Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '06

 
Kategori
Dostluk
 

Dostluk nedir?

Dostluk nedir?
 

Ailemizi seçemeyiz. Doğarız küçük bir toplum içinde; bakarız, annemiz, babamız, kardeşlerimiz vardır. Ve diğer akrabalarımız. O topluluk içinde yaşarız, severiz onları; et tırnak misali dokuyla, kanla bağlanırız birbirimize. Ama duyarız çoğu kez, nasılsa da düşman oluverir bu insanlar bile birbirine. Arkasından meşhur atalarımızın meşhur sözlerinden biri: ‘’Kardeş kardeşi bıçaklamış, sonra dönmüş kucaklamış’’.

Çocuklarımız, canımızdan bir parça. Ne olursa olsun gözbebeğimiz, ciğerimizi yakan en büyük acıdır. Severiz koşulsuzca.

Aşkımız; bir kıvılcım, karşılıklı ya da karşılıksız duygu yoğunluğu. Sonsuza dek süreni görmedim ben henüz. Aşk hep hancı oldu ama aşık olunanlar birer yolcu.

Peki ya dostlarımız, dostluk nedir? Nasıl bir farkı vardır, diğer tavana vurmuş duygulardan.

Nasıl seçeriz dostumuz olacak insanları onlarca arkadaşımız içinden?

Sanırım bir his, aşk gibi karşılıklı oluşuveren. Ama aşk gibi kocaman bir alevken çabucak sönüvermeyen.

Yıllarca görüşmesek de o dost dediğimiz kişiyle, dostluk öyle bir şey ki zamanı kaldırıverir birden. Sorulmaz o zaman ‘’neden bunca zaman aramadın’’ diye. Dostluk kapıyı ne zaman çalsa açılır hep aynı sevinçle. Ve karşılanır dost, en içten kucaklamayla..

Bir ya da iki tane olur, hercai değildir dostluk; çokluğu sevmez. Biz bize olalım der.

Yerinde sövmeyi, yerinde övmek kadar kabul eder. Aynaya bakıp ta, göz bebeklerinden ruhuna ulaşmaya nasıl çalışıyorsa insan, o şekilde açar kalbini dostluk. Ve ne varsa içinde kabul eder. Sansürü yoktur, kızması, darılması; terk edip gitmesi hiç yoktur. Ne kadar uzaklara giderse gitsin, biliriz ki mutlaka döner. Ve döndüğünde bıraktığı gibidir, bekleyen dost kalp.

Soğukta bir sıcak çay, içimizi ısıtan; sıcakta bir ağaç gölgesidir, sırtımızı dayayıp nefeslendiğimiz…

Yeni doğan bebeğimize bir süt anne, oğlumuza bir kirvedir…

Düğünümüzde dansçı, cenazemize duacıdır…

Bizimle susmayı bilen, ağlayan ya da gülebilendir en saçma halimize bile…

Açken bir lokma ekmektir, yorgunken omuzlarımıza bir masaj…

Dostluk; kandan, candan olmadan, can olabilmektir birbirine…

Herkes utanıp kaçarken düşkün halimizde, o başını dik tutup yanımızda yürüyebilendir.

Ve gözümüze baktığında konuşmadan ruhumuzu okuyabilendir…

Özgürdür dostluk, zorlama yoktur; ne imza ne de söz yoktur.

Günahsızdır, yasağı yoktur.

Bir tokada bir dolu sırrı satmayacak kadar sağlamdır. Susar dostluk, ne olduğunu anlamasa da sırrı gömer içine susar, hatırı vardır.

Yataktan kalktığımız halimize bile severek bakar, gördüğü kalbimizdir çünkü her zaman…

Ve Mevla’nın şu dizlerindeki gibi:

Dost matematiksel olmalı

Sevinci çarpmalı

Üzüntüyü bölmeli

Geçmişi çıkarmalı

Yarını toplamalı

Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı saptamalı

Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı

İşi bitince seni bir tarafa atmamalı…

Mevlana dostu böyle tarif etmiş dizelerinde. Ve dostluk tüm bunları yaşabildiğiniz bir insanı kaybetmeden elimizde tutabilmektir.

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..