Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Don-Gömlek Siyaseti

Don-Gömlek Siyaseti
 

Bu afişler ve söylemler meydanları daha da ısıtıyor...


Havaların ısısının düşmediği günümüzde, siyasetin ısısı da bir hayli yükseliyor. Tepeden tırnağa baktığınızda ‘nerede temiz siyaset’ diyesi geliyor insanın.

Öyle ki, alt tarafı bir halk oylaması olan referandum tarihine kilitlenmiş Türkiye’yi sanki bir genel seçim havasına soktular bu siyasetçiler. Yapılacak iş basit.. Her ne kadar, halk ne ve neye oy vereceğini tam olarak bilmese de, halkın karşısına sunulan paket bellidir. Kararınız ya ‘Evet’ olacaktır, ya da ‘Hayır’ olacaktır. Liderlerin kendi siyaset anlayışları gereği, kendi düşüncelerini halka açıklarken, meydanlarda ‘neden Evet’ yada ‘neden Hayır’ denmesi gerektiğini anlatacaklarına, öyle bir hal aldı ki bu miting turları, liderlerin halka seslenişleri ‘belden aşağı’ siyaseti oldu.

Her bir liderin ne dediğini ayrıntıları ile burada irdelemeye gerek var mı bilmiyorum ama şöyle objektif bir gözle baktığınızda hiç de hoş olmayan görüntü ve sesler duyuyorsunuz. Liderler, birbirlerine saldırdıkça meydanlar ısınıyor, meydanlar sındıkça, siyasetin şeracesi kayıyor. Peki bunu kim başlattı ? Aslında bunu tam olarak kimin başlattığı çok önemli değil. Önemli olan kimin ne söylediği ?

Tüm liderlerin hemen hemen bütün konuşmalarını yakından takip ediyorum. Bunu yaparken de tarafsız olmaya özen gösteriyorum ama bir noktadan sonra inanın midem bulanıyor. Özellikle AKP’nin yaptığı siyaset hiç de hoş bir siyaset tarzı değil. Tam anlamıyla belden aşağı vurma siyaseti bana göre. Bakın, Kılıçdaroğlu CHP’nin Genel başkanı seçildiğinden beri yapmadıklarını bırakmadılar. En çok da adamın soyunu sopunu masaya yatırdılar. Hem kürsülerde, hem meydanlarda, hem de basın toplantılarında bunu dile getirdiler. Hala da bunu kullanıyorlar. Adamın ne Kürtlüğü, ne Aleviliği kaldı. Son olarak da annesinin Ermeni olduğuna dair söylentiler ortalarda dolaşıyor. Başbakan mitinglerde ‘Kılıçdaroğlu’nun babası gelse ne derdi. Sen CHP’ye Genel başkan olmuşsun ammmaaa…’ diye bitmeyen bir cümlenin sonunu herkes merak etmesin, ne demek istediği açıkça ortada. Bu cümlenin bitimi şöyle olabilir mi ? “CHP’ye Genel başkan olmuşsun ama adam olmamışsın…”

Kılıçdaroğlu’da farklı bir siyaset uslubu ile Başbakan’ın nasıl zenginleştiğini ve havuzlu villa da oturduğunu malzeme yaptı. Halka bunu anlattı. Hala da anlatıyor. Başbakan’ın amacının ne olduğunu, delik bir ayakkabı ile İstanbul’a gelip, nasıl zenginleştiğini ve bunu halka anlatması gerektiğini, siyasetin ticaret malzemesi yapıldığını anlatmaya çalışıyor. Ama hiç ağzından soy-sop, aile vurgusu yaptığını gördünüz ya da duydunuz mu ?

Hükümet kanadının biraz ara verdiği dönemde Melih Gökçek sahne aldı ve Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Belediye başkanlığı seçimlerinde fotoğraf karesine takılan ayakkabılarını ve kılık kıyafetinin ne olduğunun araştırılmasını kendine şiar edinmiş ve o ayakkabıların hangi mağazadan alındığını gösteren faturayı sallaya sallaya ‘Bu mu Halkçılık’ diye üstüne vazifeymiş gibi soruyor. Daha önce de, CHP’nin Genel Başkanlık kurultayında Kılıçdaroğlu’nun gömleği dedikodu malzemesi yaptılar. Gömeleğin fiyatının 429 TL olduğunu ve halkçı bir Genel Başkana bu gömleğin ne kadar yakışıp, yakışmadığını soruyorlar. Ardından “o gömleğin bedeli o kadar değil. İndirimli günlerde alındı ve kendi paramla aldım” açıklaması geldi. Gökçek, bir de ileri gidip ‘Kılıçdaroğlu’nun havuzlu villasını siyasi malzeme yapıyor ve ‘asıl sen havuzlu villanı açıkla’ diye de soruyor. Anlaşılan Gökçek kuyruk acısını hala unutamamış. Ardından CHP’den villa açıklaması geldi. Evet, Kılıçdaroğlu’nun bir yazlık evi vardı ama villa değildi. Havuzluydu ama bu havuz kendisine değil, 19 yazlığın ortak kullanımına ait bir yazlıktı ve üstelik villa değil kooperatif ortaklığı ile elde edilecek olan bir yazlık evdi.

Çok geçmiyor, şimdi de meydanlarda yukarıda gördüğünüz resimli pankartlar meydanlarda sallanıyor. Bu resimde Kılıçdaroğlu’nun giydiği kıyafetler konu edilip, giydiği ceketin 1.235 TL, gömleğinin 450 TL, pantalonun 460 TL, pantolon kemerinin 460 TL, ayakkabının 850 TL olduğunu ifade ediyor. Amaç belli !.. Halkçı bir genel başkan bu kadar pahalı ve lüks tüketim içine girer mi deyip, halkın gözünden düşürmek…

İlgili markaları satan firmanın müdürü “bu fiyatlar öyle değil. Bu ürünler indirimli ürünlerdir. Yüzde 100 pamuklu olan pantolon fiyatı 79 TL. 3 adet alana 66 TL” diye bir açıklama yapmış. Kılıçdaroğlu da, bu pankartaki rakamların komik olduğunu ama adı geçen giysilerin indirimli günlerde alındığını ve çok düşük bedeller ödendiğini anlatıyor. Anlatmak zorunda kalıyor. Çünkü AKP’nin oyununu düşürmesi lazım. Ama ne yazık ki, hiç kimse siyasetin don-gömlek düzeyine indirilmiş olmasını yadırgamıyor. Tüm bunlar olurken, kimse Başbakan’In kıyafetlerinin, ayakkabılarının ve gözlüğünün ne marka ve kaç para olduğunu sorgulamadı. Gerek de yok zaten…. Çünkü siyaset malzemesi yapılacak unsurlar değildir bunlar.

Ne dersiniz, soy-sop, aile, kılık, kıyafet söylemi referandumda ‘Evet’ getir mi acaba?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..