Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '07

 
Kategori
Eğitim
 

Dosta mektup (1)

Bugünlerde üç mektup oldu alıyorum; öğretmenlik, arkadaşlık ve öğrencilik yaptığım kişilerden.
Hepsinde ortak bir yan var: "İltifat". Nedense?
Oysa bu mektupları yazanlar birbirlerinden habersizler.
Teşekkür ediyorum hepsine.

Umarım sağlığınız yerindedir.
Tabi ki 'bedensel sağlığınız".
Çünkü; Mesleki Eğitim'de çalışanların Ruhsal Sağlığı zaten bozulmaz.
Bu yargıya nasıl vardığımı söyleyeyim:
Hacettepe'de öğrenciyken -şimdi değilim ya- farklı okul kültürleri ile tanışma olanağını buldum.
Bunlar arasında Mesleki Eğitim'dekiler bizden sonra en büyük çoğunluğu oluşturan gruptu.
Birkaç tanesi Pollyannacılık oynamaktan söz edince, kaynağını araştırma gereğini duydum.
Binnur adlı bir öğretmen, bu yöntemi birçok öğrencisine öğretmiş.
Ne çok istedim, ne çok isterdim Binnur Hanım'ın öğrencisi olmayı!
Binnur Hanım, Pollanyacılığı, Ruh Sağlığı dersinde anlatmış, öğrencilerine mutlu olmayı öğretmiş.
Bizimse, Ruh Sağlığı dersinde, ruh sağlığımızı bozdular.
Gerçi, eskiden de çok düzgün değildi ya.

1978'de rastladığım bir kartpostal sergisinden aldığım kartları uzun zamandır saklıyordum.
Daha doğrusu gönderecek kimse bulamıyordum.
Önemli günlerde, kartların yetişmediği durumlarda, bunlar içerisinden en az beğendiğim birilerini seçip yolladığım olmuştur ama,
bunların dışında hiç birilerini gönderdiğim olmamıştır; ta ki 1985 yılına kadar.
Artık ben de Pollyannacılık oynayabilirim.
Çünkü, o güzelim, bazılarının açmaya kıyamadıkları kartları göndereceğim birisi var.
Az kaldılar ya, neyse!

Hacettepe'deki başarım pek fazla sayılmaz.
Nedenine gelince; Eğitim Yönetimcisi bana sanki asistanıymış gibi davranıyordu.
Hatta bu durumu kıskananlar bile oldu.
"Bu adamla ne kadar samimisiniz." diyenler de.
Bu durumda olan bir kişi, birazcık fazla çaba göstermez mi?
Rehberlikçi de iyi davranırdı bana.
Ta ki, ders anlatırken gülene dek.
O gün bir güzel haşladı beni.
Bunun üzerine, mecburen birkaç tane Rehberlik kitabı okudum.
Böyle olmasına rağmen, iki soruyu yanlış anlamışım.
Ölçme ve Değerlendirme'yi anlamadığım için, en çok zamanı ona ayırdım.
Fakat, İstatistik yönünü hiç bilmiyorum dersin.
Ödevim başarılı oldu, sayenizde.
Bir yanlışlık sonucu iyi not vermiş olmalı Mukadder Hanım.
Yoksa, bu dersi beni okutacak kadar bilen Safinaz'dan daha fazla not alabilir miydim?
Mürüvvet Hanım'ın projesine de çok emek verdim.
Nedenini biliyorsunuz, Sizi mahcup etmemek içindi.
Tüm bunların dışında; Hacettepe'nin kapısı "öğretmenlik sertifikası" bulunan herkese açık.
Ayrıca biz, birçoğundan yaşlıyız, deneyimliyiz.
İzin verin de, Eğitim Bilimleri çıkışlı ve meslekten gelen birinin, diğerlerinden birazcık farkı olsun!

Öğretmenlik konusunda yazdığınız övgü dolu sözlere layık olmak isterdim gerçekten.
Bugüne kadar, yirmi gün rapor izni, beş gün özür izni alan; ikibuçuk gün ikinci sınıflara,
bir hafta öğretmeni olmayan orta kısım öğrencilerine derse giren;
bir hafta dördüncü sınıfları okutan bir öğretmen, öğrencilerine ne kazandırabilir?
Buna rağmen haklı olduğunuz yanlar var:
Orta üçlerde, üç saatlik Rehberlik dersinden sonra, öğrencilerin davranışlarında kayda değer değişmelerin olduğunu söylemeliyim.

Pazar günü TV'de, sözcüklerden bir tümce oluşturdular:
"İsin yanında duran is, misin yanında duran mis kokar" diye.
Ben mis değilim; sarece misin yanında durdum.

İlkokuldaki öğretmenliğim ise, en başarısız ve mesleğe yeni başlaşan bir öğretmenle eşdeğer.
İlkokul öğretmenleri ile, ilkokul öğrencileri ile aramızda uçurumlar belirmiş.
Ortaokul öğretmenleriyse, ilkokul öğretmenlerinden çok geriler.
Bense, Araf'ta bir yerdeyim.

Ankara'ya tekrar dönebilmenin yolu, Ankara'da görev almakla mümkün.
Ankara'ya atanmayı istedim ama, gerçekleşir mi bilmem?
Devlet Lisan okulu için başvuruda bulundum.
Bu okula, ilkokul öğretmenlerini genellikle almıyorlar.
Eğer lisan Okuluna alınabilirsem; hem bir dil öğrenirim, hem de Hacettepe'ye devam edebilirim.
Böylece bana büyük bir engel oluşturan, dil sorununu çözmüş olurum.
Sizden isteyeceğim en büyük yardım bu olabilir:
Eğer Hizmetiçi Eğitim Dairesinde çalışan tanıdıklarınız veya arkadaşlarınız varsa.

Zaten çalışmalarınız yoğun olduğu için tatilde görüşemedik.
Artık, az çok biliyorum; doktora tezi hazırlamakla birlikte, öğretmenlik yapmanın ne demek olduğunu.
İşte bu nedenle, böyle işleri yapanlara saygımla, hayranlığım daha da artıyor.

Şu anda Antakya'da konuk sayılırım.
Çünkü, her şeyim Ankara'da.
Biliyorsunuz, evi boşaltmadrım, tekrar gelebileceğim düşüncesiyle.
Bunun için kitabı göndermenize gerek yok. Sonra verirsiniz.
Hem bana artık gerek de değil!

Her sözcüğü özenle seçilip, yerli yerinde kullanılan, okunaklı bir yazıyla özel bir kağıda yazılan mektubun, en çok son bölümü duygulandırdı beni:
"Hangi nedenle olursa olsun, bir yerden ayrılan için; geride yokluğunu hisseden, özlem duyan dostlar, arkadaşlar bırakabilmek güzel bir şey..."
Sadece bu söz için bir mektup yazılabilir.
Fakat uzun oldu, kısa kesmek istiyorum artık.
"Misin yanında duran mis, isin yanında duran is kokar" sözü/özdeyişi bura için de geçerli.

Ankara'dan bedensel olarak ayrıyım sadece.
Geldiğimden bu yana, bir gün olsun, buralı oldum, diyemem.
Konfüçyüs; "İnsan hayranlık duyduğu kişileri taklit etmeli, birine kızdığı zamansa, kendi davranışını gözden geçirmeli, " diyor.
Benim gerçekleştirmeye çalıştığım, sözün ilk bölümü sadece.

Ne yazık ki ben, sizin gibi kısa yazmayı beceremiyorum.
Satırlarımı sonlarken, selamlarımı sunar, sağlık ve başarı dolu günlerin devamını dilerim.

25.02.1986

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..