Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '15

 
Kategori
Öykü
 

Dostluğumuza ne olmuştu?

Ülkemizin her bölgesi güzeldir. Hele yurt dışına çıkarsanız, bunu gözlerinizle daha çok görür, canım memleketim benim diye, toprağını öpersiniz. Ben de Ege bölgesinin, çok mümbit çok verimli ve çok turist çeken bu kentinde doğmuşum. Halen de orada ikamet etmekteyim. Mahallemizin sokakları parke taşlarla döşelidir. İhate duvarları alçak duvar ve korkuluklu olup, meydanları da asırlık çınarlarının bulunduğu ve mis gibi havası olan bir yerdir. Anadolu’da bu tür kentlere sık sık rastlarsınız. Burada, karşılıklı cumbalı evlerimiz vardır. Bu evlerin bulunduğu mahallelerde, her evin pencerelerini süsleyen, kadife çiçekleri, sümbüller, nergisler ve aşılı fesleğen saksılarını görürsünüz. Pencereler den bakan mahalle sakinlerine ise, selam vermeden geçemezsiniz !

   Çünkü, birbirlerini hep tanırlar. Hatta içlerinde kız alıp, kız vermiş aileler bile vardır. Anadolu kentlerin de, bu tür yakınlıklara rastlamak çok olasıdır. Bu güzel bir adettir oralarda. Yardımlaşma ise, bir şükran borcudur adeta. Ben bu güzel adetleri çok sever ve çok da saygı duyarım. Her yerde olduğu gibi, mahallemizde de, hem fakir hem zengin aileler yaşamaktadır. Pek gurbete kız vermezler ama, komşu kentlerden rahatlıkla gelin alırlar. Böyle bir yerdir kentimiz !

   Komşumuz ve ayni zamanda mahalle arkadaşımızlardan biri olan Hasan Kardeş, bize göre fakir ailelerden biri sayılan bir ailenin çocuğu idi. Bizim evden üç-beş ev ötede otururlardı. Kendisiyle geçmişte acı-tatlı günlerimiz çok olmuştu. Bizden bir-iki yaş büyüktü ama biz ona hürmette, saygıda, kusur etmezdik hiç. Anadolu’da adet böyledir. O ise, bu büyük olma halini her vesile ile lehine kullanılır ve bizlere karşı hep akil adam rolünü oynardı ! Daha önce de söyledim. Mahalle arkadaşımızlarımızdan biri olan Hasan Kardeş, bunu hep bir patron edasıyle yapar, emirler yağdırır, bir bilen edasıyla hayır bu iş öyle olmaz, şöyle olur diye de fikirler üretirdi !

   Askerlik sonrası, ailece zengin ve dört kızları olan bizden biraz uzak komşumuz Pınarcı ailesinin, ikinci sıradaki kızını istetmişti. Anılan aile önce, buna karşı çıkmış, bir çok uğraşılardan sonra da, araya giren hatırlı saygın kişilerin sayesinde birden bu ailenin damadı oluvermişti. “Zengin olmak ise, gerçekten de güzel ve herkesin hayalini süsleyen bir olguydu.” Zengin olmayı kim istemezdi ki? Acıma ve yardımlaşma duygularını ise bir kenara bırakmamak gerekirdi. Hasan Kardeş bunu yapmamış bu vesile ile de yürüyüşünü bile değiştirivermişti hemen ! Evet evet Hasan, kayınpederinin sayesinde hiç  uğraş vermeden, taş atıp kolu yorulmadan birden bire zengin ağa olup çıkıvermişti karşımıza ! Bu zenginlik Hasan Kardeşin yaşantısını da değiştirmiş, arkadaşlarımıza ise hiç sevmediğimiz, argo kelimelerle hitap etmeye başlamıştı.

   Biz ise, ne de olsa arkadaşımızdır, netice de birşeycik olmaz diye düşünürken, Hasan Kardeşimiz de ciddi cidddi böyle hal ve hareketlerine devam eder olmuştu. Durumun vahametini sezip, bu işin böyle gitmeyeceğini anlayan arkadaşlarımız, bu şekilde arkadaşlık etmenin de doğru bir hareket olmayacağını gördüklerinden yavaş yavaş uzaklaşmak zorunda kalmışlardı kendilerinden. Oysa, arkadaşımız zengin bir aileye damat oldu diye, ne kadar da çok sevinmiştik, ne kadar, bilemezsiniz ? Mahallemizde zenginde aileler de vardı fakirde. Ama asgari ücretle karnını zor doyuran insanlardan tutunuzda, işsiz olanlarını mı ararsınız, yoksa yarın için cebinde bir kuruşu bile, olmayan anne ve babaları mı ararsınız, bunların hepside mahallemizde fazlasıyle mevcuttu. Fakat onurlu insanlar olduklarından sıkıntılarını kimseciklere söylemezlerdi. Biraz daha konuştursanız  anlattıklarını dinlerken dayanamaz ağlarsınız. Böyle asil ailelerdi bunlar. Çocukları da asil olmalı diye düşünürdük hep. Üç kuruş parayla ne oldum delisi olmamalıydı. Kendi memleketinin gerçekleriyle yüzleşmeli idi ençok.Bizim gibi ailelerin çocukları, böyle bir zengin aileden, hele hele Pınarcı ailesinden kız almanın ne demek olduğunu bildiğimizden, dolu dolu bir mutluluk içerisine girmiş ve adeta bir sevinç yumağı oluşturmuştuk. Bütün bu durumları yakından izleyen bir ağabeyimiz de, bizlere ”komşunun komşuya rahmeti olmaz, zahmeti olur” boşuna sevinmeyin diyordu ! Oysa ne kadar da doğru söylenmiş bir sözdü ? Ancak çok sonraları anlayabildik bunun ne demek olduğunu !

   Arkadaşlarımız,  Hasan Kardeşin üzerinden birden ellerini çektiler. Hasan kardeş önceleri bu işe pek umursamamış gibi görünse de, daha sonraları yalnız kaldığını fark edince bizlerle, tekrar irtibata geçmeye çalıştı. Ancak, arkadaşlarımızdan ona dönüp bakan bir tek arkadaşımız bile olmamıştı ! Dostluğumuza ne olmuştu ? da Hasan Kardeş bu hale gelmişti? Biz arkadaşları ile alıp veremediği bir şey mi vardı acaba ? varsa da biz niye bilmiyorduk diye düşünüyorduk hep ?

   Nihayet, yıllar yılları kovalamış, Hasan Kardeş bu zaman zarfında da mahallenin hatırı sayılır kişilerinden biri olmuş, herkese akıl vermeye başlamıştı. Şehrin en mutena semtlerinden ve şehirden biraz uzakta, çok ta tutulan ve açtığı iki büyük restoranlarla da bayağı adından sözü edilen bir adam haline gelmişti. Ayrıca sosyetenin uğrak yerlerinden biri ve gözdesi olmuştu. Kendisine kızmamıza rağmen, bir yandan da inanın seviniyorduk. Belki, mahalledeki fakir-fukara komşularımızdan bazılarına, ileride yardım edebilir ve bir faydası dokunur diye ! Ama ne gezer ? Hasan tamamen kendi doğrultusunda gitmeye devam etti. Önce arabalardan başladı seçimine, sonrada evini değiştirmekle işe koyuldu

   Bün bunlar güzel ve hoş şeylerdi. İnanın gözümüz yoktu. Baba evine gelip giderken bile artık daha lüks arabalarla ve özel şoförüyle gelip gitmeyi tercih eder olmuştu. Hasan Kardeşin birden bire zengin olmasıyla birlikte, kılık kıyafeti de değişti. Önceleri beraberce hazır elbisecilere uğrar, birinde bulamazsak diğerine geçer, elbiselerin ölçü ve paraca uygun olanını tercih ederdik birlikte. Hasan kardeş, artık en nadide markalardan giyinmeyi tercih eder olmuştu. Bizim,kullandığımız limon, ıhlamur ve tütün kolonyaları, en çok kullandığımız parfümlerimiz arasında yer alır ve biz bu kolonya türleri ile avunurken, Hasan Kardeşin kullandığı parfümlerin kokusu onbeş-yirmi metre uzaktan seziliyordu. İlişkilerimizi kestiğimiz Hasan Kardeşin, bu yaşam tarzını bayağı kıskanır olmuştuk ! Aradan geçen zaman zarfında bazen, Hasan Kardeşle karşılaştığımız günler de oluyordu. Bakıyorsunuz tesadüfen bir yerde, mutlaka birbirimizi görüyorduk ama, selâmlaşmanın ötesinde bir yaklaşımımız da olmuyordu. Hal hatır sorma falan ise ne gezerdi ?.Kaldı ki, Hasan’la çocukluğumuz beraber geçmişti diyebilirim. Geri tarafını okuyucunun takdirine bırakıyorum !

   Hasan Kardeşimizin arkadaşları olarak lokantalarına uğrayıp bir “hayırlı olsun” demek kısmet olmadı. Onun lokantalarının bulunduğu semtlere, özel şoförleri olan veya kendi özel arabası olanlar gidebiliyordu. Giyim kuşamda son derece de önemliydi. Bizler fakir aile çocukları olarak, bu tür lokantalarda böyle büyük paralar harcayamazdık, çünkü, bir takım mükellefiyetlerimiz vardı. Bakmakla yükümlü olduğumuz bu mükellifeyetlerimiz olmasa, bu işe biz de çoktan varız, diyebilirdik ama, her nedense bir türlü olmadı işte. Çünkü buralarda yaşayan halkın bir yaşam tarzı ve böyle yerlere gitmenin de belli bir bedeli vardı.?.Günün birinde umarım mutlaka olur herhalde diye ümitleniyorduk ! Aradan geçen zaman içerisinde ne biz Hasan’ı ne de Hasan bizi hiç aramadı. Bir gün arkadaşlarımızdan biri duymuş ! O söyledi de öyle haberimiz oldu !

   Hasan kardeşin eşi vefat etmiş ! Kalp krizi geçiresiymiş. Rivayetler bu yönde idi. Ne kadar dargın ve kırgında olsak, hemen toparlanıp, baş sağlığına gittik. Öyle ya, ölüm bu herkesin başında ?.Bu gün bana, yarın sana ! Eski arkadaşımıza taziyede bulunduk. Yarasını deşmemek için de fazlaca detaya girmedik. Bizleri hep birlikte kendi evinde görünce hıçkıra hıçkıra ağladı. Ne olur birbirimizi unutmayalım dedi. Acısının üzerine acı ile gitmedik.Böyle bir durum bize yakışmazdı. O hatasını anlar diye düşündük !

   Bir zaman sonra da duyduk ki,Hasan kardeş evlenmek üzere kendine bir eş arıyormuş ? Aracılardan bazıları, acaba Hasan ne yapmak istiyor, nedir bunun evveliyatı veya acelesi diye, bize soruyorlar dı? Biz de evveliyatı ne yapacaksınız, şimdiki durumuna bakın siz, diyorduk. “Artık öyle bir devirde yaşıyorduk ki, bir günün ertesinde bile çok şeylerin değişmiş olabileceğinin yakından tanığı olmuştuk” Bu itibarla “kızınızın mesut olacağını inanıyorsanız verin”diyorduk. Fakat Hasan Kardeş duyduğumuz kadariyle patron olmanın verdiği inisiyatifle, hareket ediyor, talip olduğu aileler ve kızlarına yukarıdan bakıyormuş. Yani sizin anlayacağınız “onları hafife alıp küçümsüyormuş.” Pek tabiidir ki durum böyle olunca da, talip olduğu kızların babaları ile kendilerine talip olunan hanım kızlarımız da pek güven duymuyorlarmış !

   Bu kadar beraberliğimiz, bu kadar sade bir arkadaşlığımız olmasına rağmen, hiç bir arkadaşımız Hasan’ın lokantalarına gidip bir yemek yemek istemedi. Çok kez gitmeye niyetlendik ama, Hasan’ın afrası-tafrası yine devam ederse, yemek de rezil olur bir şeye benzemez diye düşündük. Halbuki arkadaşlarımız, onunla beraberken Hasan’ın rezil olduğu birçok olaylı günlerde, onun için neler yapmadılar neler.! Onu ancak ben ve arkadaşlarım bilmekteyiz !

 

   Arkadaşlarımızın hepsi de, delikanlı çocuklardı. Kendi çaplarında usul ve erkan da bilirlerdi. Mahallelisine ve büyüklerine çok saygı gösterirlerdi. İçimizden birini yemeğe çağırsa ne yazar, çağırmasa ne yazardı ama, Hasan Kardeş gerçekten vezir mi (!)olmuştu ne, bir türlü anlayamadık ?

 

   Biz onun yemeğin de falan da değildik aslında ! Anadolu’ nun bazı güzel adetleri vardır. Hep söylerler ! “Bir fincan kahvenin kırkyıl hatırı vardır.” diye. İnsanlar arkadaşlarına hangi şartlar altında olursa olsun, menfaatı uğruna sırtını dönemez ve dönmemelidir de ! Onun için bu dostluklar üç-beş kuruşa satılmamalıydı ?.Biz Hasan Kardeş de, asıl bunları göremediğimiz için çok üzgündük ! Doğrusu buna yanıyorduk hep?

 

   Bütün bunlara rağmen, soranlara da Hasan Kardeş için, en küçük kötü bir referans vermedik ve daima mutlu olmasını istedik ! Bunu ancak, gerçekten bizi tanıyanlar bilebilirdi. Bizim arkadaşlık anlayışımız böyleydi. Hasan’ın sonraları ne yaptığından, en yakınları dahi, bu gün bile, bir bilgi edinebilmiş değildi ?. Bizde haberdar olamadığımızı, Hasan’ı soran yakınlarına defalarca da söyledik! Hal böyle iken etrafta durmadan yorumlar yapılıyor, Hasan Kardeşin, işini daha da büyütmüş olduğu hakkında, bazı söylentilerde dilden dile dolaşıyor ve farklı şekillerde algılanıyordu !

 

   Ama kimi, Avrupa’da lokanta açmak maksadiyle iş turu için oralara gittiğini, kimi ise mafyayla birlikte hareket ettiğinden dolayı, bir olaya kurban gitmiş olabileceğini söylemekle yetiniyorlardı? Her ne şekilde olursa olsun, Hasan Kardeşimizin durumu, esrarını korumakta olup ve hala da anlaşılabilmiş de değildi. Temennimiz, başına, elim ve üzücü bir olayın gelmemesidir ? Unuttuğu o eski arkadaşları olarak, onun bu türlü yaşantısını tasvip etmememize rağmen, ondan gelecek, sağlık haberlerini içtenlikle beklemekte olduğumuzdur!

 

   Kimsenin özeline girmek istemeyiz. Bu gibi hareketler, bizi bozar. Gerekirse arkadaşlarımız için üç maymunu bile oynarız ama, yeterki arkadaşlarımızı veya arkadaşlığı ucuza satmış bir arkadaş olmayalım. Temennimiz budur !

Bize büyüklerimiz, şöyle söylerlerdi hep;

Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için ?

   Hasan Kardeşin bu tutumunu, yıllarsonra da olsa, bizler hatalı bir arkadaş (!) seçmişiz şeklinde kabul  ettik ve bu vesileyle de hatamızı anlarken, arkadaşları olarak birbirimize daha bir sarılır kenetlenir olduk !..

 
Toplam blog
: 13
: 460
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

Ankara, Tekniker Yüksek Okulu Makine Bölümü mezunuyum. 1941 doğumlu olup, emekliyim. Günde mutlak..