Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '15

 
Kategori
Felsefe
 

Don Kişot, Süperman, Harry Potter, Darth Vader, Tex, Corto Maltese yaşıyor; nominalizm vs. realizm

Don Kişot, Süperman, Harry Potter, Darth Vader, Tex, Corto Maltese yaşıyor; nominalizm vs. realizm
 

Cervantes'in eseri Don Kişot modern romanın kurucu yapıtıdır.


1 - İçime Don Kişot mu kaçtı?

 
 
Kuvantum mekaniğine, ontolojiye, epistemolojiye, matematiğe, mantığa, kozmolojiye, teolojiye, 'akıl - benlik - bilinç - zekâ - kendilik - farkındalık'a, yapay zekâya, tarihe, edebi klasiklere, dil bilimine ve bilcümle 'meta söylemler'e dair okuduklarımı bilenler 'bunca önemli şeyin yanısıra, kurmaca edebiyat eserleriyle çizgi romanlara neden o kadar çok zaman harcıyorsun?!?' diye sorarlar bazen. 'Hoşlanıyorum da ondan' diyerek kestirip attığım da olmuştur; 'Don Kişot'un reenkarnasyonuyum sanırım; kurmacasız, fantazmasız yapamıyorum' diyerek işi sarkastizme vurduğum da. 
 

Vaktim müsait ve keyfim de yerinde olduğunda ise, hakkında bir şeyler bilmemizden bağımsız olarak saygı gösterip muteber addettiğimiz (bazılarını yukarıda zikrettiğim) alanlara / konulara verdiğimiz değer kadar kurmacalara da değer vermemin en önemli nedenini paylaşır, 'aslında kurmaca falan yok, her şey gerçek'; ya da, 'gerçek dediğin her şey zaten kurmacadan ibaret ' merkezindeki görüşlerimi dillendirmeyi tercih ederim.

 

2 - 'Nominalizm vs. realizm ve 'ampirizm vs. rasyonalizm'

Bu metnin başlığını, 'Don Kişot, Gandalf, Peter Pan, Harry Potter, Darth Vader, Süperman, Roland Deschain, Tex, Corto Maltese yaşıyor mu; ya da, 'nominalizm vs. realizm''i hatırlayıp, 'eyvah, o bitmek tükenmek bilmeyen 'nominalizm - realizm', ya da  'rasyonalizm - ampirizmdikotomilerine gireceğiz şimdi?!' endişesine kapılmanıza gerek yok. Zirâ, metnin devamında mezkûr mecrada yürüyüp kurmacalara niçin önem verdiğimi felsefe bazında temellendirmeye gayret ederken; felsefi kavramlar arasında boğulmamaya da azami gayret sarf edeceğim. 

İlkin birbiriyle taban tabana zıt gibi görünen; ancak, özet halinde açıklamaya çalışacağım üzere, aslında çelişmek şöyle dursun, bilâkis birbirlerini destekleyen ve bütünleyen iki argüman paylaşıyorum:

(i) 'Her kavramın (ad) maddi karşılığı vardır'; ya da 'maddi mütekabili na-mevcut olan kavramsallaştırılamaz'.

(ii) Bir 'şey' düşünüldüğünde madden potansiyeldir; dillendirildiğinde, potansiyel, kuvveden fiile çıkar.

İlk argüman ampirist ve nominalist, ikincisi ise rasyonalist ve realist felsefi duruşların bagajına aittir. Felsefeyle, öyle çok fazla değil, şöyle ucundan köşesinden ilgilenenin bile hemen teslim edeceği üzere, rasyonalizm ve realizm, bu metinde, bizim gündelik konuşmalarda onlara yüklediğimiz anlamlarda değil; felsefe tarihindeki bağlamları çerçevesinde kullanılmışlardır.

(i). argüman insanın meziyetistidatkapasiteiktidar ve ehliyetine dair olup; onun varlık kümesindeki faaliyet, ilişki ve süreçleri hakkında kullanabilir. Fizik, bu düzlemin karakteristik ve deskriptif disiplinidir.

(ii). argüman ise, beşeri hakikate aşkın (müteal / transandan) olan 'İdealar Alemi'nin (A'yân-ı Sabite) Kurucu Aklı, Yaratıcı İradesi ve Şirksiz Mimarının tasarrufları için caridir. Kısmen metafizik ve bütünüyle teoloji ise (ii). argümanın tarif ve tavsif ettiği 'Fail' hakkında konuşmaya çalışırlar.

(ii). argümanı felsefe dışına ötelemeye çalışan duruşların en bilindiklerinden birisi Wittgenstein'ın TLP'un son argümanında dillendirdiği 'Wovon man nicht sprechen kann, darüber muss man schweigen (Whereof one cannot speak, thereof one must be silent ya da 'About what one can not speak, one must remain silent') görüşüdür. 'Hakkında konuşulamayacağa dair susmalı' önermesini, felsefe için kısıtlayıcı, hatta, kastre edici buluyorum. Metafizik ve ontolojinin mezkûr sahaya dair konuşmaya ehil, mümeyyiz ve muktedir olduğunu düşünenlerdenim.

3 - Platonist - Realist deskriptif yaklaşım

Nominalizm'in (adcılık) tersine realizm isimlerin / kavramların bir hakikati olduğunu, bunların platonist tümellere denk düştüğünü savunur. 

(ii). argümana göre, bir 'namevcut kavram / isim' düşünüldüğünde, o potansiyel olarak mevcuttur artık. Onun maddi mütekabilinin ontolojik alana çıkması için zikredilmesi kâfidir. Bu argümanın ihata ettiği imkân ve kâbiliyetler beşeri değildir. İnsan, idealar alemindeki 'Alem-i A'yân-ı Sabite) 'Kurucu Unsur, Yaratıcı Akıl, Yöneten İrade' değildir. O, idealar aleminin zaten var olan kavramları zikredebilir ancak; yenilerini, namevcut olanları icat etmek ise, onun asla ihtiyarında olmayan bir husustur. İdealar alemindeki adların / kavramların / ideaların sayısı, onun kurucu unsurunun sonsuz yaratma kapasitesinini bir tezahürü ve nişanesi olarak sonsuzdur!

Bir diğer deyişle, idealar aleminin Kurucu İradesi / Yaratıcı Aklı, insana bu düzlemde zerre miskal mertebesinde bir yaratma imkânı ve kâbiliyeti bile tanımamıştır.

Bu arada, Yaratıcı İdea'nın zamanına şöyle bir değinmekte de fayda var. O'nun aşkın zamanı, bizi kuşatan beşeri zamandan (derece bakımından değil) mahiyeti itibarıyla farklıdır. Kurucu Akl'ın / Yaratıcı İrade'nin zamanı; 'geçmiş - şimdi - gelecek'in ardarda aktığı beşeri zaman şeklinde değil, bütün zamani kiplerin hep birlikte gerçekleştikleri bir nevi 'sonsuza kadar genişlemiş bir şimdiki zaman' şeklinde tecelli eder.

Platonizm, neo-platonizm ve diğer realist ve idealist yaklaşımlar (realizmin ve idealizmin bu şekilde aynı 'dalga boyu'nda ve çakışan uzay - zaman koordinatları şeklinde anılması, yukarıda vurgu yapılan hususlar yüzünden, oksimoron değildir), ontolojik düzeylerin en üstünde esas varlık düzlemi olan idealar aleminin olduğunu; maddi dünyanın (fizik alem) bunun kopyası, simülakrı olarak bir alt levelda bulunduğunu; bütün disiplinleri ve tezahürleriyle sanatın ise, kopyanın kopyası, simülakrın simülakrı olarak en alt ontolojik basamağı işgal ettiğini vaz'ederler. Plato'nun, ideal site'den (Fârâbi'deki el-Medinetü'l-Fazılasanatçıları kovması bundandır. Ona ve şakirtlerine - tilmizlerine göre; bir şeyin aslı (idealar aleminin unsurları olan adlar / kavramlar / idealar) varken, kopyasının (Maddi dünyakopyasını (her türlü sanat eseri) üreten sanatkâr denen kopyacı sahtekârlar sürüsüne yaşama hakkı tanınmamalı, prim verilmemelidir.

4 - Uydurulan hiçbir şey uyduruk değildir!

Bu metin boyunca serdedilen görüşlerin muhtasarı olan dört argüman:

(i)  : Her kavramın maddi bir mütekabili vardır.

(ii) : İnsan yoktan kavram üretme / yaratma / kurma / inşâ etme istidadına malik değildir; bir diğer deyişle, insan ne maddesi olmayanın kavramını kurabilir, ne de kavramı olmayanın maddesini icat edebilir.

(iii): İdealar aleminin Kurucu Öğesi / Aklı / İradesi, yoktan idea kurmaya ehil, mümeyyiz ve muktedir 'Yegâne Hakikat'tir.

(iv) : Kurmaca unsurlar kümesinin bütün elemanlarının, ya evrenimizin uzay-zaman örgüsünde; ya da, paralel evrenlerin birisinin (ya da birkaçının) uzay-zaman dokusunda mutlaka maddi mütekabili vardır.

Masal, efsane, fantazmagorik öykü gibi bütün kurmaca anlatıların komponenti olan 'gerçek dışı, uyduruk, uçuk, akla aykırı, fantastik fenomenler' ezelden beri idealar aleminde mevcutturlar. Bunlar, akıl edilip dillendirildiklerindemaddi evren(ler)in de bir yerlerinde zuhur eder ve cismani hayatlarını sürmeye başlarlar. Gryphonlar, unicorn'lar, tepegözler, elfler, periler, cinler, pegasuslar, orklar ve diğer fantastik varlıklarla bütün beşeri kurmaca karakterlerin bir yerlerde yaşıyor olma keyfiyetlerinin temelini işte bu hakikat teşkil etmektedir.

5 - Evet, içime Don Kişot kaçtı

Muhatap olduğum her kurmacaya gerçeklik payesi izafe etmem ve 'aslında kurmaca - uydurmaca diye bir şey yok; her şey gerçektir'; ya da, 'gerçek dediğin her şey zaten kurmacadan ibarettir' demem bundandır. Anlayacağınız, evet, benliğimde bir Don Kişot barındırdığım doğrudur ve tabii ki Don Kişot, Gandalf, Peter Pan, Harry Potter, Darth Vader, Süperman, Ronald Deschain, Tex, Corto Maltese vd bütün kurmaca kahramanlar (evrenimizin ya da diğer evrenlerin bir yerlerinde) yaşıyor olmak zorundadır.

Kuvantum mekaniğine, ontolojiye, epistemolojiye, matematiğe, mantığa

kozmolojiye, teolojiye, 'akıl - benlik - bilinç - zekâ - kendilik - farkındalık'ayapay zekâya, tarihe, edebi klasiklere, dil bilimine ve bilcümle 'meta söylemler'e dair yaptığım okumaların yanına, kurmaca edebiyat eserleriyle çizgi romanları da bol bol eklemeyi ihmal etmememin esbab-ı mucibesi budur işte.

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..