Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dua

Dua
 

Dünyayı cennet ya da cehennem yapmak elimizde.


Son zamanlarda namaz kıldıktan sonra nasıl dua ediyorum biliyor musunuz? "Allah'ım, başta ülkemiz ve halkımız olmak üzere, tüm insanlığın artık barış, sevgi, gönenç içerisinde yaşamasını sağla. İnsanların, kin, öfke, nefretle, kendilerini ve başkalarını ötekileştirerek, hırs, güç ve türlü çıkarlar için, birbirlerinin hakkını yemesini, eziyet etmesini, cana kıymasını, yerlerinden yurtlarından olmasını, savaşları isteyen; buna aracı ve neden olan herkesi kahret ve mahvet! Onları, öyle cezalarla yok et ki; haksızlığa uğrayan kederli insanların yüreğine su serpilsin, uyuyan umursamazlar uyansın, ıslah olabilecek kullar pişmanlık ve vicdan azabı ile yansın."

Evlatlarımız, torunlarımız daha güzel bir dünyada, barış, huzur, gönenç, sağlık ve SEVGİ içerisinde yaşasınlar. İşte yeryüzü o zaman "Cennet"e dönüşür. Şu sıralar "Cinnet" geçiren insanlığın, dünyayı cennete dönüştürmesini ve bu cenneti hak edebilmesini diliyorum. Bu, belki de en imkansız görünen, ama en olası dilektir aslında... Çünkü, insanların "Öz"ü kötülük ve cinayete değil; iyiliğe, sevgiye, yaratmaya, yaşatmaya yatkındır. Aksini savunan, aksine uygun davranan, şeytana hizmet eden, insan görünümündeki şeytanlardır. Çünkü "Kötülük", yapana da "Acı" verir ya da o "Acı ve mutsuzluk içerisinde olduğundan" kötüdür, kötülüğe meyillidir. İnsanlar, ya büyük bir zenginlik ve güç sahibiyken ya da büyük bir yoksulluk, yoksunluk ve çaresizlik içerisindeyken en büyük sınavlarını verirler. Hep derim; "Her iki durumda da sapıtmayan, kolay kolay yoldan çıkmaz." Bizler yıllardır; gücü elinde bulunduran "iktidar" sahiplerinin de, gemisini yürüten "tuzu kuru"ların da, türlü haksızlığa uğrayan, özgürlüklerinden, sağlıklarından, işlerinden güçlerinden olan kişilerin de, evlatlarını açlıktan, yoksulluktan, "Yolsuz"luktan (her anlamda), terörden ötürü yitiren, yerlerinden yurtlarından olmuş çaresiz insanların da, onlar arasında olan ve onları "izleyen" bizlerin de ne sınavlardan geçtiğimizi az çok farkındayız.

Anaların, evlatları için "Allah'ım ona gelecek olan her türlü dert, sıkıntı, eziyet, acı bana gelsin. Onun değil; benim canımı al" diye ettikleri duanın ikininci tümcesindeki dilekte, "evlat acısı"na katlanamamanın, ama ona "ana acısı" yaşatabilecek olmanın bencilliği gizli değil mi? Kendimi evlat acısı yaşayanların yerine ilk kez odaklanıp, güçlü bir empati kurarak koymaya çalıştım; "Sanki yüreğimi söküp aldılar ve yerinde doldurulamaz kapkara bir boşluk kaldı". Evlat acısı, bir insanın, özellikle de "ana"ların yaşayabileceği ve katlanabileceği (katlanmak zorunda kaldıkları) en büyük acı derken; daha büyüğü aklıma geliyor: Evladının "Katil" olduğunu bilmek...

Gülçin ERŞEN – 8 Eylül 2015 / Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..