Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

DTP ve Kürtler

DTP ve Kürtler
 

Şiddet ile mesafesini ayarlayamayan siyasi bir parti kapatıldı. Tek gerekçe şiddet unsuru olabilir parti kapatmaya yönelik.. Ancak kuruma değil şiddeti benimseyenlere savunanlara yasak getirilmesi daha doğru bir yöntem bence.

DTP 'nin kapatılmasında Ahmet Türk'e yasak getirilmesi savaş lobisini güçlendirmeye yönelik bir tercih. Emine Ayna için ise hiç şey söz konusu edilmemiş. Partiye kuruma değil, şiddeti ve ırklığı savunanlara yönelik yasal düzenlmeler yapılmış olmalı idi. Mecliste parti kapatmalara ilişkin düzenlemenin yapılmamış olması vekillerin ham hatası...

Mağdurların partisi diyebilirim DTP için; sadece etnik kökende mağdurların partisi olmak handikap olsa da.. Belki sadece bu yüzden herkesin bildiği DTP dengeleri gözetilerek bu faydasız kapatma kararı alınmamalıydı. Ancak böyle davranmasını beklediğimiz kurumsal yapı bilindiği gibi tarafsız değil..

Sokaklardan şimdi herkes kaygılı.. Bizim sokaklarımız hapishanelerimiz çok şeyler gördü.. Bu sureçte devlet büyüklüğünü gösterebilmeli devlet olabilmeli ilk kez.. Şiddet olaylarının üzerine abartısız gitmeli, tepkiler hızla sönecektir.

Kürtler yol ayrımına gelmiştir, şiddeti bir siyasal araç olarak gören zihniyetle ayrışmak elzemdir. Türkiye'de tüm ötekilerin Türklerin Kürtlerin birlikte sadece demokrasi mücadelesini öne çıkararak yürümeleri gereken barışı da içeren uzun bir yol vardır.. Bu halklar arasında güçlü dostluğun kurulmasına da aracılık edecek, şiddeti ve nefreti yok edecek bir yoldur.

Türkiye dünyada yenilenerek yerini alırken bu yolu tercih edenler "tarafsız hukuk"un hakim olması ve demokrasinin "demokrat zihniyet" temelinde gelişmesine aracılık edeceklerdir.

Bu süreçte DTP'liler kapatmaya rağmen diyaloğu, konuşmayı esas almalıdır. Şiddeti kınayan son eğilimlerini, çıkışlarını ısrarla, samimi olarak sürdürmelidirler. Barışı birlikte bu topraklarda başka türlü kazanamayız.

Ahmet Türk parti olarak yarın bir açıklama yapacaklarını belirtmiş ve daha önce aldıkları kararların arkasında olduklarını, o kararların aynen işleyeceğini kaydetmiş.

'Demokrasi ve barış mutlaka zafere ulaşacaktır. Ne kadar engellenirse engellensin barış ve demokrasi üstün gelecektir. Bu konuda endişem yok. Tabii ki böyle bir süreci yaşamak elbette ki insanlarda bir kırılma yaratır. Bu kırılmanın gerçekten çok daha yüksek noktaya taşınmaması için hepimiz bu süreci hassasiyetle izleyeceğiz. Sürecin hassasiyetini kavrıyoruz. Amacımız sorunun çözümüdür, başka da bir amacımız yok. Mücadelemiz bunun için devam edecek. Bunun için benim yasaklanmış olmam, Aysel Tuğluk'un yasaklanmış olması, 37 kişinin yasaklanmış olması siyasetin, demokratik mücadelenin biteceği anlamına da gelmez.' demiş..

Olumludur bu yaklaşım; ancak siyasette tehdit ve şiddet araç olarak görülmüyorsa.. Çünkü: "Siyasete karşı şiddeti körüklemek, sokak eylemlerinin destekçisi görünmek Öcalan'ın gölgesinde hareket etmek sadece sorumsuzluk değildir, artık açık bir demokrasi karşıtlığıdır."

Ayrıca Ahmet Türk yukarıdaki açıklamanın arkasından sine-i millet meselesindeki tavrın devam ettirilebileceğine ilişkin açıklama yapmış: 'Arkadaşlarımız tahmin ediyorum ki bu konudaki dilekçelerini Meclis'e ulaştıracaklardır'.

Bence meclisten çekilmek hatadır. Bağımsız olarak devam edilmelidir, demokratik açılım ve sivil anayasanın önemli zemini meclistir. Bu ülkede tüm sorunlar birbiriyle ilişkilidir ve sorunların ana kaynağı hala son günlerini yaşayan vesayetçi otoriter düzendir; otoriter zihniyettir.

Kürtler ne istediğine karar vermelidir.. Ya barış ve demokratikleşme için üzerlerine düşeni yapacaklardır, ya da ergenekon'un ekmeğine yağ süreceklerdir.

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..