Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '07

 
Kategori
Eğitim
 

Dosttan mektup (7)

Selam Değerli Dosta;

Ayrıldıktan sonra, çok yoğun koşturma içinde, nasıl geçtiğini anlayamadığım bir haftanın sonunda satırlarda seninle olma fırsatını nihayet buldum. Saat 13.00'e geliyor. Dışarıdaki aşırı sıcağa göre çok serin olan evimizde yalnızım. Annem ve babam Haymana'ya gittiler. Aslında ben de Cumartesi-Pazar onlarla olmak istemiştim ancak, bir yakınımızın nikah törenine onları temsilen katılma zorunluluğu beni Ankara'ya bağladı. Çok da iyi oldu. Biriken hafta sonu işlerini (ev temizliği, çamaşır, ütü vb.) gönlümce yapabileceğim gibi, dinlenme ve sana yazma fırsatını da bulmuş oldum.

Çok yoğun geçti dediğim haftada neler yaptım? Seni ilgilendirenleri özetleyebilirim. Beytepe'de Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü ile görüştüm. Öğrendiğin gibi, programı bir dönem durdurma isteğinde bulunduğun için başlamazsan Hacettepe'de lisansüstü öğrenim hakkın tamamen yok oluyormuş. (Eskiden 2 yıl bekledikten sonra tekrar başlanabiliyordu.) Bu nedenle, program yaptırma haftasında senin için de program yaptırmayı düşünüyorum. Devam edemezsen de sonuç değişmeyecek nasıl olsa.

Devlet Lisan Okulu için Hizmet İçi Eğitim Dairesine gittiğimde, bakanlıktan gelen, henüz kesinleşmemiş listeyi inceledim. Ankara'dan dört bayan ilkokul öğretmeni alınmış. Onların dışındakiler diğer kurumlardan. İlgili arkadaş, kur belirleme sınavları henüz yapılmadığı için listeye eklenecek isimlerin gelebileceğini, isteğimin Genel Müdürün izniyle gerçekleşebileceğini söyledi. Okulun müdürü ise (Devlet Lisan Okulunun), A kurunun kaldırıldığını, orada yeni bir dile başlamanın söz konusu olmadığını, ayrıca maaşlı izinli kursiyer almada kendilerinin hiç bir etkisi olamayacağını belirtti. Bu hafta içinde ne zaman randevu alabilirsem, isteğimi Genel Müdüre ileteceğim. "Hayır" demesi olasılığını da göze alarak. Talim Terbiye'ye yazdığın uzun dilekçeyi oradaki arkadaşa bıraktım. Henüz görüşemedik.

Dergideki yeni yazını okumak beni bir kez daha mutlu etti. O günlerde Y.Ö.K.'e gönderilmek üzere Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim elemanlarının yıllık çalışma raporlarını hazırlıyorduk. 30 kişilik listede ürünü olün ya da makale vb. yazan 5 kişiyi geçmiyor. Onlarınki de (ben de dahil) 1-2'yi geçmiyordu. Oysa, eğitim-öğretim sorunları üzerine çok değerli yazılarıyla eğilen bir eğitimci ilkokul öğretmenliği çemberinden çıkamıyordu. Gerçekten de çok iyi bir gözlemcisin. Hem de araştırmacı ve gözlemlerini dile getirmedeki başarına özeniyorum. Yazıyı okunken 15 yıl öncesine gittim. Lise yıllarında yaptığım bir eğitsel kol çalışmasını anımsadım. O yıllarda TRT'de görevli olduğu için haftada 2-3 sat dersimize gelen Edebiyat öğretmenimiz (daha sonra Hacettepe'de bizim bölümde doktorasını aldığını, Muğla milletvekili olduğunu öğrenmiştim), "Güzel Türkçemiz" adlı bir duvar gazetesi çıkarmaya yöneltmişti beni. Ömer Asım Aksoy ile o yıllarda tanışmış (TDK başkanı idi), döküman olacak kitaplar almıştım. Öğretmenimizin kontrolünde, tek başıma ayda bir düzenlediğim gazetede, Türkçe'yi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak ve güzel konuşmak üzerine makaleler, şiirler, özlü sözler yanında, yabancı kökenli sözcüklerin Öz Türkçe karşılığını gösteren listeler ile genellikle yanlış kullanılmakta olan sözcüklerin doğrularını gösteren listeler yer alıyordu. Bir kısım dökümanlarını hala sakladığım gazetenin benzerini öğretmenliğimin ilk yılında Kültür ve Edebiyat Kolu öğretmeni olarak çıkarttırmak istediğimde, Müdür Vekili ideolojik görerek izin vermemişti. Ben Müdür olduğumda ise, öğrencileri yönlendirecek öğretmen bulamamıştım. Sonuç olarak, küçük bir öğrenci iken yaptığım çalışmalardan kazandıklarımla yetindim. Sürdüremedim ve hiç bir katkı getiremedim. Önümüzdeki günlerde bu konda bir şeyler yazarsam yine senin etkin (ilham kaynağı olarak) büyük olacak.

Geçen Cumartesi-Pazar da hayatımda tatlı anılardan olacak. Birlikte olmaktan hoşlandığım biri, benimle olmayı, başkalarıyla olmaya yeğlemişti. Biraz bencil gelebilir ama güzel bir duygu. Bu kez de ben çok konuştum hissine kapıldım. "Kapalı kutuyu biraz daha anlamak isterdim, bu fırsatı ona vermedim mi" diyorum. Davranışlarını konuşmalarını düşünüyorum da, benim için çok değerli olan arkadaşlığına saygım artıyor. Bana layık gördüğün bir niteliği bütün içtenliğimle senin için söylüyorum; saygıdeğer bir kişiliğe sahipsin.

Ortak yaşantılarımızdan söz etmenden etkileniyorum ama rahatsız olmuyorum. Onlar dışındaki "olmayan yaşantılarım" dediğin yaşantıları da, diğerlerini de eğer anlatırsan zevkle (okuyacağımı) biliyorsun. Aslında insanın kendisini anlayan biriyle konuşması, duygularını özgürce anlatması çok rahatlatıcı bir olay. Fakat bunu istesek de tam olarak yapamıyoruz sanırım.

Üç kez aralamak zorunda kaldığım satırlarıma son verirken sağlıklı ve mutlu en güzel günleri dilerim.

Selam ve sevgilerimle.

Ankara, 14 Eylül 1986

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..