Dostum Dali, İstanbul'a geldi! (4)

- Selam sevgili Dali.

- Nasılsın sevgili dostum

- Harikayım ya sen

- Ben de her zamanki gibi deliyim

- Çok iyi. Sana delilik yakışıyor, bilesin.

- Eeee. Bugün neler yumurtlayacaksın bakalım bana.

- Şu senin Freud’la ilişkin üzerine kurulu bir oyun oynandı Türkiye’de.

- Öyle mi

- Evet, benim çok sevdiğim bir oyuncu var Türkiye’de. İsmi Haluk Bilginer. O oyunda Sigmund Freud’u canlandırmıştı. Seni ise Mehmet Akan oynamıştı. Ayrıca oyunda hayran olduğum oyunculardan Zuhal Olcay, Jessica rolünde çok başarılıydı. Abraham Yahuda rolünü ise büyük tiyatro ustalarımızdan Selim Naşit Özcan gerçekleştirmişti.

- Oyunun adı neydi?

- Terry Johnson’un yazdığı Histeri oyunu.

- Hımm. Şimdi hatırladım. Freud’u ve onun histeri konusundaki düşüncelerini tartışan bir oyundu.

- Evet, bu oyunda yaşama dair her şey vardı. Seyrettiğim en iyi oyunlardan biriydi. Yani ülkemizde zaman zaman insanı şaşırtan sürrealist olaylardan biriydi bu oyun.

- Sevindim. Ben de geldiğime göre artık Türkiye’de çılgınlık olağan hale gelebilir. Sen bana biraz resimsel bakış açısını anlatsana kuzum. Sanıyorum resimde çıkış yönünün temeli simyaya dayanıyordu.

- Evet, seni kendime en yakın bulduğum yer makrokosmoz. Bir keresinde ne güzel söylemiştin. ‘’ Ben ve Gala Jüpiter’in çocuklarıyız’’ demiştin. Ben de her zaman Jüpiter’in bana yol gösterdiğine inanırım. Ben ve Yeşim’de Jüpiter’in çocuklarıyız’’ diyorum hep.

- İlginç benzerliklerimiz var desene.

- Ayrıca ben resme başlarken kendi imgeselimi simyada yakalamıştım. Daha sonra senin güncende aynı şeyleri okuyunca bu benzerliğe de çok şaşırdığımı söyleyebilirim. Güncende şöyle demiştin, hatırlarsan. ‘’ İşte bu bir kez daha simyacı yumurtasının coşmuş erdemidir ki, ortaçağda inanıldığı gibi akılın ve değerli metallerin dönüştürülmesini olası kılar. ’’

- Felsefe taşı ve simyacı yumurtası ile müthiş bir dönüşüm sihirbazı olabilirsin. Bence bu yolda ardına bakmadan ilerlemelisin.

- Sağol dostum. Senden bu sözleri duymak çok güzel. Sanat eleştirmenlerine resimlerimi gösterdiğimde onlardan duyduğum en güzel söz ‘’özgünsün’’ olmuştu.

- Özgünlük ve biraz çılgınlık. Otoritelere baş kaldırmak. İşte sanatçı bu.

- İçimdeki tanrı, bana makrokozmosu bahşettiğini söylüyor ve onu dönüştürmemi istiyor benden. Elimde ise akıl ve değerli metaller var sadece.

- İşte simyacı olmak bu.

- Ortaçağda yarım kalmış bir yolculuğun peşindeyim ben bu yüzyılda. Çılgın bir bilicinin yolculuğu bu. Senin gibi ben de yazı ve resim diliyle kehanetlerimi makrokozmos’a yaymak istiyorum. İnsanlar birgün kafalarını kaldırıp baktıklarında en büyük yıldızı görecektir.

- Orada olacaksın.

- Biliyorum. Seni bu kadar yakınımda görünce coştum birden. Aslında sana söyleyeceklerim çok ama şimdilik seni ziyaretçilerinle baş başa bırakayım. Nasılsa biz her zaman görüşürüz.

- Sana kolay gelsin sevgili dostum.

Kaynaklar:

Salvador Dali, 50 secrets of Magic Craftsmanship

Sabancı Müzesi

Akbank Salvador Dali Sergisi

www.sn9.net