Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '15

 
Kategori
Anılar
 

Dört kardeş, on iki arkadaş

Dört kardeş, on iki arkadaş
 

Böyle merhametsiz esme rüzgâr,henüz yeni açan çiçekler solmasın


Deprem, sel, veya yer kayması gibi tabii afetler olmamıştı. Öğrenci mi çoktu, yoksa okullar mı yetmiyordu, neden bize üç okul değiştirdiler? İnanın hala bilmiyorum.

Bildiğim bizim ülkemizin ileri zekâlı yöneticileri her daim haklıdırlar.

Bingöl merkezde İlkokul 1. sınıfı Yenişehir, 2. 3. sınıfı Özgürlük, 4. 5. sınıfı Atatürk ilkokulunda ( İlköğretim) de tamamladık.

Yenişehir İlkokulu birinci sınıf öğretmenimiz, Filiz Esen bir subay eşiydi.

Kışın üşümesinler, yazın terlemesinler diye tüm öğrencilere önlük altına havlu yerleştirirdi.

Çantasında mutlaka 5-10 defter, kalem ve silgi bulundururdu, ihtiyaç sahibi çocuklara dağıtırdı.

Harfleri, sayıları hep şarkı edasında bir orkestra şefi gibi el kol hareketleriyle bize öğretirdi.

2 den 20 ye kadar ikişer sayı saymayı şarkı misali sayarak bir günde öğrenmiştik. 

Sınıfın duvarlarını Atatürk ve dört mevsim görselleri süslemişti. Yan yana getirilen dört mevsim görsellerinin üstünde ise, biraz daha büyük puntolu harflerle YILIN DÖRT KARDEŞİ, ON İKİ ARKADAŞ“  diye yazılmıştı.

Filiz öğretmen ağzından çıkan sözlerin hangi öğrenci tarafından anında derdest edileceğini çok iyi biliyordu ve o öğrencileri hep gözetim altında tutardı. 

1. Sınıfın eğitim ve öğretim sonlarıydı. Sıra yılın on iki arkadaşına gelmişti ancak bu şarkı edasında değil şiir edasında okunuyordu.

Filiz öğretmen şiiri önce iki parça halinde kara tahtaya, sonra defterlerimize yazdırdı.

Bunu size ödev olarak veriyorum, kim ki yarın bunu sınıfta ezbere okursa onu ödüllendireceğim demişti.

Doğrusu ödülün ne anlama geldiğini dahi bilmiyorduk. Akşamdan başlayıp gecenin geç saatlerine kadar on iki ay şiirini ezberlemiştim.    

Bir heyecan, bir heyecan ki tarif edilemez. Sabah okula gittiğimizde ne çare ki öğretmenimiz Filiz Hanım okula gelmemişti.

Başka öğretmenimizden duyduk ki Filiz öğretmen aşırı soğuk algınlığı nedeniyle hastaneye yatmıştı.

Sağa, sola bakan civcivler misali ağlıyorduk. Şiiri ezberleme heyecanı sönüp gitmişti. Filiz öğretmenimiz on beş gün sonra göreve başladı.

Bir yılın dört kardeşi on iki arkadaş şiirine kaldığımız yerden devam ettik. İki hafta uzun bir süre, sınıfın hemen, hemen yarısı şiiri ezberlemişti. Parmaklar havadaydı.

Filiz öğretmenimiz gözlerime bakarak;

Burakgazi tahtaya geç şiiri oku bakalım. On iki ay şiirini hatasız ezbere okumuştum. Filiz öğretmenin uyarısıyla tüm sınıf Burakgazi’yi alkışlamışlardı.

Filiz öğretmenimiz çantasının yanında getirdiği kuş resimleriyle süslü parlak bir kâğıda sarılmış ince kutuyu açtı

“ Burakgazi’nin on iki ay şiirini hatasız ezberleyeceğini biliyordum” dedi ve ödülün adı bir hikâye kitabı, iki defter, iki kalem olmuştu.

Dilerseniz dört kardeşin on iki arkadaş şiirini bir kez daha okuyalım.

Yılın ilk ayı OCAK, Kar yağar kucak, kucak, 

İkinci ay ŞUBAT tır, Soğuğu pek berbattır, 

MART kapıdan baktırır, Kazma kürek yaktırır, 

NİSAN da çiçek açar, Sevinçle kuşlar uçar, 

MAYIS ta kiraz yeriz, Kuzuları pek severiz,    

HAZİRAN da yaz başlar, dağılır arkadaşlar,   

TEMMUZ ateş püskürür, her kes gölgeden yürür,

AĞUSTOS ondan beter, durmadan dökeriz ter,

EYLÜL e yoktur sözüm, getirir incir üzüm,

EKİM ayı gelince kapılırız sevince,

KASIM ın yağmuru çok, başka marifeti yok,

ARALIK  yılın sonu, soğuktur eni, konu,

Bu on iki arkadaş bizlere olurlar yoldaş,

Hepsi güzel sevimli, çalışana verimli,

Tembeller ay gün seçer, Bir ömür bom boş geçer.

 

                        

Yılın on iki ayı şiiri o günden bu güne pek çok değişiklik geçirmiş, yeni ilaveler yapılmış. Yarım asır önce İlkokul birinci sınıfta ezbere okuduğumuz şiirin aslı yukarıda olduğu gibidir.  

Bu anıyı neden yazdım biliyor musunuz?

Meramım Burakgazi şiiri ezberlemiş, ödül almış değil. Dile getirmek istediğim husus Filiz öğretmenin öğrencilerine olan ilgisi, sevgisi, öğretimi pratik yollarla öğrencilere öğretmesi.

Hastalığında da öğrencilerin analarını kaybetmiş civcivler misali sağa, sola bakıp ağlamalarını arz etmektir..

Ne yazık ki gerçek sevgiyi, ilgiyi, eğitimi, mevsimleri, ayları ve hatta yaşamı dahi değiştirdiler. Yazık oldu ülkemize.

NOT : Kıymetli yazarımız, öğretmenimiz Sayın, ERDAL CEYHAN'A ACİL ŞİFALAR DİLİYORUM. HEP SAĞLIKLA, MUTLULUKLA YAŞAMASINI DİLİYORUM. 

 

 

 

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..