Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '13

 
Kategori
Felsefe
 

Dört dörtlük insan olmak: Empati

Hep bu tahammülsüzlük duygusu değil midir insanların birlikte huzurlu, mutlu ve barış içinde yaşamasına engel olan?

İnsanların kendisinden farklı olanı kabullenmeme, kendisinin ya da ait olduğunu hissettiği topluluğun üstünlüğünü diğer(ler)ine kabul ettirme çatışmasıyla kavruldu insanlara yuva olmaya başladığı andan itibaren yerküre. Tarih de hep üstün olanı yazdı.

Peki ya kaybedene ne olmuştu? Neden kaybetmişti? İktidar mücadelesinin muzafferi nasıl bir kader çizmişti kaybedene? Bunları neredeyse hiç sormadık. Bunları sormayı öğretmediler bize. Çünkü iktidarlar hep diğerine karşı üstünlük kurarak elde edildi. Ve iktidar sahipleri çok iyi biliyorlar ki biz bunları sorabildiğimizde bu soruların devamı gelecekti. Ve insan, dört dörtlük insan (dört dörtlük Aleviyim sözünden etkilenerek bu şekilde kullandığımı söylemeden geçemeyeceğim :) ) olabilmek için gerekli tek yetiyi kazanacaktı: Empati. Hadi gelin biraz empati egzersizi yapalım.

- Düşünsene, Afrika'da insanlar su ve besin sıkıntısı çekerken biz hoyratça su tüketiyoruz, yiyecekleri israf ediyoruz.
+ İyi başladık.
- Myanmar'da Arakan Müslümanlarına uygulanan zulüm kabul edilemez. Kendimizi onların yerine koyup yaşadıklarını hissetmeli, onlara destek olmalıyız.
+ Gerçekten başarılı. Olacak gibi bu iş.
- Sincan'da, Uygurlar sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda büyük baskı altındalar. Dilleri, kültürleri, inançları yok edilmek isteniyor. Baskı karşısında direnenler işkence ve ölümle sindiriliyorlar. Birazcık vicdanı olan bir insan bu olanlara sessiz kalamaz.
+ Ooo, mükemmel gidiyoruz. Çok az bir yolumuz kaldı.
- Sen ülkenin adil seçimlerle seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olacaksın, halkın yarından fazlasının oyunu alacaksın ve o eski kokuşmuş vesayetçiler gelip seni cumhurbaşkanlığından azledecek. Mısır'daki bu olay kabul edilemez, demokrasiye vurulmuş en ağır darbedir.
+ İşte budur, harika! Başardık.

Her şey güzel. İçiniz rahatladı ve huzura kavuştunuz değil mi? Bu televizyon, bu radyo, bu internet... İşte budur. İnsanlık da medeniyetle birlikte yükseliyor!

+ Bir saniye... Sanki bir şeyler eksik değil mi?
- Kaybedenleri, ezilenleri anlamaya çalıştık ve mümkün oldukça onlara destek de olduk. Daha ne eksik?
+ Kazananın bizler olduğu oyunun kaybedenlerine neler oldu?
-%&^'!???

Eminim hepiniz ilk diyalogdaki soruların birçoğunu zaten kendinize sormuştunuz ya da sorabilecek kadar empati yeteneğine sahipsiniz. İletişim çağıyla birlikte tüm insanlık bu yeteneği kazanabildi. Ancak ikinci soruyu sormamış olma ihtimaliniz, sanıyorum ki oldukça yüksek. Çünkü sorumluluğu kendi üstümüze alıp kendimizi, geçmişimizi yargılamak zor iştir; çaba ister. Ayrıca sizi kanalize eden güçler de bu soruları sormanıza çok yardımcı olmaz. Çünkü onlar ya bu ilk diyalogdaki soruları dahi soracak insanlık seviyesinde değillerdir ya sizinle aynı sorunla karşı karşıyadırlar ya da aldatıcı empatinin huzurunu size aşılayarak doğru empati yapmanızı engellemeye çalışırlar.

Elbette Afrika'daki insanlarla, Arakan Müslümanlarıyla, Uygur Türkleriyle, Müslüman Kardeşler ve Mursi ile empati kurulmalıdır, kurmalıyız. Ancak dahil olduğumuz kitlenin "yendiği" "diğerleri" ile de empati kurmazsak empati konusunda sadece kendimizi kandırmış oluruz. Toplumsal ve bireysel hiçbir sorunu çözemediğimiz gibi, dün nasılsa gelecekte de yaşadığımız benzer sorunlarla karşılaşmaya devam ederiz.

Bu ülkedeki herkes kendine şu soruları ve daha fazlasını sormalıdır:
- Ben Kürt bir ailenin 8. çocuğu olarak dünyaya gelseydim hayatım bu şartlarda nasıl bir seyir alırdı?
- Yaşadığım ülkenin adı "Türkiye" değil de mesela "Kürdiye" olsaydı; %75-80'ini Kürtlerin oluşturduğu bu ülkede Türkçe konuşmak, Türkçe şarkılar dinlemek uzun yıllar yasak olsaydı; sadece annemin dili -anadilimi- bilerek gittiğim okul hayatımın ilk gününde öğretmenim hiç bilmediğim bir dilde konuşuyor olsaydı ne hissederdim? (Bu örnekleme daha çok Türklüğünden ödün vermeyen arkadaşlar içindir. İlk soru aracılığla empati kuramayı başarabilenler ikinci soruya zaten ihtiyaç duymayacaklardır.)
- Nüfusun %80-85 Alevi olan bir ülkede Sünni bir birey olsaydım; ülkemin başbakanı kendi destekçilerine Sünnileri yuhalatsaydı ve her platformda kutuplaştırıcı sözler sarf etseydi; benim vergimle cemevleri açılıp, dedesinden çerağcısına, niyazcısından peyikçisine kadar hepsine kadro ve maaş verilirken, camilerimizi ancak kendi kurduğumuz vakıflarla inşaa etmek zorunda kalıp imamlarını, müezzinlerini kendi cebimizden ekstra verdiklerimizle finanse etmek durumunda kalsaydık; sırf Sünni olduğu için Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta öldürülen insanları görseydik; Sünni olduğumuz için kaymakam, vali, emniyet müdürü, müsteşar olamasaydık nasıl bir ruh hali içinde olurduk?

Başta kulağa çok aykırı gelse de, ancak bu ve buna benzer soruları kendimize ve çevremizdekilere sorarak bizden farklı olanların ne istediğini ve istediği şeyin haklılık payını anlayabiliriz. Ve aslında bizden farklı olanı anlayabildiğimiz; onunla birlikte huzurlu, mutlu ve barış içinde yaşayabildiğimiz sürece insanız.

Dipnot: Empati, insan bünyesinde bağımlılık yapar. Hepinizin empati bağımlısı olmanız dileğiyle...

 
Toplam blog
: 2
: 301
Kayıt tarihi
: 14.07.13
 
 

Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği öğrencisi. ..