Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Doyumsuz değil paylaşımcı olmak

Doyumsuz değil paylaşımcı olmak
 

Doyumsuz değil, paylaşımcı olalım. Ekmeğimizi, yemeğimizi, bilgimizi paylaşalım.


Doyumsuz, açgözlü insanlar olduk çıktık. Hep benim olsun, bana olsun zihniyeti ile yaşıyoruz hayatı. Paylaşmak şöyle dursun, üç kuruşumuz eksik kalacak diye ödümüz kopuyor. Nasıl geldik bu hale? Hayat koşulları mı bizi böyle yaptı dersiniz? Yoksa küreselleşen dünya hali mi? Ya da kendi içimizde iyice yozlaştık mı? Hangisi etkendir bilemiyorum ama doyumsuz olduğumuz ortada. Kendimizi her şeyden önce düşünür olduk. Şimdi diyeceksiniz ki “tabii önce kendimizi düşünmek zorundayız”. Ben de bunun karşısında değilim. Bu, insanın doğasında var. Varlığını sürdürebilmek için önce kendini düşünüp, temel gereksinimlerini elde etmek zorunda. Fakat her şeyden önce sadece kendimizi düşünmenin çok doğru olmadığına inanıyorum. Ben odaklı bir yaşamın doyurucu olmadığına, tersine bizi doyumsuz yaptığına inanıyorum.

Düşünsenize bir, hayatı tek başımıza mı yaşıyoruz? Tabi ki hayır. Her birimiz önce ailemizin, sonra da toplumun bireyiyiz. Tüm gereksinimlerimizi karşılamamız için, başka bireylere bağlıyız. Bu öyle bir zincir ki, kusursuz işlemek zorunda. Yoksa yaşam aksar. Birilerinin görevlerini yapamadığını ya da yapmadığını düşünün. En anlaşılır örnekle toplu taşıma araçlarının bir günlüğüne çalışmadığını, fırınların ekmek çıkarmadığını düşünün. Ne olurdu halimiz? Hayat felç olurdu. Veya anne ve babaların küçük çocuklarının bakımlarını üstlenmediklerini, onları sokağa bıraktıklarını düşünün. Neler olmazdı ki bu durumda? Aslında hepimiz biliyoruz hayatın bir zincir olduğunu. Halkaların kopmadan kalması gerektiğini. Ama nedense bunu umursamaz olduk. Zayıflayan halkaları onarmak, güçlendirmek yerine sadece kendimizi düşünüyoruz. O halkaları sanki bize hiç gerekli değilmiş gibi önemsemiyoruz. Oysa hayatımızı sürdürmek için tüm halkaların sağlam olması gerekli. İşte bunu unutur, her şeyden önce kendimizi düşünür olduk. Sadece ben merkezli bir yaşam ister istemez insanları doyumsuz yapıyor. Bu düşünce yapısında olan insanlar başkalarını yok kabul edip, sadece kendileri için kazanmak üzere yaşıyorlar. Yardım etmek, paylaşmak gibi kavramları neredeyse hiç umursamıyorlar. Bu da onları duyarsız ve doyumsuz kılıyor. Ne pahasına olursa olsun kazanmak, sahip olmak istiyorlar. Birilerinin canını yakmışlar, yolunu tıkamışlar, ekmeğini elinden almışlar hiç önemli değil. Onların kazançları artıyor ya, gerisi boş. Yemeyenin malını yerler örneği, her şey onlar için hak oluyor.

Doyumsuz olmak kötüdür. Sürekli istersiniz. İstedikleriniz sizin olmazsa hırslanırsınız. Gözünüzü para bürür. Ona sahip olmak için her yolu denersiniz. Sahip olamazsanız kendinizi kötü hissedersiniz, bir türlü doymak bilmezsiniz. Peki, bu durum nereye kadar sürer? Yaptığınız yanlışların bedelini ödemez misiniz? Vicdanınız sızlamaz mı? Vicdanınız belki sızlamayabilir ama günün birinde bir bedel ödersiniz. Bugün olmazsa, yarın ödersiniz. Siz ödemezseniz, ailenizden biri öder. Ama o bedel kesinlikle ödenir. Çünkü zincirin halkalarındaki çözülmeler patlak verir. Bir de koparsa, işte o zaman durum tehlikelidir. Unutmayın hayat birbirine bağlı halkalardan oluşan bir zincirdir. Zincirin bir halkası koparsa düzen bozulur. Toplumdaki tüm insanlar birbirlerini önemsemezse toplum diye bir yapı kalmaz. İç savaşlar ve şiddet yaşanır. Bunun olmasını ister misiniz? Neyse ki, toplumumuzun büyük bölümü hala sağduyulu insanlardan oluşuyor, yardımlaşma devam ediyor. Doyumsuz insanlar çoğalıyor ama duyarlı insanlar varlığını sürdürüyor. Benim tüm korkum, duyarlı insanların sayılarının azalması. İşte o zaman biz de doyumsuzlar da bedel ödemeye başlarız. O halde zararın neresinden dönersek kardır diyelim ve kendimize çeki düzen verelim. Paramız yoksa bilgimizi ve ilgimizi paylaşalım. Başkalarının acılarını, dertlerini paylaşalım. Sevgimizi paylaşalım. Bakın paylaşacağımız ne çok şey var. Yeter ki isteyelim. Hep kendimize istemek yerine paylaşmayı deneyelim. Ve paylaştığımız her şeyin çoğalarak bize geri döneceğini de hiç unutmayalım.

ŞADAN HERGÜNER

 
Toplam blog
: 80
: 4101
Kayıt tarihi
: 31.01.10
 
 

Merhaba. Ben işletme eğitimi almış ama kendini yayıncılığa adamış bir insanım. Yaklaşık 17 yıldır iç..