Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Blog
 

Dostlar arasında “Gül Bahçesi”nde gibiydim…

Dostlar arasında “Gül Bahçesi”nde gibiydim…
 

Kayseri'den Erciyes görünümü...


Uzun zamandan beri Kayseri’ye gitmiyordum. Daha doğru bir ifade ile “Gidemiyor”dum… Sonunda anacığımın sağlık sorunu ile ilgili bir haber alınca, acele karar verip üç beş günlüğüne de olsa bir “Kayseri yapalım” dedik ve düştük yola…

Günler Temmuz’un 10’unu gösterirken, akşam geç saatte yola çıktık ve saba ezan vaktine doğru da Kayseri’de eve vardık…

Sabah, çok hoş olmayan bir haberle uyandıktan sonra, o gün hoş olmayan cenaze haberinin gereğini yerine getirdik akşama kadar…

Sonra anacığımın sağlık sorunlarına yoğunlaştık…

Kayseri gezmesi, hem bu nedenlerle, hem de havaların aşırı sıcaklığından pek de iyi başlamadı…

Olsun… Memlekete geldik ya, gerisine de katlanırız nasıl olsa. Şunun şurasında üç-beş gün, çok değil…

Ancak, yapılan planlar bazen hiç tutmuyor. Hani Nasreddin Hoca kavak ağacına çıkarken yanına ayakkabılarını alınca “Hoca… Ayakkabılarını bıraksan da çıksan” diyenlere “Belli mi olur… Belki kavaktan yukarı yol gider” demiş ya…

İşte bizimkisi de ona benzedi. Ne planlamıştık, ne yaşadık…

Birkaç gün sonra eşim, oğlumdan gelen bir telefon üzerine apar topar İstanbul’a gitti…

O orada 10 gün kadar kalınca, ben de zorunlu olarak Kayseri’de kaldım. Hatta bir de şaka yaptım… “Sen oğlunla İstanbul’da otur, ben de anamla Kayseri’de…” dedim…

Cenazemizi defnedip anamı da toparladıktan sonra, bu kez kalan zamanı dostlar ile geçirmeye başladım…

Sabah evden çıkınca Önce Sedef Memed’e (Sedef Şekerleme) uğruyordum çayını içmek için… Oradan da gazeteye…

Gazete deyince, bizim çocuklar, yani Canan, Memed, yeni evlenen Caner, Tarık… Ben varınca hemen izine ayrılan Fatma… Kayseri’de kaldığım sürece bana iyi dayandılar…

Aynı kuşaktan olduğumuz için Ahmet ve Süleyman zaten alışıklar da, diğerleri genç, bize dayanmaları biraz zor tabi…

Salih BALCI’nın ise bu sürede başı dumanlı idi…

Kızı Didem’in düğünü nedeniyle kâh canı sıkkın, kâh sinirli… Ama 31 Temmuz gecesi yapılan düğününden sonra keyfi yerine geldi mi bilmem…

Tabi bu ara Didem’imizin de çok güzel düğününü yaptık… Allah mutlu etsin…

Kayseri’deki aşırı sıcaklar nedeniyle hemen her gün bir bağ evinin kapısını çaldık. Dostlar, akrabalar ile oturduk, hasret giderdik. Her ne kadar “Elde kesilmiş kadayıf” yapmalarını özellikle engelledimse de, patlıcan güveç, kıymalı yağlama gibi benim yiyebileceğim yemeklerle idare ettik…

Doyasıya kayısı yedik… Yediğimiz yetmedi, kayısı marmeladı ve reçelimizi de çıkardık aradan. Hatta Erkilet’ten yaprağımız bile geldi…

Cihan Unlu Mamulleri’nin sahibi, dostum Ahmet ZENGER’in ofisinide de bir güzel güveç yedik dostlarla… Seyit, sabahları otopark’ta çay ikram etti…

Çilli Mehmet’e uğradım, Kayseri’deki mezarımızın bakımını yapması, yazılarını yenilemesi için rica bulundum, sağ olsun en güzel şekliyle yaptı… Sonra Kirazoğlu Abdulkadir’i gördüm, muhabbet ettik…

Daha başka dostları da görmek, sohbet etmekten çok zevk aldım…

Göremediklerim de oldu… Osman’ı (Avcı) göremedim… Göncü Mehmet’i göremedim…

Bu arada… Özellikle Kayseri’de oturanlara bir önemli önerim var…

Yeni bir köfteci açılmış…

Adı “KÖFTEVİZYON”…

Seyti’e sordum; “Seyit, karşının köftesi nasıl? Yiyebilir miyiz?”

Seyit, hiç kuşku duymadan onayladı… “Abi… Vallaha çok güzel köfte…”

“Seyit… Beğenmezsem hesabı sana ödetirim” dedim…

Seyit o kadar emin ki “Öderim vallaha…” dedi.

Gittik ve yedik…

Tüm Kayseri’lilere öneririm… Gidin ve orada bir kez dahi olsa köftesini yiyin… Sonra gelin, beğenmezseniz hesabı ben öderim… Ben ödemezsem zaten Seyit öder!…

Öyle güzel bir sunum, öyle nefis bir köfteyi bugüne kadar hiç Kayseri’de yemediğinizden eminim…

Bol yeşillik, masanıza konuyor. Öyle tabak mabak filan yok, ortaya… Üzerine limon sıkılıyor, kuru soğanlar pişmiş, sarımsak pişmiş…

Köfte ise ekmek arası…

İsterseniz tavuk etinden köfte…

Gerçekten köfte ziyafetinin ve lezzetinin tadı damağınızda kalacak…

İşte böyle…

Bir “Acil” haber ile geldiğimiz Kayseri’de, biraz da olsa ciğerlerimizi dostların “Gül bahçelerindeki” gül kokulu muhabbetler ile çalkaladık durduk…

Sonuçta dostların “Gül bahçeleri” iyi geldi… Tazelendim sayelerinde ve Ankara’ya döndüm…

Hepsine de teşekkür ederim.

<ı>07 AĞUSTOS 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..