Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Dost nedir??

Dost nedir??
 

Sahil boyunda yürüyordu bunları düşünerek. Çok güzel bir yaz havasıydı. İnsanlar şimdiden tatil havasına girmişlerdi. Yazın kalabalık olurdu bu şehir, kışın o boşalmışlığa inat. Birçok farklı yerden tatillerini geçirmeye gelirdi insanlar. Doğayla barışık bir şehirdi. Yakında bulunan büyük sanayi şehirleri de olmasa, denizi de kirliliği tatmamış olacaktı. Ama yine de insanlar yazın o sıcağından kaçmak için koşuyorlardı denize. Haftanın bazı günleri o da giderdi. Yakında bulunan bir ilçesinde-genellikle yazlıkçıların bulunduğu-seviyordu denize girmeyi. Hem deniz daha temiz, hem de kumu güzeldi. Şehrin göbeğinde hala betonlaşmaya direnen küçük de olsa doğal bir kumsal vardı. Hınca hınç doluydu o gün. Onları görünce içi çekti onunda denizde olmayı. Ertesi gün denize gitmeye karar verdi. Kendisine eşlik edecek birilerini bulmayı umuyordu. Ama herkes işinde gücündeydi hafta içinde. Akşam, yarın denizde olacak olmanın verdiği heyecanla eve döndü. Her zamanki gibi yemek hazırdı. Babası henüz gelmemişti eve. Acıkmıştı. Kendisine güzel bir sofra hazırladı. Annesi babasını bekleyecekti. Yemekten sonra biraz kitap okumaya karar verdi. Başlayıpta bir türlü bitiremediği romana yeniden dönmüştü. Zorluyordu kendisini. Okumak için o kadar çok zamanı vardı ki.

Sayfalar birer birer düşüyordu. Halbuki çok okumasada, tat alırdı kitaplardan. İşsizlik hayatındaki tüm tatları alığ götürmüştü sanki. Bilemez, tahmin edemezdi bunu. Yaşamak, anlamanın ilk kuralı gibiydi. Bazen eski neşeli, umutlu haline dönüyor, ama çoğu zaman o olumsuz havadan sıyrılamıyordu. İlacını biliyordu. Yeniden çalışmak, üretmek, insanlara yarar bir şeyler ortaya koymak istiyordu. Bunlar geçerken aklından, gözleri de kapanmaya başlamıştı. Her zamanki gibi fazla ilerleyememişti. Yatmaya karar verdi. Hala uyuyabiliyordu. Zaten uyanık olmadığı o anlar artık en mutlu anları olmuş gibiydi.

Odasına vuran sabah güneşi ile uyandı. Saate baktı, 8’e geliyordu. Yavaşta kalktı yataktan. Deniz çantasını hazırlamaya başladı. Sonra yüzünü yıkadı. Canı istemesede, bir şeyler yedi istesizce. Harika bir gündü. Ne olursa olsun doğan güneş ve pırıl pırıl gökyüzü insanın içini ısıtıyordu. Tüm dertler yok oluyordu birden. Çantasını aldı ve minibüse binmek üzere sahile indi. Ulaşım kolaydı. Sürekli vasıta vardı. En arka koltuğa yerleşti. Yolculuk yaklaşık yarım saat sürüyordu. Yol ve manzara müthişti. Her santimetre karesini ezberlemiş de olsa, camdan seyretmeyi seviyordu. Yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra sahile ulaştı. Kumsal şimdiden dolmaya başlamıştı. Deniz dalgasız, süt limandı. Güneşten korunmak için bir şemsiye kiraladı. Soyunma kabininde mayosunu giydikten sonra denize girdi. Yüzmeyi çok seviyordu. Özellikle de suyun daha serin olduğu sabah saatlerinde. İnsan sanki her şeyden arınıyordu denizdeyken. Kolları kulaç atmayacak noktaya gelene kadar yüzmeye devam etti. Sonra kumsala çıkıp uzandı. Güneş henüz kızgınlaşmamıştı. Gelip geçenleri seyrediyordu. Aniden gelenler arasında birisi dikkatini çekti. Esmer, uzun boylu, uzun saçlı güzel bir kızdı gelen. Birden en son ne zaman aşık olduğunu düşündü. O da çok gerilerde kalmıştı. Halbuki aşkın tadını da, acısını da çok iyi biliyordu. Hala izliyordu kızı. O da fark etmişti kendisinin ona baktığını. Biraz utangaç bir tavırla gülümsedi. Ne de güzel gülümsüyordu. Eskiden olsa, tanışırdı hemen. En azından teşebbüs ederdi. Şimdi ise sadece seyretmekle yetiniyordu. İçini kaplayan o sıcaklığında farkındaydı. Söz dinlemezdiki böyle şeyler. Hiç beklemediğin anda, kendiliğinden gelişirdi. Yiyecek bir şeyler aldıktan sonra yerine döndü. Yanındakiler büyük ihtimal ailesiydi. İki yaşlı kadın vardı. Ara ara yine gözgöze geliyorlardı. İkisi de utangaç bir edayla kaçırsalardı gözlerini, kaçamak bakışmalar oluyordu arada. Sonra denize yöneldiğini gördü. Kano kiralayanla konuşuyordu. Kanoya bindi ve açıldı. Şimdi açıkta ama tam onun önündeydi. Denizle oyun oynar gibiydi. Tanışmak için iyi bir fırsattı. Birden heyecanlandığını ve terlediğini hissetti. Ne yapmalıydı? Bir yanda karşı konulmaz istek, öte yanda işsizliğin verdiği korku ve belirsizlik. İnsan hayatına her zaman çıkmayacak bu tesadüfü, tesadüf olarak mı bırakmalıydı sadece. Bu sorularla, girdi denize. Ondan uzaktaydı ama seyrediyordu bir yandan. O da kanosu ile dolaşmaya devam ediyordu. Arada çok yakınlaştıkları oluyordu, sonra uzaklaşıyorlardı. Rüzgarda savrulan saçları çok güzeldi. Gözleri siyah ve iriydi. Bir an için unuttu her şeyi, sadece o vardı aklında. Tanışmak istiyordu, en azından bir merhaba demek. Kararını verdi verdi ve yavaşça ona doğru yüzmeye başladı. O da anlamıştı kendisine doğru yaklaştığını..(3)..

 
Toplam blog
: 9
: 406
Kayıt tarihi
: 26.11.07
 
 

Kendi halinde, Kendince doğruları olan ve hayatı kendince yaşamaya çalışan biri. Doğallıktan yana ol..