Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '08

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Dostunu düşmanını iyi tanıyan çocuk

Sevgili oğlum,

Bir büyük adam dostluk konusunda şöyle demiş:” Onlar, dostlarını nasıl olsa bize zararları dokunmayacak diye kendilerinden uzak tuttular. Düşmanları dost olsun diye, gerçekten de onlara çok sıcak ilgi gösterdiler. Sonunda düşmanları onlara dost olmadılar ama , hakiki dostlarını da kaybettiler”. Bu yüzden insan dostunu düşmanını iyi tanıyarak ona göre dost seçmesi gerçekten insanı başarıya , mutluluğa ve dünya ile öbür dünya saadetine sebep olur.

Canım oğlum,

Bizler hayatta elde etmiş olduğumuz küçük başarıları her zaman çok çalışarak çaba harcayarak elde etmiş değiliz. Dostumuz kim? Düşmanımız kim? Onlara dikkat ederek bu aşamaya geldik. Bir insan ne kadar zengin ve akıllı olursa olsun, çevresinde gerçek manadaki dostlarının ve düşmanların kim olduğunu bilmezse o zaman servetlerini de bilgilerini de her an kaybetme ve sefalete , başarısızlığa düşme ihtimalleri her zaman yüksektir.

Canım oğlum,

Bu mektubumda sana bunları anlatacağım. Bir anımı anlatarak başlayayım. Üniversitede arkadaş olduğum ve beni sevmediğini bildiğim halde , sırf yaşça büyük olduğum için ağabeylik yaptığımı sandığım genç ile sınavda yan yana oturmuştuk. Muhabbet ederek sınavın başlamasını beklerken , sınıfın kabadayı genci yanımıza gelerek arkadaşa oradan kalkmasını istedi. Arkadaş ise kalkmak istememekteydi. Tam sen kalkarsın kalkmazsın diye tartışma başlayacaktı ki, ben arkadaşımdan yana tavır koyarak , kabadayı arkadaşıma engel olmaya çalıştım. Sırf arkadaş bildiğim insanı kollamak isterken , başka bir arkadaşımla takışmaktaydım. Neyse bu tartışma kavgaya dönüşmek üzere iken sınav başladı. Sınav bittiği zaman benim yanımdan arkadaşı kaldırmak isteyenle , kalkmak istemeyen arkadaşın kol kola sınav salonundan çıktığını gördüğüm zaman şok olmuştum. Olan bana olmuş ve dost ve düşman tanımak konusunda hayatta bir tecrübe daha edinmiştim. Bir dostu veya iki dostu kaybettim diye üzülürken bir süre sonra baktım ki, iki sahte dosttan da üstün bir hayat tecrübesi kazanmıştım. Hayat tecrübesi edinmek , yaşayarak tecrübe edinmek iste kötü niyetli dostları kaybetmekten daha değerlidir.

Pek Sevgili oğlum,

Hayatta buna benzer olayları sende yaşayacaksın çoğu zaman. Çok dostum beni yarı yolda bıraktılar. Belki beni yarı yolda bıraktıkları zaman kısa vadede onlara maddi ve manevi çıkar sağlamış oldular ama uzun vadede onlar hep zarar ettiler. Bunu anlamayacak kadar da cahil insanlardı. Kendini başkalarını aldatmakla akıllı sanan, dost görünen insanlardan bu yüzden sakınmak gerekmekte.

Canım oğlum,

İnsanlar vardır. Önüne çıkan her insanla dost olarak onların saçma sapan konuşmalarını benimsemedikleri halde sırf onların sevgisini kazanmak için onları onaylar , onlarla dost olmayı başarırlar. Ama kendi benliklerini , kişiliklerini küçük düşürdüklerinin farkına bile varamayacak zavallı olduklarını o değer verdikleri insanlar onları kullanarak bir kenara attıkları zaman anlarlar ki, o zaman anlamak sence ne işse yarar ? Zamanında alınmayan tedbirin zararını tamir etmek uzun zaman alır.

Canım oğlum,

Bir arkadaşım bana bir gün “ Dostum, seni anlamaktayım. Herkese sevgi ve ilgi göstermektesin ama asıl ilgiyi sen kendi çocuğuna , oğluna ver ki o zaman verdiğin sevgi yerini bulsun” dediği zaman anladım ki, insan önce kendini hakiki manada severek, kendini sevenleri dost olanları iyi tanımalı, kendine değer vermeyene değer vermemeli, sonra en yakını çocukları ve ailesine bakmalı , ondan sonra kendisine değer veren akraba, komşu ve hemşerileri ile ilgilenmeli. Bize değer vermeyenlere değer vermemiz onları da sıkıntıya sokar çoğu zaman .

Canım oğlum,

O dostumun uyarısı ile sana olan sevgim, ilgim ve hayat bağım daha da arttı ve artmaya devam edecek.

Canım oğlum,

Sana bir anımı daha anlatmak isterim. Üniversitede okurken , bir arkadaş sevecenliği ile beni etkilemişti. Bir hafta sonu onun kaldığı evin önünden geçerken aklıma geldi. Onu ziyarete gittim.Evi o kadar düzenli idi ki, ona hayran kalmıştım. Gerçekten de odası o güne kadar gördüğüm bekar evlerinin içinde en temiz , tertipli ve güzel olanı idi. Bu arkadaş bir gün benden kitap istedi. Ona evde çok kitap olduğunu ve eve gelerek kendisinin seçmesi gerektiğini söyledim.Arkadaşım uygun bir zamanda, eve gelerek kitaplara bakmaya başladı. En değerli bir kitabımı seçti. Ben bu kitabı veremeyeceğimi söylememe rağmen , geri getireceğini söyledi. Ben vermek istemediğim halde tatlı dili ile beni etkiledi. Ona kitap verdim ama içinden bir ses “Sen bu kitabı unut” demeye başladı. Ben ise kendi kendime “ Dost kazanmak istersen fedakarlıkta bulunman lazım” diyordum. Arkadaş vermemden cesaret alıp bir kitap daha istemez mi? Bunları isterken tabii ki ikimizden başkası yoktu. Onu da verdim.

Bu arkadaş ertesi günü gene yanıma gelmez mi ? Bu sefer istediği maddi şeylerdi. Çok sıkışmışta. Ben anladım ki, adam bizim vermemizden cesaret alarak daha çok daha çok istemekte. Neyse istediğinin azını vererek baştan savdım. Bu arkadaş okulda beni görmeme ve tanımama tavırları takınmaya başlayınca iyice üzüldüm. Bir süre bunu takmamaya gayret ettim.

Daha sonra araya tatil girdi. Tam 3 ay kitaplara ihtiyacım olduğu zaman ister istemez istenmek zorunda kaldım. Ama bu sefer inkar etmez mi. Ben bunu birkaç arkadaşa anlattığım zaman bu sefer yanıma gelerek “ Arkadaş bana kitap vermediğin halde ona buna bana kitap verdiğini neye anlatıyorsun?” demez mi. Bak benim yaptığıma , birde onun yaptığına bak. Ölür müsün öldürür müsün? Bir süre sonra kantinde otururken verdiğim kitabı kız arkadaşından alırken gördüğüm zaman iyice kafayı yiyecek hale gelmiştim. Bak sen şu işe. Arkadaşa kitap verip iyilik yaparken biz düştük arkadaşımıza iftira eden insan konumuna . Bir süre baktım . Onun adam olacağı yok ve hemen arkadaşlığı kestim.

O arkadaşın odasının düzenli olması , O’nun kişiliğinin düzgün olduğu kanısına sahip olmama sebep olmuştu. “Aslan yuvasından belli olur” ata sözünün her zaman doğru olmadığını o zaman anlamıştım.

Canım oğlum,

Dedim ya sana, benim kitaplar gitti ama , hayatta dostu düşmandan ayıracak olan bir tecrübem daha oldu. Bu tecrübemi de senle ve okuyanla paylaşacağım ders alınan bir anım oldu. Uzun zaman sonra bu arkadaş bana neden ona soğuk davrandığımı, neden onunla konuşmadığımı sorduğu zaman , ona bir anlattım ki sadece yere bakmak ve ağlamaklı tavırla yanımdan uzaklaşmakla buldu çareyi. Şu an o nerede ? Rastlasam o benim hayalimde dost edinemeyen , emanete hiyanet eden, dostuna iftira eden arkadaş olarak anılacak hatırlanacak. Ama o gene de benim dostummuş ki , hayatta benim bir tecrübe edinmemi sağladı.

Canım oğlum,

Bunları sana ve okuyana süs olsun diye anlatmadım galiba. Okuyan ders alsın ve hayatta böyle olayların kendi başına da geleceğini düşünerek hayattan gereken dersi çıkarsın ve önlemlerini ona göre alsın diye anlattım. Dostluk o kadar önemli işte. Bizler hayatta maddi şeyler kaybedelim ama manevi şeyler , dostlar kazanmaya her zaman gayret edelim. Hayatta kazanacağımız maddi şeyler gelip geçici ama dostlarımız her zaman kalıcı olmalı.

Sevgili oğlum,

Sana mektup yazmak o kadar sevkli ki, sana yazarken , yüzlerce, binlerce insanın da bunları okuyarak bir tecrübelerinin , hayata dair bir bilgi edinmiş olmalarına aracılık etmenin , onlara yol göstermenin sevincini bir servet vermiyor işte bana . Sana ve Türk çocuklarına, dünya çocuklarına gençlerine kucak dolusu selamlarımı iletmekteyim.

TURAN YALÇIN-TOKAT
DOSTUNU DÜŞMANINI İYİ TANIYAN ÇOCUK
Sevgili oğlum,

Bir büyük adam dostluk konusunda şöyle demiş:” Onlar, dostlarını nasıl olsa bize zararları dokunmayacak diye kendilerinden uzak tuttular. Düşmanları dost olsun diye, gerçekten de onlara çok sıcak ilgi gösterdiler. Sonunda düşmanları onlara dost olmadılar ama , hakiki dostlarını da kaybettiler”. Bu yüzden insan dostunu düşmanını iyi tanıyarak ona göre dost seçmesi gerçekten insanı başarıya , mutluluğa ve dünya ile öbür dünya saadetine sebep olur.

Canım oğlum,

Bizler hayatta elde etmiş olduğumuz küçük başarıları her zaman çok çalışarak çaba harcayarak elde etmiş değiliz. Dostumuz kim? Düşmanımız kim? Onlara dikkat ederek bu aşamaya geldik. Bir insan ne kadar zengin ve akıllı olursa olsun, çevresinde gerçek manadaki dostlarının ve düşmanların kim olduğunu bilmezse o zaman servetlerini de bilgilerini de her an kaybetme ve sefalete, başarısızlığa düşme ihtimalleri her zaman yüksektir.

Canım oğlum,

Bu mektubumda sana bunları anlatacağım. Bir anımı anlatarak başlayayım. Üniversitede arkadaş olduğum ve beni sevmediğini bildiğim halde , sırf yaşça büyük olduğum için ağabeylik yaptığımı sandığım genç ile sınavda yan yana oturmuştuk. Muhabbet ederek sınavın başlamasını beklerken , sınıfın kabadayı genci yanımıza gelerek arkadaşa oradan kalkmasını istedi. Arkadaş ise kalkmak istememekteydi. Tam sen kalkarsın kalkmazsın diye tartışma başlayacaktı ki, ben arkadaşımdan yana tavır koyarak , kabadayı arkadaşıma engel olmaya çalıştım. Sırf arkadaş bildiğim insanı kollamak isterken , başka bir arkadaşımla takışmaktaydım. Neyse bu tartışma kavgaya dönüşmek üzere iken sınav başladı. Sınav bittiği zaman benim yanımdan arkadaşı kaldırmak isteyenle , kalkmak istemeyen arkadaşın kol kola sınav salonundan çıktığını gördüğüm zaman şok olmuştum. Olan bana olmuş ve dost ve düşman tanımak konusunda hayatta bir tecrübe daha edinmiştim. Bir dostu veya iki dostu kaybettim diye üzülürken bir süre sonra baktım ki, iki sahte dosttan da üstün bir hayat tecrübesi kazanmıştım. Hayat tecrübesi edinmek , yaşayarak tecrübe edinmek iste kötü niyetli dostları kaybetmekten daha değerlidir.

Pek Sevgili oğlum,

Hayatta buna benzer olayları sende yaşayacaksın çoğu zaman. Çok dostum beni yarı yolda bıraktılar. Belki beni yarı yolda bıraktıkları zaman kısa vadede onlara maddi ve manevi çıkar sağlamış oldular ama uzun vadede onlar hep zarar ettiler. Bunu anlamayacak kadar da cahil insanlardı. Kendini başkalarını aldatmakla akıllı sanan, dost görünen insanlardan bu yüzden sakınmak gerekmekte.

Canım oğlum,

İnsanlar vardır. Önüne çıkan her insanla dost olarak onların saçma sapan konuşmalarını benimsemedikleri halde sırf onların sevgisini kazanmak için onları onaylar , onlarla dost olmayı başarırlar. Ama kendi benliklerini , kişiliklerini küçük düşürdüklerinin farkına bile varamayacak zavallı olduklarını o değer verdikleri insanlar onları kullanarak bir kenara attıkları zaman anlarlar ki, o zaman anlamak sence ne işse yarar ? Zamanında alınmayan tedbirin zararını tamir etmek uzun zaman alır.

Canım oğlum,

Bir arkadaşım bana bir gün “ Dostum, seni anlamaktayım. Herkese sevgi ve ilgi göstermektesin ama asıl ilgiyi sen kendi çocuğuna , oğluna ver ki o zaman verdiğin sevgi yerini bulsun” dediği zaman anladım ki, insan önce kendini hakiki manada severek, kendini sevenleri dost olanları iyi tanımalı, kendine değer vermeyene değer vermemeli, sonra en yakını çocukları ve ailesine bakmalı , ondan sonra kendisine değer veren akraba, komşu ve hemşerileri ile ilgilenmeli. Bize değer vermeyenlere değer vermemiz onları da sıkıntıya sokar çoğu zaman .

Canım oğlum,

O dostumun uyarısı ile sana olan sevgim, ilgim ve hayat bağım daha da arttı ve artmaya devam edecek.

Canım oğlum,

Sana bir anımı daha anlatmak isterim. Üniversitede okurken , bir arkadaş sevecenliği ile beni etkilemişti. Bir hafta sonu onun kaldığı evin önünden geçerken aklıma geldi. Onu ziyarete gittim.Evi o kadar düzenli idi ki, ona hayran kalmıştım. Gerçekten de odası o güne kadar gördüğüm bekar evlerinin içinde en temiz , tertipli ve güzel olanı idi. Bu arkadaş bir gün benden kitap istedi. Ona evde çok kitap olduğunu ve eve gelerek kendisinin seçmesi gerektiğini söyledim.Arkadaşım uygun bir zamanda, eve gelerek kitaplara bakmaya başladı. En değerli bir kitabımı seçti. Ben bu kitabı veremeyeceğimi söylememe rağmen , geri getireceğini söyledi. Ben vermek istemediğim halde tatlı dili ile beni etkiledi. Ona kitap verdim ama içinden bir ses “Sen bu kitabı unut” demeye başladı. Ben ise kendi kendime “ Dost kazanmak istersen fedakarlıkta bulunman lazım” diyordum. Arkadaş vermemden cesaret alıp bir kitap daha istemez mi? Bunları isterken tabii ki ikimizden başkası yoktu. Onu da verdim.

Bu arkadaş ertesi günü gene yanıma gelmez mi ? Bu sefer istediği maddi şeylerdi. Çok sıkışmışta. Ben anladım ki, adam bizim vermemizden cesaret alarak daha çok daha çok istemekte. Neyse istediğinin azını vererek baştan savdım. Bu arkadaş okulda beni görmeme ve tanımama tavırları takınmaya başlayınca iyice üzüldüm. Bir süre bunu takmamaya gayret ettim.

Daha sonra araya tatil girdi. Tam 3 ay kitaplara ihtiyacım olduğu zaman ister istemez istenmek zorunda kaldım. Ama bu sefer inkar etmez mi. Ben bunu birkaç arkadaşa anlattığım zaman bu sefer yanıma gelerek “ Arkadaş bana kitap vermediğin halde ona buna bana kitap verdiğini neye anlatıyorsun?” demez mi. Bak benim yaptığıma , birde onun yaptığına bak. Ölür müsün öldürür müsün? Bir süre sonra kantinde otururken verdiğim kitabı kız arkadaşından alırken gördüğüm zaman iyice kafayı yiyecek hale gelmiştim. Bak sen şu işe. Arkadaşa kitap verip iyilik yaparken biz düştük arkadaşımıza iftira eden insan konumuna . Bir süre baktım . Onun adam olacağı yok ve hemen arkadaşlığı kestim.

O arkadaşın odasının düzenli olması , O’nun kişiliğinin düzgün olduğu kanısına sahip olmama sebep olmuştu. “Aslan yuvasından belli olur” ata sözünün her zaman doğru olmadığını o zaman anlamıştım.

Canım oğlum,

Dedim ya sana, benim kitaplar gitti ama , hayatta dostu düşmandan ayıracak olan bir tecrübem daha oldu. Bu tecrübemi de senle ve okuyanla paylaşacağım ders alınan bir anım oldu. Uzun zaman sonra bu arkadaş bana neden ona soğuk davrandığımı, neden onunla konuşmadığımı sorduğu zaman , ona bir anlattım ki sadece yere bakmak ve ağlamaklı tavırla yanımdan uzaklaşmakla buldu çareyi. Şu an o nerede ? Rastlasam o benim hayalimde dost edinemeyen , emanete hiyanet eden, dostuna iftira eden arkadaş olarak anılacak hatırlanacak. Ama o gene de benim dostummuş ki , hayatta benim bir tecrübe edinmemi sağladı.

Canım oğlum,

Bunları sana ve okuyana süs olsun diye anlatmadım galiba. Okuyan ders alsın ve hayatta böyle olayların kendi başına da geleceğini düşünerek hayattan gereken dersi çıkarsın ve önlemlerini ona göre alsın diye anlattım. Dostluk o kadar önemli işte. Bizler hayatta maddi şeyler kaybedelim ama manevi şeyler , dostlar kazanmaya her zaman gayret edelim. Hayatta kazanacağımız maddi şeyler gelip geçici ama dostlarımız her zaman kalıcı olmalı.

Sevgili oğlum,

Sana mektup yazmak o kadar sevkli ki, sana yazarken , yüzlerce, binlerce insanın da bunları okuyarak bir tecrübelerinin , hayata dair bir bilgi edinmiş olmalarına aracılık etmenin , onlara yol göstermenin sevincini bir servet vermiyor işte bana . Sana ve Türk çocuklarına, dünya çocuklarına gençlerine kucak dolusu selamlarımı iletmekteyim.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..