Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Artık birşeyler yapmak lazım

http://blog.milliyet.com.tr/sedaa

24 Ağustos '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Dört duvar psikolojisi

Dört duvar psikolojisi
 

Neredeyse her insanın hayatında bir kere bile olsa yaşadığı "DÖRT DUVAR PSİKOLOJİSİNE" değinmek istiyorum. Evet, sonunda şu sıcak ağustoslardan birine gelebildik. Güneş varlığını özellikle öğle saatlerinde hissettiribiliyor. Denizin bulunduğu illerimizde insanlar denizlere koşuyor. Plajlar cıvıl cıvıl. Eee, ne de olsa ağustos ayı içerisindeyiz. Güneşin varlığını dünyada hüküm süremediği zamanlarda, yani gece de insanlar barlara koşuyor. Denizden çıkıp solouğu oralarda alıyor. Müzik son ses. Mükemmel bir ortam. İstediğin gibi dans edebilirsin, çünkü orada herkes istediği gibi dans ediyor .Anormal karşılanmak gibi bir durum söz konusu değil:) Sabaha kadar dans, müzik, eğlence.

Bunları TV'lerinden izleyenlerden yani o anda içinde bulundukları dört duvar psikolojisinden dolayı şöyle güzel bir "Offffffffffffffff" çekerler. Ardından da genelde "ŞİMDİ ORDA OLMAK VARDI" cümlesi ağızlardan çıkar. Kişi o anda kendini özgürlüğü kısıtlanmış, önüne geçmesi için binlerce hatta milyonlarca engel konulmuş fakat hiçbirini geçememiş gibi hisseder kendini. İçinde bulundukları odanın duvarları sanki onun üzerine geliyormuş gibi... O odadan başka bir odaya geçerler gene aynı şekilde odanın duvarları onları hapsetmek ister. Adını koyamazlar. Dışarı çıkmak isterler fakat evde bir çok iş, yapılması gereken bir yığın ödev, izlenmesi gereken bir maç veya "bu saatte dışarda ne işin var, komşular ne der" diyen bir anne baba vardır. El mahkum duvarları seyretmek gerekir. Kafasını dağıtmak isteyen bazı kişiler duvarlara sararlar; "NE GÜZEL RENK, ACABA NASIL YAPILIYOR?" veya bazı kendini duygusal sanan deli "KEŞKE BİR KUŞ KADAR ÖZGÜR, BU DUVAR KADAR DÜMDÜZ, PÜRÜZSÜZ OLABİLSEM" diye düşünmeye koyulurlar. Aslında ne o duvarlar üstümüze gelir, ne de onlardan anlam çıkaracak kadar zekiyizdir.

Evet bu psikolojinin bir başka devresinde ise insan kendini yemeğe verir. Yemekle arkadaş olurlar, yemek onu duvar psikolojisinden kurtaracak gibi gelir. Duvarlar her üzerimize geldiğinde dolabı karıştırmaya başlarız. Muhtemelen elimize ilk gelen abur cuburu ağzımıza atmaya koyuluruz. "Ohh ne güzel tat, muhteşem. Ağzımda hemencecik eriyiveriyor. Keşke herşe bu kadar tatlı olsa, hayat, iş, okul..." gibi cümlelerin ağzımızdan çıkması olasıdır. Daha sonraları ise o muhteşem tattan kurtulmak isteriz. Kilolarımız ve selültlerimiz bizi rahatsız edecek kadar gelişmiştir. İşte en yakın dostumuzun da bize nanik yapması hiç hoşumuza gitmez. Kendimizi daha yanlız, daha çaresiz, daha umutsuz buluruz. "AHH AHH ŞİMDİ DIŞARIDA OLMAK VARDI." cümlesi tekrar ağımıza girer ve bu sefer ötekinden daha kuvvetli bir "ÖFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFF" çekeriz.

Bu hastalığın daha çok ev hanımlarında veya lise öğrencilerinde olduğunu söylemek isterim. Kısmen üniversite öğrencilerinde de görülür. Sadece lise ve üniversite öğrencilerinde psikolojinin görülen son aşaması kalem yeme hastalığıdır. Bu hastalığa yakalananlar artık umutsuz vaka olarak görülmeye başlanacaktır. En keyifli olayları, esprileri eleştirir, ilginç bulmadığını söyler; en hüzünlü anlarda da ortaya manasız bir espri atar ve yerlere yatarak güler, yani hasta da bir zevk bozukluğu görülür.

Son olarak bu hastalığın tedavisini eklesek iyi olur. Dört duvar psikolojisinin tedavisi genellikle pollyannacılıkla veya kendini olmayacak yalanlara inandırmakta fayda vardır. Hastanın kendini bir 5 dk verip şu cümleleri tekrarlaması gerekir: "Aman canım annem ve babam izin vermiyorsa yarın gündüz vakti arkadaşlarla çıkmaya çalışırım", "evdeki iş de sonsuz değil ya elbet bir gün bitecek, bitince de benim zamanım başlayacak", "plajlar kaçmıyo ya başka zaman giderim" ya da "evde kalarak başka arkadaşlarımdan daha çok çalışarak kendimi daha fazla geliştirmiş olucağım."

En azından bir deneyin!

 
Toplam blog
: 11
: 861
Kayıt tarihi
: 02.08.06
 
 

Adım Seda. 1981 İzmir doğumluyum. Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum. 25 yaşındayım. Bir şeyler üretme..