Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '07

 
Kategori
Dostluk
 

Dosttan bol şey yok dünyada, dosttan az şey de... [2]

Dosttan bol şey yok dünyada, dosttan az şey de... [2]
 

"İnsanlarla yaşamak güçtür, çünkü susmak zordur. Ve biz zıddımıza karşı gidene değil, bizi hiç alakadar etmeyene karşı en keskin hiddeti gösteririz..." demiş Nietzsche.

Dostluk bana kalırsa karşılıksız verdiklerinizi hemen unutmak, aldıklarınızı ise daima hatırlamak ve korumaktır. Ama var mıdır öyle "değerli" dost?

Sokrates bir ev yaptırmış nasılsa;
Eş dost başlamış kusur bulmaya:
Kimi içini beğenmemiş:
Kızmayın ama demiş;
Şanınıza layık değil odaları.
Kimi cephesine çatmış:
Karşıdan görünüş berbatmış.
Hepsine göre de cok darmış bu ev.
Kim sığarmış bu kulübeye?
Koca Filozof:
Ah, demiş, keşke bu evin
alabileceği kadar
gerçek dostum olsa!
Sokrates'in sözü yerinde;
Bir ev dolusu gerçek dost nerede?
Sözde herkes dost, ama gel de inan.
Dosttan bol şey de yok dünyada,
Dosttan az şey de.

"Büyük servet sahibi olan kişi, yalnız günlük ihtiyacına yetecek mala sahip olandan daha çok mutluluğa yakın değildir." demiş Herodotos.

Dostluk da öyledir. Dosta ihtiyacınız yoksa, birçok kişi sizi dostu olarak görür...

"İyi dostluklar hesapsız kurulur" demiş Balzac. Hesapla başlanıyorsa işe, ortada ne arkadaşlık vardır ne de paylaşım. Dostluk hiç yoktur zaten...

Şimdiki dostlarsa epey hesapçı. Sizden de ne kâr elde edeceklerine öyle dalmışlardır ki, "hesabı şaşırıyorlar" sık sık...

Bektaşi ile komşusunun arası çok iyiymiş. Yıllar geçmiş, öbür dünyanın kapısını aralamışlar. Sonuçta Bektaşi cehenneme, komşusu cennete gitmiş.

Aradan yüz cehennem yılı geçmiş ki yine karşılaşmışlar. Komşu iyi kalpli ya... Bektaşiye ne gibi cehennem azapları çektiğini sormuş.

Bektaşi ise memnun başlamış anlatmaya:

"Kalabalık olduğumuz için çok iş düşmüyor, bütün gün dalga geçiyoruz. Benim payıma günde bir kez el arabasıyla kömür taşımak düşüyor, o kadar..."

Komşu hayretler içinde:

"Yapma yahu! Ben her sabah beşte kalkmazsam, işimi yetiştiremiyorum. Önce yıldızları parlatıyorum. Sonra güneşi uyandırıyorum. Sonra bütün gün yağmur bulutlarını gezdirmem gerekiyor."

Bektaşi niçin bu kadar işi olduğunu sorunca, komşusu açıklıyor:

"Adam yok, adaaaam...."

Kimilerine göre "zordur adam olmak kadar adam bulmak..."

Sokrates demiştik, devam edelim. Sokrates'e öğrencileri sormuş:

"Dostluk nedir?"

Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş:

"Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..."

Zenginler para ve eşya biriktire dursun, kimileri de "insan biriktiriyor"...

Kimisi repoda, kasalarda senetler, tablolar, antikalar, boğazda villalar, helikopterler, hatta "ada"lar biriktiriyor. Likya kralları gibi sanıyorlar ki, öte dünyaya onlarla geçecekler.

Şan ve şöhreti biriktirenler, günün birinde bir bakıyorlar ki, ne şöhret kalmış elde ne para... Ellerini açmaya başlıyorlar...

Gençler sms, cep telefonu, cd biriktiyor.

Yorgun ihtiyar, namaz; alim, kitap; cahil, düşman biriktiriyor...

"Olgun bir insanı dost edinmek isterseniz eleştirin, basit bir kimseyi dost edinmek isterseniz övün." demiş Nelson.

Kısaca herkes bir şeyleri biriktirme telaşındayken, ben yalnızca "insan biriktiriyorum"...

Böylesi bir cinnet çağında, insan da kendinden öyle uzaklaştı, erdem ve değerlerin için öyle boşaltıldı ki, insan biriktirmeyi unuttuk...

Ülkenin birinde iki gerçek dost yaşarmış.
Birinin malı, ötekinin malı gibiymiş.
Anlaşılan o ülkede dostluk, bambaşkaymış...

Bir gece ülkede herkes dalmış derin uykulara.
Orada güneş battı mı, fırsat bu fırsat der,
uykunun tadını çıkarırmış millet.

Gece yarısı bizim dostlardan biri, fırlamış yatağından,
koşmuş doğru dostunun evine.
Uyandırmış hizmetçileri tatlı uykularından...

Dostu, yukarıdan duymuş sesini. Hemen kaptığı gibi
kılıcını, kesesini, koşmuş dostunun yanına...

"Hayrola!" demiş, merak içinde, soluk soluğa...
"Sen, kolay kolay uyandırmazsın kimseyi,
uykuyu da seversin üstelik.
Kumarda kaybettiysen; al şu keseyi.

Evini bastılarsa; işte buradayız ben ve kılıcım.
Haydi gidip haklarından gelelim.
Yalnız yatamaz mı oldun yoksa???
Benim güzel cariyeyi al git öyleyse..."

"Yok a canım." demiş dostu... "Ne o, ne de bu.
Rüyamda biraz düşünceli gördüm seni...
Sakın başı dertte olmasın deyip koştum.
Kusura bakma dostum!"

Gerçek bir dostu olmak ne güzel bir şey!
Derdini açmanı beklemez bile...
Kendi bulup söylemek ister, belki sen çekinirsin diye.
Sevdiği insanın üstüne titrer,
bir düşten, bir hiçten nem kapar.

Bu da "dostlar", hepinize kıssadan hisse...
 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..