Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mayıs '11

 
Kategori
Deneme
 

Düalist Algının Mavimsi Grilikleri

Düalist Algının Mavimsi Grilikleri
 

 

"Ne zamandır oradasın?"

"Epeydir."

"Hadi sor, tutma içinde; başla neden buradasın demeye."

"Bilmediklerimi söylemiyorsun."

"Seviyorum Akdeniz'i. Ve hatta tuzunu, o tuzu câna basan sıcaklığını."

"Çok benziyorsun bu kente. Bir bakıyorum yağmurlar, fırtınalar içindesin; ertesi gün kavurucu çöle dönmüşsün. Bak karşına, ne görüyorsun? Kapkara bir boşluk! Oysa orada bir deniz var. Yosun dahi kokmayan, yarana bastığın tuzun efendisi deniz."

"Ufka bakmayı bana sen öğrettin Jon; ama buralarda gecenin ufku yok!"

"Sana yolculuğunda gerçek doğanı buldun, yaşamın anlamını da keşfettin de gündüz gördüğün denizin gecede kayboluşunu mu anlamadın?"

"Denizin geceye hangi yıldız aşkına sarıldığını merak ettim; ama yıldızdan önce o denize senin ermene sevindim. Çok sevdiğim Latince bir söz vardır: Beati monoculi in regione caecorum. Körler ülkesinde tek gözlüler kraldır der. Sen de, martısı olmayan şehirde kralsın dostum."

"Aman ne mutlu oldum! Şöyle havalı havalı uçup perendeler atayım bari."

"Çok şikayetçiysen benden, Meis'e git."

"Pasifik mi orası?"

"Öff Jon!! Gecenin bu saatinde uğraşamayacağım seninle. Fletch ve Sully'i çağırırsın. Yorgo ve Nathy de var."

"40 yıldır ben uğraşıyorum seninle ama!"

"Sen benimle değil, ruhumla uğraşıyorsun. Hatta, seninle birlikte ben de uğraşıyorum. İkimizi de yöneten o. Ben kendime sormuyor muyum sanıyorsun, ne işim var burada diye. Lerwick'te ne işim vardı Jon? Ya Hualien'de? Ne zaman, nereye gideceğini bize mi soruyor sanki!"

"Ruhsuz yaşasaydın sen de! Neden koştuk yıllarca peşinde? Var görünen yokluğunu bulmak için mi?"

"Kusursuzluğu bulma savaşını bana öğreten sen mi söylüyorsun bunları?"

"Ruhunu bulman mıydı kusursuz olmak? Kavuştun varlığına da ne oldu, kusursuz mu görüyorsun kendini artık? Yıllar sonra Lerwick'e dönüşünü hatırlıyorum da cennetindi orası, değil mi? Hüzün yağmurlarının esiri, makûs sessizliğiyle yeşil görünen, kusursuz gri cennetin!"

"O beğenmediğin Lerwick'e kaç dünyadan geçtim de döndüm ben, bilmez gibi konuşma Jon; ama burası Lerwick değil. Karamsı gri gökte gecenin ıssızlığı, doğacak sabahta grimsi mavinin yalan varlığı."

"Maviyi dileyen sensin. Oysa, göz alabildiğince uzanan bir boşluk sadece. Mümkün mü senin olması, senin kalması? Bulutları sevmeyi öğrettim sana ben. O sevgiyi paylaşmayı. Ama daha küçük ve gri dünyanın da varlığını. Belki senin değerini bilecek olanı. Kalın duvarlarından maviyi sızdırmayanı. Yine de dışarıyı merak ediyorsun, değil mi? Uzattığında da başını, mavi çarpmışa dönüyorsun!"

"Düşündüm de, mavinin de griyi özlediği oluyor mudur hiç? Neden mavidir mutluluk? Ben gride kalsam -yarılsa kalın duvarları bulutların- sızsa içeri mavi, kucaklasa beni; olmaz mı?"

"Pırıl pırıl güneşini mavinin ve hele parlak yıldızlarını gecenin, bırakıp da senin gri dünyana mı gelsin?"

"Mutluluk güneş ve yıldızlar mıdır Jon? Güneş mi vardır gecede, yoksa yıldızlar mı gündüzde? Aslolan gridir bence. Gecede ve dahi gündüzde."

"O'nun için değerli olan: Rengini mavi kılan güneştir. Batmadan da griyi göremez. Güneşten alıp güneşe vermezse yıldızlar onu ve sen de tutmazsan elinden umut dolu, kalmaz gri gecende ve doğar yine maviye seherde."

"Dilemeyeceğim mavi hüznü artık, o özlesin huzur grisini."

"Sen her zaman iyi bir talebe oldun."

"Beni bensiz bırakırsam bir gün, sen beni bırakma Jon. Sabahı da ettik yine. Tek damla düşmedi griye inat. Hadi kaldır çocukları da gidelim buradan, uyanmadan mavi iyice."

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..