Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

30 Ocak '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Düğüm...

Düğüm...
 

Dünyanın yaşadığı büyük olaylara göre tarihi dilimleyen Jhon Lukacs, yüzer yıllık bölünmüş sayısal tanımlamaya alternatif olarak; "18. yüzyılın 126 yıl, 19. yüzyılın Napolyon'la başlayıp birinci dünya savaşına kadar, yirminci yüzyılın ise, birinci dünya savaşından başlayarak 1989 yılına kadar sürdüğünü (75 yıl)" söylemekte. Doğu Avrupa'da gelişen siyasal sürecin başlagıcıyla yirmibirinci yüzyıla girildiğini düşünmekte.

Erken başlayan yüzyıl(?), ne zaman sonlanacak?

Nanoteknolojinin gelişimiyle mi?

Çeve felaketlerinin dünya nufüsunu fütursuzca törpülemesinden sonra mı?

Yoksa düşüncelerin ve yazım gücünün galipliğinde, sağ duyunun ve akılcılığın kazanımıyla mı?

İlkokul yıllarımızdaki küme hesaplamalarına göre, sizce hangisi diğerini kapsamalı?

"Kötü düşünen kötüdür" mantığıyla, şapkanız masanın üzerindeyken bu soruya hangi yanıtı verirdiniz?

***

Hepimiz isterdik, tüm yaşanılanlar bir film setinde ve "tamam" komutuyla, "elleriniz arkadan bağlanmışken", yumruklayana bir dakika sonra gülerek sarılmayı. Veya aldığınız kötü bir haberden sonra, "bir rüyanın kabus çıkmazından" uyanmayı.

Ama, sabah olduğunda, radyonun, televizyonun veya gazetelerin; "günaydın, uyandıysanız başlayalım" komutuyla "güne" moralsiz başlıyoruz.

Gün, ne aydın, ne de "gün" kadar "aydınlık" olmuyor çoğu zaman.

Buna "yaşam" diyorlar; kısaca "yaşam".

Bir "kör"düğüm var önümüzde, "aydın" gözlerle çözülmeyi bekleyen.

Çözüldüğünde, "uzun bir ipe tutunup, bizi hayal ettimiz yaşamlara çıkarmayı" vadeden fikirler...

Uzlaşmaz tutumların altında ezilebilecek bir de masum halk.

Bir tarafımda "vatan", diğer tarafımda "özgürlüklerin" ortasında kalmışlığımda, üretmem gereken çözümlerin peşindeyim.

Kötü başlayan bir yıl ve "size de çıkabilir" kurşunların altında, ikisinden de vazgeçemediğim, "ne yar, ne ser"; "hem yar, hem ser" diyebilmenin düşüncelerindeyim.

Ata'nın bana öğrettiği "fikri hür, vicdanı hür" kimliğimle; barışın, insan haklarının, düşünce özgürlüğünün ve demokrasinin hüküm sürdüğü günlere doğru gideceğimizi düşünürken, "rengine kan veren" atalarımın bana emanet ettiği bayrağımı kimler ellerinde dalgalandırıyor?

Savaştan sonra da "bahçıvan Kartallı Kazımlar" yaşadı, yaşıyor bu ülkede: Vatan dendiğinde tarlasında bırakır ekinini, sorgulamaz bile verilen emri.

80 öncesi, "en iyi benim düşüncemdir" dayatmasının yaşandığı kanlı maceralar, şimdi de "kimliğimiz" üzerinden mi planlanıyor?

Bir toplumdaki kısır tartışmaların özünde, çözümsüzlükten beslenen ahlaki bir sorun da vardır.

Halbuki yaşadığımız köklü topraklar, koca bir tarih, felsefe, inançlar, yaşanmışlıklar, tecrübeler sunuyor.

Herşeyden önemlisi, bu köklü topraklar, azımsanmayacak sayıda nitelikli kalem sahipleri ve aydınlar sunuyor.

Devam edeceğim..

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..