Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

06 Aralık '15

 
Kategori
Beslenme
 

Dört zeytin, kibrit kutusu kadar peynir

Dört zeytin, kibrit kutusu kadar peynir
 

alıntıdır


Dünden bugüne, değer yargıları ne kadar değişti. 60'lı, 70'li yıllarda delikanlı erkekler, eş olarak seçecekleri kızların; etine, buduna dolgun olmasına dikkat ederlerdi. Hatta bir kızı övmek için de “Yürüdü mü hanaylar sallanıyor.” denirdi.

Erkek için de aynı şeyler geçerliydi ”Dağ gibi adam. Tuttuğunu koparır. Maşallah, koç gibi.” yakıştırmaları yapılırdı.

Günümüzde öyle mi? İlle de sıfır beden. İnsanlar uzun aradan sonra görüştüklerinde “Seni çok iyi gördüm. Epey kilo vermişsin” ya da memnuniyetsizliğini belirtmek için “Oof! Çok kilo almışsın. Dikkat et biraz” gibisinden laflar ediyorlar.

Bir zayıflık modasıdır gidiyor. Güzel görünmek (!) adına bin bir sıkıntı. Akla hayale gelmedik, perhizler. Bunu da sağlık adına yaptıklarını söylemekteler. Asıl neden beğenilmek. Günümüzün tek ölçütü, zayıflık!

Uzun ve sağlıklı yaşamak, zayıflamak için yapmanız gerekenleri alt alta vurun, göreceksiniz ki uzun yaşamak için yapacağınız işler, hayatınızın bir bölümünü sıkıcı kılacak ve anlamsızlaştıracaktır. Yaşamak için zaman azalacak.

Kolay değil. Üç ana öğün, üç ara öğün.

Sabah kahvaltıda, dört zeytin, kibrit kutusu kadar peynir, bir meyve, bir dilim kızartılmış ekmek.

Birinci ara öğün; 1 porsiyon meyve. Öğle, gene aynı özenle hazırlanmış bir sofra: Yeşil salatalık bilmem kaç gram et, …vs.

Ömrünüzü, sadece bu işe verseniz, ancak böyle bir mönüyle baş edebilirsiniz.

Eğer denemeye kalkanlar varsa; sakın kuyumcu terazisi edinmeyi ihmal etmesinler. Yoksa, sebzeyi üç gram eksik, eti 5 gram fazla tüketirsiniz. Sonra, perişan olur, tüm sağlığınızı yitirirsiniz(!)

Balık çok yararlı. Yararlı da öyle her balık olmayacak. İlle de SOMON balığı. Omega yağı mı ne? En çok somonda bulunuyormuş.

Bizim çocukluğumuzda; ineğin, keçinin yediği, bizlerin yan bile bakmadığı, bir sürü ot önümüze mucize diye sunuluyor.

Bu işlere, kendini öyle kaptıranlar var ki; sebze, meyve yemekle yetinmiyor. Bunların, genetik yapısını, memleketini, şeceresini araştırıyor. Pazara gittiğinizde “Bu domatesler nereden?, Bu karpuzun memleketi neresi?” diye soranlardan geçilmiyor. Öyle yağma yok. Diyelim, hıyar alacaksınız. Bu hıyarın, soyu-sopu, memleketi bilinmeden alınmaz. Ne yediğinizi bileceksiniz.

Bütün bunlara dikkat ettiniz mi? Gazetelerde tefrikalar halinde, yayınlanan diyetleri uyguladınız mı, her şey istediğiniz gibi olur. Yani, sağlıklı(!) ve mutlu olup, aynı zamanda sıfır bedene kavuşursunuz. Tıpkı, bostan tarlalarındaki, üzerine elbise giydirilmiş, korkuluklar gibi….

Çok kilolu, hafif kilolu, balık etli olanlara bir müjdem var. Sıkı durun açıklıyorum:

İspanya bundan sonra, sıfır bedenli mankenlere pistlerini kapatmış. Darısı bizim ülkemize.

Sevgili okurlarım, şaka bir yana:

Şu üç günlük dünyada kendimize bu kadar işkence yapmayalım. Güzel görünmek adına, hayatın sağlıklı hazlarını kurban etmeyelim.

Sonuçta: Asıl olan; uzun yaşamak değil, mutlu ve anlamlı yaşamaktır.

Acıktık mı yiyelim. Susadık mı içelim. Yorulduk mu dinlenelim. Yaşadığımız hayattan haz alalım. 

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..