Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '15

 
Kategori
Dostluk
 

Dostlara (I / II )

Dostlara (I / II )
 

Tuzla sahilinde / Nisan 2015


- 1 -
 
DOSTLARA ( İ )
 
Perşembe sabahı riskli ve ağır bir ameliyata giriyorum. Midemde oluşan habis bir urun gecikmeden çevresiyle birlikte kesilip alınması gerekiyor. İki gün önce göğüs anjiyosunda ise çilekeş kalbimde de sorunlar ortaya çıktı. Güvenilir hekim dostlarım aracılığıyla tanıştığım cerrahıma ve kardiyoloğa güven duyuyorum.  Onlar, aralarında tartışarak ameliyatın ertelenmesi riskini, kalbin yaratacağı tehlikeden daha büyük bir risk olarak değerlendirdiler. Doğabilecek komplikasyonlara karşı gerekli önlemleri alarak operasyona karar verdiler.
 
Olanları ve olacakları bir savaşçı olarak karşılamayı sürdürüyorum elbette. Bu güne kadar kanserli düzene karşı -gücümüz yetmez diye düşünmeden- hep savaşageldik. Şimdi ona bir de bu habis hastalık eklendi. Bundan böyle de bu ikisiyle birlikte savaşacağız.  Biliyorum ki;
 
“ Mesele esir düşmekte değil,                                                                                                                  Teslim olmamakta bütün mesele.”
 
Bu muharebeyi de kazanır ve yaşarsak eğer; daha ne çok okunacak kitap, yazılacak deneme, makale, kitap ve yetiştirilecek genç ve yetiştirilerek örgütlenecek genç işçi var, diye düşünüyorum. Daha sevgili kızım ve benimle birlikte çileli bir yaşamı yüksünmeden çeken sevgili eşimle birlikte yapacağımız şeyler var.
 
Sekiz on yıl önce; “ O günden bu güne ne çok hayatlar yaşadım, ne çok ölümler öldüm.” diye yazmıştım. 1967-68’lerden beri bir ömre bir çok ömrü sığdırdım. Her dönemde hep yerim işçilerin, emekçilerin¸ ezilenlerin ve namuslu aydınların durduğu yer oldu.
 
Eşitsiz gelişme yasası gereği yaşlanan bedenim uyum sağlamakta güçlük çekse de duygu ve coşkum bir delikanlı yüreğimden fışkırmış gibi hep genç kaldı. O nedenle olsa gerek hâlâ;  inancını yitirip liberalizme veya ulusalcılığa meyletmiş ve kaşarlanmış eski devrimcilere göre gençlerle, yüreği genç kalmış devrimcilerle ve özellikle genç işçilerle çok daha iyi anlaşabiliyorum.
 
Şimdilik hoşça kalın kalın dostlarım. Yine görüşmek üzere diyelim.            
 
23 Haziran 2015, Maltepe 
 
Yusuf  Hoca
 
Dostlara (II)
 
25 Haziran Perşembe sabahı uzun süren ve son derece başarılı bir ameliyatı atlattık. Böylece zor ve keskin bir virajı dönüp geride bıraktık. Bu süreçte gözlemlediğim bazı şeyler, belli düşüncelere ulaşmamı mümkün kıldı. Onları sizlerle paylaşmayı çok istiyorum:
 
* Birincisi; sizlerden o kadar çok, o kadar güzel ve o kadar yüreklendirici yazılı ve sözlü mesajlar aldım ki, hepsi derlenip bir araya getirilse olağanüstü güzellikte bir güldeste oluşturur. Meğer ne kadar çok yüz yüze ve gıyaben tanıdığımız, dayanışmacı, güzel yürekli dostlarımız varmış. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı ve sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ve hepsinden önemlisi de her şeyin hızla kirlenip çürüdüğü bir toplumda, meğer hala ne çok güzel şeyler düşünen, güzel şeyler yazan tertemiz insanlarımız varmış. O nedenle de insanlarımızda yaşayan yayla suyu gibi dupduru bu damarı gördükten sonra karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmaya hiç gerek yok. Apaçık ki, devrimcilerimizin dayanışmaları ve söylemleri çok güzel; eylemlerimiz de çok güzel olduğu zaman inanın her şey çok güzel olacak.
 
*İkincisi; ünlü bir hekim ömrü uzatmak için şu dört şeyi öneriyor: İyi beslenmek, güzel uyumak, daha çok hareket etmek ve her günü güzel ve anlamlı yaşamak. Biz devrimciler kuşaklar boyu, bunların hiçbirine özen gösteremedik. Ağaca, kuşa, böceğe, çiçeğe ve ezim ezim ezilen insanlarımıza, hele hele çocuklara ve tüm mazlumlara ne kadar candan ilgi ve özen gösterdik. Ne yazık ki, bu özenin binde birini bile kendimize göstermedik. Ve ne yazık ki kanser, bir devrimci hastalığı haline geldi. Oysaki, düşmana inat bir gün fazla yaşamak bir görevdir. Hele hele anlamlı, dolu dolu yaşamak ve yaşanası güzel bir dünya için savaşmak...
 
*Üçüncüsü; devlet hastanelerine bütün desteği kesmelerine, temel bir insan hakkı olan sağlığı piyasalaştırmalarına, sağlık emekçilerini itibarsızlaştırmalarına, kendini piyasaya tanıtmış ünlü hekimler özel hastanelerce kapışılmış olmalarına rağmen hala çok sayıda hoca, özverili genç uzman, nitelikli öğrenciler yetiştirmeye var güçleriyle devam ediyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, sağlık, eğitim gibi temel hakları bile ticaret ve kâr konusu haline getiren vahşi kapitalizm, sağlık emekçilerini büsbütün teslim alamamış. Bu konuda da gelecek açısından umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Özellikle; devlet ve üniversite hastanelerinde yatan hastalar ve refakatçiler arasında görülen halden bilir dayanışma o kadar doğal ve o kadar kendiliğinden yaşanmakta ki, duygulanmamak elde değil.
 
Bana gelince, bu hastalığı ve halen sırada bekleyen diğerlerini bir savaşçı olarak karşılamaya devam edeceğim. Sevgili Adnan Köymen’in ameliyattan sonra dediği gibi: "Yaşamak, savaşmaktır; savaşmak ise yaşamak." Hele hele bu mücadele; bütün kötülükler ve zulümlerin ana sebebi olan burjuva özel mülkiye düzeninin yok edildiği, sınıfların ve sömürünün ortadan kalktığı, güçlünün değil haklının egemen olduğu,  halkların kardeşleştiği, sınırların anlamını yitirdiği, bilim ve teknolojinin kâra değil, insanın mutluluğuna hizmet ettiği, insan soyunun doğayla uyum içinde yaşadığı, çocukların ekmeğe, oyuna ve sevgiye doyarak yaşadığı ve insanın en güzel yanlarının serpilip çiçeklendiği yaşanası bir özgürlük ve bolluk dünyası uğruna verilen bir savaş olursa...
 
 
 
Hepinize sağlıklar ve başarılar diliyorum dostlar...
 
Toplam blog
: 56
: 599
Kayıt tarihi
: 08.03.11
 
 

1948’de Tokat’ın Reşadiye ilçesine bağlı Bereketli köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Reşad..