdim.

Tam 3 gün yemek yemeye kalkıyordum onun dışında başka hiçbir şey yapamayacak derecede yatağa bağımlıydım. Ayağa kalktığım ilk anlarda gücüm yerinde gibi oluyordu ancak aradan yarım saat geçince elimin ayağımın canı kesiliyordu. Uzun zamandır böylesi hasta olmamıştım. Bildiğiniz gibi gribin ilacı istirahat. Ben de onu yaptım. Geleceğim gün yataktan kalktım çok şükür. Tabi kalktıktan sonra alışveriş için vakit kalmamıştı. Neyse ki hurmayla zemzemi evvelce halletmiştik. Diğer ufak tefekler için çaremiz mevcuttu. Ama o kadarını da anlatmayalım artık di mi :)))

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..