Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Dönüşümlü mevsimler...

Dönüşümlü mevsimler...
 

Dönüşümlü mevsimler gibiyiz….

Aramızdaki tek fark; onların uzun vadede renk ve şekil değiştirmesi bizim kısacık zaman dilimlerinde ki dönüşümümüzdür….

Aynı günün getirdiği saatlerdir dönüşümlerimizi farklılaştıran. Güne merhabayı , bazen kasvetli bir havanın hüznüyle karşılar , yönümüzü verdiğimiz diğer saat dilimi şimşekleri çaktırır ruhumuzda , yıkıntılarımızı hatırlatıp şimşeğin acı veren elektriğiyle yakar bedenimizi , bazen bir bakarsınız bahar olmuş her yer , o kasvetli hava her yeri kendi görüntüsüne bürümüş , bizde ise kavak yelleri durumu , aldırmadan havanın kasvetine güneşi yakalayıvermiş ruhumuz….

Dört mevsimi bir güne sığdırır düşüncelerimiz ve beynimiz…

Bir bakarsınız deli , asi bir fırtınanın pençesinde savrulur bütün zerreciklerimiz…

Ardında getirdiği şiddetli yağmur selliyle devam eder ilerleyişi , yağmur bazen yağmur olmaktan çıkar irili ufaklı dolu olma hallerine bürünür serttir ve akıp geçtikçe içimizden , canımızı acıtır…

Sonra bir bakarsınız durulaşıp , berraklaşır her şey , ne fırtına ne getirdiği yağmur ve dolu bulandıramamış içimizdeki bizi…esip geçmiştir , geçerken de tırmalamamıştır asice savrulup gittiği ruh dünyamızı…şiddetinin süregelen vakit darağacında can zerzenişleriyle hırpalamamıştır aslında…

Hiçbirşey olmamış gibi , kum saati misali vakitleri öldürme sendromlarına devam edilmiş , geride bırakmamıştır az önceki ruh halinin kalıntılarını….

Yavaş yavaş nedensiz açmıştır güneş , çıkmıştır gökkuşağı dünya aydınlanmış felaket tellallığına soyunan şiddetli dolu ve fırtına unutulmuş ve hiç yaşanmamış gibidir…

Buna neden ne ? demeye bile fırsat vermemiştir…

Belki geçmişten biriken sevinç ve mutluluk esintileridir , taşımıştır ruha güneşi ve gökkuşağını, hatırlatmıştır güzel anılarında var olduğunu , yaşandığını ve yaşanacağını…..

Hayatın dört mevsimlik dönüşüm rotasyonunda , yıkımında erdemini göstermek istercesine hüznü bile şirinleştirmiş , her hüznün olgunluk filizi kattığını , ruhu beslediğini daha güçlü kıldığını göstermek istercesine açmıştır sonuna kadar tüm ışıltısını ve aydınlığını…yüreklere su serpmek , güç vermek istercesine…

Her yıkılışın , her acının kalkışındaki sihrin olduğunu göstermek ister gibidir doğuşu….deli gibi savrulan fırtınalı havada dolu fırlatıp yağan ve can acıtan dakikaların ya da uzun vadeli döngülerin kuvvet vericiliğini ve her yıkılışın kalkışında daha kudretli olabileceğimizi göstermeyi bir borç bilip sarmıştır , en güzel renkleriyle gökkuşağı sentezini yüreklerimize , en aydınlık veren kandillerini yakmıştır karanlığın gölgesinin üzerimize leke bırakmayıp , canlarımızdaki karanlığı yok edelim diye…

Gece olmuş , gecenin karanlığı bile ışıldamasını engelleyememiştir ruhunda açan renk sentezini…

Gecenin zifiri karanlığı yalnızlığına sarılmanı sağlamış ama ürkütmemiştir seni ne yarınından , ne yalnızlığından , ne geleceğinden , ne yaşayacaklarından ve nede yaşadıklarından…

Korkaklığı şimşekli günlere teslim edip , cesareti yanan kandillerden alıp güçlenmiş yüreğimizle , derin ve uykuların en güzeline bürünmeye hazırlamıştır bizi artık…

Ve koca bir günün ruh gelgitlerini uykuların en deriniyle bugünlük bitirmişizdir.

Yarın ne olur hangi duygular sarmalar bizi bilinmez…

Müjdelerle dolu bir güne merhaba demeyi , acıyla gelen bir güne de merhaba demeyi öğrenmiş , bedenimiz alışmış artık korkununda ecele faydasızlığını günün getirdiği en güzel ve en kötü hallere merhaba…

İnsanız ve olgunlaşma sürecinin içinde bocalarken görmemiz gerekenleri görüp , tatmamız gereken duyguları (huzur, sevgi, nefret, kıskançlık, aşk, ölüm, doğum vs….) tadacağız yaşam deryasında….

Dört mevsimlik yaşasak da günümüzü , içimizde biriken güneşi ve gökkuşağını terk etmemek , sıkı sıkı sarılmak dileğiyle…..

 
Toplam blog
: 73
: 717
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

1979 D.bakır doğumluyum. AÖF bankacılık bölümü okumaktayım. Yazmayı çok seviyorum, hayata bağlayıcıl..