Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Dövme, yaradılışa ''başkaldırı'' mı?

Dövme, yaradılışa ''başkaldırı'' mı?
 

Sırtında Arapça ‘’Allah’’ dövmesi bulunduğu için öldürülen barmen Oğuz’un cenaze namazını kıldırmayı reddeden Bebek Camii İmamı, görev yaptığı caminin avlusunda; mehterli, semazenli, etli, pilavlı bir düğün yaptı oğluna. Çevrenin şaşkın bakışları altındaki düğün, geç vakitlere kadar sürdü. Etrafın tepkilerine karşılık : ‘’Kilisede düğün oluyor da, camide niçin olmasın?’’ dendi. Ve de eklendi: ‘’Yadırganacak bir şey yok. Müzik çalıp, dans etmiyoruz!!’’Allah Allah. Bunca laf nerden çıktı birden bire?! Kimse kimseye karışmıyor. Ne yendi, ne içildi diye .Ve de nasıl eğlendi diye. Bu haber, dünkü gazetelerde böyle verildi.

Türkiye’deki kiliselerin bahçesinde kokteyl verilip, fon müziği eşliğinde modern kıyafetli kişileri de gördük eğlenirlerken. Birinde içki var, diğerinde içki yok. Hemencecik kiliseyi hedef göstermek? Zikir neyse, fikir de o olurmuş derler ya, o hesap!

Dövme ve din! Yorumlar çeşitli.’’Dövme günah mı, değil mi?’’ Bu sualler zaman zaman sorulmakta. Deniyor ki: ‘’Dövme konusu, fıtrat’a müdahaledir.(Yani, yaradılışa karışmaktır) dövme. Yahut da ‘’Yaradılışa başkaldırmak’’dır. Eski devirlerin cahiliye adetidir. Sağlığa zarardır. Dinen de yasaktır. Hz.Peygamber dövmeyi, yapana ve yaptırana Allah’ın rahmet etmeyeceğini bildirmiş.

Bizim alt kattaki Hacı Amcalara bu konuyu açsak hemen atılır: ’’Gidip müftüye bir danışalım’’ der. Buna benzer bu gibi olaylarda top, daima Müftü Efendiye atılır, bilirim.Böyle dediği çok olmuştur!

Konu, Prof.Dr.Kemal Ateş’e sorulmuş: ‘’Dövme Kur’anda geçmiyor. Yaratılışın doğal durumunu değiştirmek, şeytan işidir’’diyor. Ve devamla da: ‘’Hz.Peygamber’in; kaşlarını inceltene, yüzdeki kılları çekene, dövme yapana ve yaptırana lanet ettiği belirtilir. Şahsen bunun söylendiğine inanmıyorum . Kur’anda makyaj ve süslemeye cevaz vardır. Dövme, İslamda ‘’Mekruh’’ (Hoş olmayan bir şey) kabul edilir sadece.’’

Konuyu, bu sefer de ‘’Dövme’’cilere sorduk.

’’Git Allahasen abi, dedi, içlerinden kırçıl gömlekli olanı. Bütün makaraların ebrulisini, fıstıkisini, sardık da şimdi de dövme’liye mi geldi sıra?! Memlekette ne günahlar işleniyor buna gelinceye kadar. Yaptığımız iş, süsleme sanatı, o kadar! Alan razı, satan razı. Allah ile kul arasına girmenin alemi var mı? Tabi ya, meydan şimdi boş! Boş buldular meydanı. Yok öyle yağma şey!!

Adam kızmış belli.

Dövmeler;ilgi, hayret, hayranlık, korku ve tiksintiye kadar çeşitli tepkiler uyandırıyor. Burası doğru! Bir insanın dövmeli olması, taşıdığı figürlerle o kişinin eğitimli, cömert, dar görüşlü olup olmadığı ile ilgili olumlu sorular uyandırır.

Kuşadası, Güvercinada Mendireğinde bir aile, taşlara oturmuş, ailecek ‘’Tattoo’’ (dövme )sırasını bekliyordu. Sorduyduk: ‘’Mikrop kapmaz mısınız açıkta?’’ diye. Aile umursamamış, omuz silkmişti. Dövmeci de, arkamızdan terlik fırlatmıştı.

Marmaris’te de plajda, kumlar üzerinde dizlere yatırılmış bir kız vardı. Göbeğine yazı yazdırıyordu. Şimdi devir, ’’Milenyum’’ devri. Fenersiz Diyojen ne demiş? ‘’Sizi şöööyyle alalım, önümü göremiyorum’’ demiş. Hoş bu göbek işinde hoca bozuntuları da laf sahibi oldular bir zamanlar. Amma, kalemle karışık onlarınki, ’’Dil dövmesi’’ idi.Yani, ’’Yazmalı, yalamalı’’ cinsinden.Yazmak hak getire.Kadının, Osmaniye Yaylası göbeği dururk en ‘’Yalama tattoo’’ idi. Bir zamanlar yazdıkları yazıyı, tersinden silmek için, yalayıp yuttular hatunların göbeklerini.

Oldu olacak, bir de bir bilene sorduk dövmeyi. Eeee, blog’culuk derken, gazeteciliğe soyunuyoruz.Deneme müddeti üç ay. Geçmiş şimdi, 12 ay. Kovulmadığımız belli, oluyor yani. Araştırmak lazım dört koldan.Konunun belgesini koymak lazım ortaya, değil mi? Yoksa bizi Milliyet nasıl beğenir sonra? Nasıl köşe açar bize? ’’Al sana bir köşeceğiz verdik gitti! Hayrını gör!’’ derdi muhakkak. A be ne güzel olurdu. Balından yenmezdi. Bu ‘’Pil’’ de iş var mı yok mu nereden bileceklerdi? Böyle, deneye deney bilinecekti tabi. ‘’Adam, diyeceklerdi, tatilde bile çektiği dövmeci’lerin resimlerini biriktirip biriktirip, dünkü gazetelerdeki cami bahçesindeki düğünle de ilişkilendirmiş, dövme ile dini de paçal yaparak bir kokteyl buketi halinde sunmuş.Araştırarak işini yapıyor valla…Laf aramızda:’’ Nasıl dedim ama?!

Aktüalite denen bir şey var. İşi nasıl da takip etmiş. İşte köşe adayları, böyle olmalı.’’Muzaffer daha n’apsın’’. Di mi ama?! Zaten köşe sahipleri, hep tedirginler. Ayrıca da blogger diye bir şey çıktı başlarına. Her birinin gözleri santrfor gibi .Gözleri hep köşelerde. Doksanlarda. Bakmayın siz. Bol bol’’ Gezi-tatil ‘’yazın denildi. Ağız tadından bahsedildi, lezzet duraklarında. Ama nedense, bir tanesinde bile yer almadı gezi röportajlarım. Osssun! Kısacık kısacık yazılar, derecelere girdi.Yazılanları gördük: ‘’Yedim, içtim, gezdim, gördüm.ayağıma kundura vurdu, döndüm’’ diyorlardı. Biz, seyahat uğruna üstelik, hırsımızı ve hızımızı alamayıp, kendimizi yurt dışlarına attık. Nasip işte! Her halde değerlenmeğe almışlardır canım!...Malum. İdaremiz çok ketum. Neticeyi’’Çıtlatmazlar’’ bile!..Bekleyip göreceğiz bakalım. Günlerden bir gün: ‘’Sizi şöööööyle alalım!’’ diyeceklerdir elbette.

Lafı amma uzattık. Dövmeyi, uzmanlara sorduk dedikti. ’’Dövme, steril kapalı uygulama alanlarında yapılmalıymış. İğneler tek kullanımlık ve paslanmaz cinsinden , çelik olmalı. Yara izi de kapatmağa yarar bu tattoo. Bu bir semboldür. Gaye;insanların, duygularını dışa vurma, süs veya gösteriş yolu ile rahatlayabilmesi olayıdır. Ama, bununla beraber olay sosyo-psikolojik’tir.

Dövmeci, anlatmağa devam ediyor: ‘’İnsan bedeninde çeşitli boyutlar kullanılarak yapılan farklı süsleme sanatıdır tattoo.Kullanılan boya çıkmıyor. İğne ile alt deri yüzeyine kadar boya ile işlenmesi olan dövme’de;yani, tattoo’da iğne deriye, 1 Cm. kadar giriyor. Acı hissi, bedene göre de değişmekte. Sivrisinek ısırığı gibi, kıl çekmesi gibi bir şey. Tatlı bir acı veya uyuşma hali görülebiliyor.

Dövme, lazer ile silinemiyor. Verim almak zor ve pahalı. Ayrıca, hijyene de önem verilmekte. İğneler değiştiriliyor her seferinde. Makine uçları, sterilize edilmekte. Boya kaplarının da devamlı kullanılmaması önemli.

Geriye ne kalıyor? Sevgilinizin ismini yazdırmışsınız sırtınızın tam ortasına.Zifaf gecesi, bir sürpriz yapmak istemişsinizdir. Nikaha çeyrek kala, bir de bakmışsınız ufukta ayrılık gözükmüş.Ve ayrılmışsınız. N’olacak şimdi? İyilik sağlık. Ya aynı isimle bir dahaki bahara bir yeni sevgili bulacaksınız...Başka çare mi? Biliyorsanız söyleyin bari…

RESİMLER: Muhtelif Tattoo enstantaneleri ve sokak tattocuları işbaşında.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..